Akdeniz Bölgesi



Yivli Minare (Alaaddin Camii)  
   

Antalya


Türkiye’nin en önemli turizm merkezi Antalya, batıda dağlara doğru uzanan Konyaaltı ve doğudaki Lara plajlarıyla Akdeniz’in de gözalıcı şehirleri arasında. Palmiyelerle çevrili caddeleri, bakımlı parkları, restoranları, eğlence yerleri ve sempatik marinasıyla sıra dışı güzellikte bir tatil yöresi. Antalya sahip olduğu arkeolojik ve doğal güzellikler sayesinde “Türk rivierası” olarak anılıyor. Ayrıca Antalya tarihi boyunca yerleşim bölgesi olma özelliğini korumuş. Osmanlı hakimiyetinden önce şehir sırası ile Roma, Bizans ve Selçuk egemenliğinde kalmış.


Yivli Minare (Alaaddin Camii) 

Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad’ın 1230 yılında kiliseden camiye dönüştürdüğü Alaaddin Cami’nin minaresi olan Yivli Minare, Antalya şehir merkezinde yer alıyor.

İlk bakışta göze çarpan bir anıt gibi yükselen Yivli Minare, kentin simgesi olarak kabul ediliyor. Gövdesi tuğladan dilimli ve 8 adet yarım silindirik biçiminde yapılmış. Tabanın her yönünde firuze ve lacivert renkli Allah ve Muhammed yazıları yer alıyor.


Kale Camii (Sultan Süleyman Camii)

Alanya’da tersanenin batısında yer alıyor. Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubad tarafından yaptırılmış. 1530-1566 yıllarında Sultan Süleyman tarafından tekrar yaptırıldığı için Sultan Süleyman Cami adıyla da anılıyor.

Kesik Minare  (Korkut Cami-Kebir)


Selçuklu Devri eseri olan cami, M.S. 5 yüzyılda Bizanslılar tarafından Meryem Ana adına Panagelia Kilisesi olarak inşa edilmiş ve II. Bayezıt zamanında Şehzade Korkut tarafından camiye dönüştürülmüş. Bunun için Korkut Camii veya Cami-i Kebir adı ile de anılıyor. 1851 yılında bir yangında zarar gören cami, yıkıldığı için Kesik Minare adını almış.

St. Nicolas Kilisesi


Kale (Demre), Hıristiyan dünyasında Noel Baba diye bilinen St. Nicolas’un piskoposluk ettiği yer olarak tanınıyor. Kilise, ölümünden sonra St. Nicolaus’un anısına 6. yüzyılda inşa edilmiş.

Yüzyılımızın ikinci yarısında, İtalyan denizcilerince kırılarak Bari kentine kaçırılan St. Nicolas lahdinden kalan bir kaç parça Antalya Müzesinde sergileniyor. Her yıl 6 ve 8 Aralık tarihleri arasında Kale (Demre) ve Kaş’ta düzenlenmekte olan Uluslararası Noel Baba Festivali, son yıllarda Antalya’da yabancıların da katıldığı bir sempozyum şekline dönüşmüş.


GÖRMEDEN DÖNMEYİN



Kaleiçi

Bugün Antalya’nın “tarihi çekirdek kenti” olan ve “Kaleiçi” adıyla tanınan semti, büyük bir kısmı yıkılmış ve yok olmuş iki surla çevrili. İç sur, yarım daire şeklinde yat limanını kuşatıyor. M.S. 4 yüzyıla kadar uzanan Helenistik devirden sonra Antalya’nın, 10. yüzyıl Bizans-Seçuklu dönemini yaşadığı biliniyor. Bugün Kaleiçi olarak anılan 42 hektarlık bölgedeki sokak ve evler orijinalleri gibi korunarak eğlence merkezine dönüştürülmüş.

Hadrianus Kapısı


Zamanımıza kadar yanlarındaki iki kule ile sağlam kalan tek kapı. Üçkapılar veya diğer adı ile Hadrianus Kapısı, Pamphylia’nın en güzel kapısı. M.S. 130 yılında imparator Hadrianus’un Antalya’ya gelişi onuruna yapılan kapı, sütunları hariç, tamamen beyaz mermerden yapılmış. Oyma ve kabartmalar görülmeye değer.

