481. MARSLI

İngiliz’in biri parkta gazetesini okurken birisi omzuna dokunmuş,

– Lütfen dokunmayın, özellikle gazetemi okurken böyle münasebetsizce rahatsız edilmek hiç hoşuna gitmez,

Bir süre sonra o birisi İngiliz’in omzuna yine dokunmuş,

– Bana bakın, şimdi dönersem ben size ne yapacağımı bilirim.

Yine omzuna dokunmuşlar. Hışımla dönmüş ama anadan doğma çok güzel bir yaratığın ona sırıtmakta olduğunu görmüş.

– Sen kimsin, nereden çıktın?

– Ben marslıyım.

– Sana ne yapacağımı biliyor musun, beni çok kızdırdın.

– Hiç bir şey yapamazsınız demiş yaratık. Arkasını dönmüş. Ne önünde ne arkasında hiç bir organ yok.

– Peki, diye sormuş İngiliz hayret içinde, o işi siz nasıl yaparsınız?

– İşte böyle, deyip, yavaşça İngiliz’in omzuna dokunmuş.

482. PAROLA

– Evladım Niyazi, bugün sen nöbetçisin. Parola Kartal. Sen partola deyince kartal diye cevap vermeyeni kapıdan kesinlikle sokma. Dün yaptığın gibi kimseye acıyıp, kartal de de geç deme.

– Emret komutanım.

– Niyazi, bu ne biçim nöbet. Karargahta bir sürü sivil dolaşıyor. Sormadın mı parolayı?

– Onlar sivil, komutanım, paroladan ne anlar?

483. PAROLA KARTAL

– Niyazi, parola kartal. kartal demiyenleri kapıdan sokma.

– Emret komutanım.

– Niyazi gene içerde bir sivil dolaşıyor. Parolayı sormadın mı?

– Sordum komutanım. Parola dedim, parolayın aleyküm deyip geçti.

484. ÇİVİ

Delinin biri çivi çakmaya çalışıyormuş ama çiviyi ters tutuyormuş. Başka bir deli gelip,

– O çivi karşı duvarın, demiş.

485. TUTKU

Postacının biri her gün mektup getirdiği bir yabancı kadına aşık olmuş. İlle onunla beraber olmak istiyor. Uzun uzun plan yapmış. Onu evine davet edecek. Odaları renk renk boyamış. Benim yatak odam şu renktir deyip sonunda kadını yatak odasına sokacak. Haftalarca planı üzerinde çalışmış, prova yapmış. Sonunda kararını uygulamak kalmış. Bir sabah yine kadının kapısını çalmış,

– Hadi sevişelim, deyivermiş.

486. SÖYLER MİYİM?

Belediye otobüsünde kekemenin biri yanında oturandan rica etmiş,

– Le le le vent te iiiii ne ce ğim, sö sö sö sö söy ler mi mi mi misiniz?

Adam kafasını sallamış ama Levent’i de geçmişler. Başka yolcular müdahale etmişler, kekemeyi indirmişler. İçlerinden biri kızgınlıkla,

– Niye Levent’e gelince adama söylemedin, demiş.

– Sö sö sö sö söy le sey dim de da da da yak mı ye ye seydim?

487. EVET Mİ HAYIR MI?

Ahmet her gün arabasına bir kız alıp dağa götürür, küçük kardeşi Mehmet de abisine kızlarla ne yaptığını hep sorarmış. Abisi, aklın ermez bu işlere, deyip onu başından savarmış. Mehmet bir gün dayanamayıp arabanın bagajına saklanmış. Ahmet bir sarışın kızı arabaya almış.

– Bak sevgilim ben uzatmayı sevmem, evet mi, hayır mı, diye sormuş. Kız öfkeyle,

– Hayır, demiş. Ahmet,

– Peki sen bilirsin, o kadar yolu yürü de aklın başına gelsin, deyip kızı dışarıya atmış.

İkinci gün Ahmet bu kez yolda esmer bir kız arabasına almış, yine bir önceki olaylar yaşanmış. Mehmet demek ki bu işler böyle oluyor diye düşünmüş. Kendisi de denemeye karar verip, okul arkadaşı Ayşe’yi bisikletiyle dağa götürmüş. Kan ter içinde tepeye ulaştıklarında, küçük kıza,

– Bak sevgilim ben uzatmayı sevmem evet mi, hayır mı, diye sormuş. Kız düşündükten sonra,

– Evet’i yapıştırmış.

Mehmet bisikletinden atlayıp,

– Peki o zaman ben o kadar yolu yürüyeyim de aklım başıma gelsin, demiş.

488. ZAMANE KIZLARI

Delikanlının biri gencecik bir kızla beraber olacak, sormuş,

– Kaç yaşındasın?

– On üç.

– Hemen git buradan, başımı belaya sokmak istemem.

– Bu devirde on üçün uğursuzluğuna inananlar olduğunu bilmezdim.

489. ÇİN ŞAKASI

Aynı otel odasını bir çinli’yle paylaşan Amerikalının biri, Çinli’ye dayanılmaz şakalar yapıyor, Çinli de her seferinde onu uyarıyormuş,

– Benimle uğraşma, sana Çin şakası yaparım. Amerikalı hiç oralı olmadan acaip şakalarına devam ediyormuş. Bir sabah Amerikalı karnının üzerinde büyük bir ağırlık hissedip uyanmış. Karnında kocaman bir taş, Çinli de karşısında sarıtıp duruyor. Amerikalı,

– Allah kahretsin, bu mu senin çin şakan, diye bağırıp taşı pencereden fırlatmış. Arkasından da canhıraş bir çığlık! Çinli, Amerikalının organını iple taşa bağlamışmış, Çin şakası…

490. BAKİRE

Bir adam bir kadınla evlenmek istemiş.

– Memnuniyetle, demiş, kadın. Ama bilmelisin ki, ben dahaönce üç kez evlenip boşandım.

– Aman ne beis var, diye tutturmuş adam. İsterseniz hemen evlenelim, hanımefendiciğim. Kadın bakire çıkmış.

– Hoppala demiş adam, hani sen daha önce üç kez evlenmiştin.

– Evet, ama, diye iç geçirmiş, kadın. Birinci kocam muhafazakardı, beni olduğum gibi muhafaza etmek isterdi. İkincisi ise sosyal demokrattı, olur olur, her şey olur, onu da yaparız bunu da derdi ama beceremezdi.

– Ya üçüncüsü, diye atılmış adam.

– O mu, o bir faşistti. Hep anamı ağlatırdı, bana sıra gelmezdi.