Antalya Müzesi

Antalya Müzesi, Türkiye’nin en önemli müzelerinden. Avrupa Konseyi tarafından 1988 yılında “Yılın Müzesi Jüri Özel Ödülü” ile de onurlandırılan müzede Side, Perge, Karataş-Semahöyük ile Elmalı-Bayındır tümülüslerinin kalıntıları sergileniyor. Müze; doğa tarihi ve prehistorya, Frig çağı eserleri, tanrılar, küçük eserler ve sualtı buluntuları ile imparatorlar, lahitler, mozaik, sikkeler, ikonalar ve etnografya salonları ile tarih meraklılarına gerçek bir hazine sunuyor. Müzeyi, her gün 09.00-18.00 saatleri arasında gezebilirsiniz.    




Isparta


Akdeniz Bölgesinde yer alan Isparta, gölleri, gülü ve halılarıyla ünlü bir kent. Isparta’daki antik kentler, milli parklar, mağaralar görülmeye değer. Ayrıca Yalvaç ilçesinde geleneksel el sanat ürünleri olan deri eşya ve keçe, geleneksel işlevlerinin yanı sıra turistlik hediyelik eşya olarak da satılıyor.

St. Paul Kilisesi


Yalvaç Antiocheia Antik Kenti’nde bulunan St. Paul kilisesi adını, kenti ziyaret eden St. Paul’dan almış. St. Paul, Roma vatandaşı olma hakkını elde ettikten sonra Saul ve Hananya tarafından vaftiz edilerek Paul adını almış. St. Paul, St. Barnabas ile birlikte M.S. 46 yılında kente gelerek buradaki sinagogda ilk resmi vaazını vermiş. Bu gelişten sonra St. Paul’un kenti iki defa daha ziyaret etmesi nedeniyle, gerek kilise, gerekse Antiocheia, Hıristiyanlık dünyası için büyük önem taşıyor.


Mersin

Portakal ve limon bahçeleriyle çevrelenen  Mersin, ülkemizin Doğu Akdeniz sahilinde yer alan önemli bir liman. Akdeniz sahillerimizin en geniş serbest bölgesinin yer aldığı Mersin’den Kuzey Kıbrıs’taki Gazi Magosa’ya düzenli feribot seferleri yapılıyor. Balık pazarında yiyeceğiniz taze balığın, yerel yiyeceklerden cezire ve biberli ekmeğin tadını unutamayacaksınız.


Makam-ı Şerif Camii ve Danyal Peygamber Kabri

Makam-ı Şerif Camii 1857 yılında yapılmış. Caminin doğusunda Danyal Peygamber’in kabri yer alıyor. Bu nedenle camiye “Makam Camii” ismi verilmiş.

Hz. Danyal, II. Babil Kralı Nebukadnesar (M.Ö. 605-562) zamanında yaşamış, Musevileri Babil esaretinden kehanetleri ile kurtarmış bir peygamber. Rivayete göre; Nebukadnesar rüyasında İsmailoğullarından gelecek bir erkek çocuğun kendi tahtını sarsacağını öğrenir. Bunun üzerine İsrailoğullarından doğan erkek çocukların öldürülmesini emreder. Hz. Danyal doğunca, ailesi onu dağ başında bir mağaraya bırakır. Mağarada bir erkek ve bir dişi aslan himayesinde büyüyen Danyal, delikanlı olunca kavimin arasına karışır. Bir kıtlık senesinde Tarsus’a davet edilen Danyal Peygamber’in Tarsus’a gelmesiyle birlikte bolluk meydana gelir. Bu nedenle Danyal Peygamber Babil’e geri gönderilmez, ölünce de Tarsus’ta şimdiki Makam Camii’nin bulunduğu yere gömülür.


Eshab-ı Kehf (Yedi Uyurlar Mağarası)


Tarsus’un 12 km. kuzeyinde bulunan Eshab-ı Kehf Mağarası, Hıristiyan ve Müslümanlarca kutsal bir ziyaret yeri olarak kabul ediliyor. Kayadan oyulmuş dört köşe mağaraya 15-20 basamakla giriliyor. 1873 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan camiye sonradan üç şerefeli bir de minare eklenmiş.

Eshab-ı Kehf diye adlandırılan ve kutsal kişiler olarak bilinen, Hıristiyanlarca 7, Müslümanlarca 8 evliya olarak kabul edilen yedi genç ve köpekleri Kıtmir’e ait söylencenin çeşitlemeleri var. Bazı değişikliklerle birlikte bunların hepsinde anlatılan ortak söylence ise şöyle: St. Paul’ün Hıristiyanlık kurallarını yaydığı tarihlerden uzun bir süre sonra, Arap kaynaklarında Takyanus olarak geçen (Diodetianus olduğu iddia ediliyor) Roma imparatoru Tarsus’a gelmiş ve çok tanrılı dönemde tek tanrıya inandıkları için bu gençleri huzuruna çağırarak onlara Roma dinine bağlı kalmalarını, aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söylemiş. İnançlarından vazgeçmek istemeyen gençler, imparator tarafından verilen birkaç günlük zamandan yararlanarak Tarsus yakınlarındaki bu mağaraya sığınmış ve orada mucizevi bir şekilde 300 yıl süren bir uykuya dalmışlar. İçlerinden ilk uyanan Yemliha yiyecek almak için kente gittiğinde, elindeki paranın çok eski ve anlattıklarının akla uygun olmadığını gören halk, onunla beraber mağaraya gitmiş. Ancak mağarada yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka bir şey görememişler. Bu nedenle bu mağara Yedi Uyurlar Mağarası olarak da anılır.

St. Paul Kilisesi


Çarşı başındaki kilisenin M.S. 1102 tarihinde St. Paul Katedrali olarak yapıldığı söyleniyor. Kilise, kalın ve yüksek duvarları, dar, derin pencereleri, büyük ve kalın sütunları ile dikkat çekici. St. Paul Kilisesi M.S. 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye dönüştürülmüş. Günümüzde Müslümanlarca ibadet amacıyla kullanılırken, Hıristiyanlarca ziyaret ediliyor.


Ulu Cami


Tarsus’ta bulunan cami, 1579 yılında Ramazanoğlularından Piri Paşanın oğlu İbrahim Bey tarafından St. Pierre Kilisesi kalıntılarının üstüne yaptırılmış. Caminin yanındaki tek şerefeli minarede Osmanlı ve Selçuklu üslubu hakim.


St. Paul Kuyusu / Well


Kudüs’e hacı olmak için bu yöreden geçen Hıristiyanlar, kutsal sayılan bu kuyu suyundan içerler.

Tarsus’da Kızılmurat Mahallesi’nde, Cumhuriyet Alanı’nın yaklaşık 300 m. kadar kuzeyinde eski Tarsus evlerinin yoğun olduğu bölgede, öteden beri St. Paul’un evinin yeri olarak kabul edilen bir avluda bulunan kuyu, St. Paul Kuyusu olarak biliniyor.


Alahan Manastırı


Mut-Karaman karayolu üzerinde, Mut’un 20 km. kuzeyinde adeta bir kartal yuvası. M.S 440-442 yıllarında yapılmış olduğu tahmin ediliyor ve nefis bir manzaraya hakim. Batıdaki asıl kilise klasik bir bazilika ve hayli harap durumda. Sağlam durumda olan doğudaki ise, tarihteki ilk kubbeli kiliselerden. İkisinin ortasındaki yapı ise vaftizhane. Kilise binaları Ayasofya ile ortak mimari özellikler taşıyor.

Kiliselerin süslemelerinde usta taş oymacılığı kendini belli ediyor. Saint Paul, Saint Pierre figürlerinin yanı sıra, bir çelengi taşıyan altışar kanatlı Cebrail ve Mikail’in simgesi, yaratıkları ezişi, kükreyen aslan, kartal ve öküz sembolleri İncil yazarlarının tasvirleri, üzüm salkımları asma yaprakları ve balık motifleri zengin bir şekilde tasvir edilmiş.

Aya Tekla Manastırı (Meryemlik)


Silifke’nin 1.5 km. kadar güneyinde bir tepe üzerinde kurulu, Hıristiyanlık dönemine ait kutsal bir sit alanı. Aya Tekla, Hıristiyanlığı yayan ilk kadın azize olarak biliniyor. Yaşamının son yıllarını buradaki mağaralarda geçirerek Hıristiyanlığı yayıp, mucize yarattığına inanılıyor. Tarsus’da yaşayan Saint Paul’un en iyi öğrencilerinden. Konya’da yaşarken yasak olan Hıristiyanlığı yaymak için Silifke’ye göç etmiş. Burada sığındığı mağarasında dini görevini yaparken ölmüş.


Cennet Obruğu


Cennet Obruğu, Narlıkuyu’nun 3 km. kuzeyinde 90 m. derinliğinde bir çukur. Üçüncü jeolojik zamanın Miosen çağında bir yeraltı deresinin kalker tabakası içerisinde yaptığı erozyon sonucunda, tavanın göçmesi nedeniyle meydana gelmiş. Denizden yüksekliği 135 m. olan bu çöküntü içine, Romalılar devrinden kalma antik bir merdivenle iniliyor. İçinin yemyeşil oluşu ve dibinde akarsuyun bulunuşu nedeniyle cennet deniliyor.

GÖRMEDEN DÖNMEYİN



Kanytelis

Antik adı Kanytelis ya da Neopolis olan kent, büyük bir olasılıkla Helenistik dönemde Olba’ya bağlı olarak kurulmuş. Ama kentten bugüne kalan kalıntılar Roma ve Bizans dönemine ait. Ören yerinde derin bir çukur bulunuyor. Eskiden suçluların buraya atıldığı ve vahşi hayvanlara yem yapıldığı söyleniyor.

Kızkalesi


Kıyıdan açıkta küçük bir ada üzerindeki kale, Doğu Akdeniz’in simgesi sayılıyor. Antik Korykos şehrini barındıran tatil beldesi Kızkalesi, kumsallara, motellere ve kamp alanlarına sahip. Sahildeki Korykos Kalesi sahilden 200 m. açıktaki ufak bir adanın üzerindeki bir başka kale olan Kızkalesi ile karşı karşıya. Aslında Kızkalesi’nde bir değil iki kale bulunuyor. Her iki kale de 12. yüzyıl başlarında Rubeniyan sülalesinden gelen Ermeni kralları tarafından Korykos kentini korumak için yapılmış. İki kale aynı zamanda birbiri ile bağlantılı, bu bağlantının bir kısmı bugün su yüzeyinde bulunuyor. 


Mamure Kalesi


Silifke yolunda sahilde yükselen Mamure Kalesi, tüm sağlamlığı ile sahili gözetlemekte. Türkiye’nin güneyinde, en iyi durumdaki kalelerden biri olan Mamure Kalesi’nin tarihi M. Ö. 3. yüzyıla kadar uzanıyor. Kale Bizans döneminde büyütülmüş. Şimdiki kale ise Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından inşa ettirilmiş. Son olarak 1450’de Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından yenilenen kale Osmanlılara da hizmet etmiş.

Uzuncaburç

1220 m. yükseklikte yer alan Uzuncaburç’a, eski adı ile Diocaeserea antik yöresine ulaşan dağ yolu hoş manzaralarla dolu. Doğu Akdeniz’in en etkileyici ören yeri sayılan Uzuncaburç, eski bir Hitit yerleşimi. Şimdi Uzuncaburç köyüyle iç içe olan ören yerine sütunlu caddenin başladığı anıtsal kapıdan giriliyor. Son derece görkemli anıtsal kapı Roma döneminde yapılmış. 


Antakya


İncil’de adı Antioch olarak geçen Antakya, Asi Irmağı’nın (Orontes) üzerinde, çevresi yüksek dağlarla çevrili verimli bir ovada yer alıyor. Bir zamanlar Selevkosların başkenti olan şehir, zenginliği ve ihtişamı ile ün yapmış. Özellikle erken Hıristiyanlık dönemlerinde önem kazanan kent, Aziz Peter, Aziz Barnabas ve Aziz Paul tarafından ziyaret edilmiş. Antakya Müzesi ise dünyadaki en önemli Roma mozaikleri koleksiyonlarından birine sahip. Şehrin dışında, Aziz Peter’in Mağarası, bu havarinin ilk vaazını verdiği ve Hıristiyan topluluğunu oluşturduğu bir kaya kilisesi. Kilise, 1983 yılında Vatikan tarafından kutsal yer olarak ilan edilmiş.


Ulu Cami (Sultan Selim Camii)

Şehirde en eski yapı olarak bilinen Ulu Cami, XVI. yüzyılda yapılmış. İslamiyet’in ilk dönemlerinin mimarisini yansıtıyor. 1987 yılında yıkılarak, aynı tarzda yeniden inşa edildi.

Habib-ün Neccar Camii


Habib-ün Neccar Camii, şehirde yapılan ilk cami olarak biliniyor. Baybars zamanında eski bir Roma tapınağının yerine yapılan cami, IX. yüzyılda depremden zarar gördüğü için 17. yüzyılda Osmanlı döneminde yeniden yapılmış, fakat minare eski şeklini korumuş. Osmanlı mimarisini yansıtan yapının altında halkın ziyaret ettiği 3 adet mezar bulunuyor. Bu yer Kur’an’da Habib-ün Neccar ile ilgili olayın geçtiği yer olması bakımından kutsal sayılıyor.


St. Pierre Kilisesi


Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde, Habib-ün Neccar Dağı eteklerinde yer alıyor. Doğal bir mağara iken eklemelerle kiliseye dönüştürülen St. Pierre’nin, dünyanın ilk kilisesi olduğuna inanılmakta. Ayrıca, tarihte ilk defa bu kilisede Hz. İsa’nın dinini tanıyanlar “Hıristiyan” adını almış. Bu sebeple birçok turistin ilgisini çekiyor.

Kilise, Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Pierre’nin Hz. İsa’nın ölümünden sonra Hıristiyanlığı yaymaya çalıştığı yer olması sebebiyle de önemli bir dini merkez. 1963 yılında Papa VI. Paul tarafından hac yeri olarak ilan edilmiş. Her sene 29 Haziran günü burada tören düzenleniyor. Kilisenin zemininde mozaik kalıntılar, duvarlarda ise freskler bulunuyor.

St. Simon Manastırı Monastery


Terki Dünya Tarikatı’nın merkezi olarak bilinen St. Simon Manastırı’nda; kilise, vaftizhane, sarnıç ve diğer mimari kalıntıları görebilirsiniz. M.S. 6. yüzyılda St. Simon adına yaptırılmış. Burada inzivaya çekilen St. Simon’un 20 m. yüksekliğindeki taş sütun üzerinde 45 gün yaşadığı rivayet olunur. Bu durum Guinness Rekorlar Kitabına bir rekor olarak da kaydedilmiş. Bu sütunun kaidesini bugün de görmek mümkün.

İskenderun



Eski adı Alexandretta olan İskenderun, Issos’ta Perslere karşı kazanılan zaferin ardından Büyük İskender tarafından kurulmuş. Bugün İskenderun limanı ile işlek bir ticaret merkezi konumunda. Parklarla ve palmiye ağaçlarıyla süslü sahilde; oteller ve restoranlar sıralanıyor. İskenderun’un iri karidesleri çok leziz. Midesine düşkün olanların künefe ve humusu da denemeleri öneririz.


Aziz Hanna Kilisesi


Markirkos Ortodoks Kilisesi

Hıristiyanlığın ilk yıllarında pek çok rahip ve keşiş Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Arsuz çevresine yerleşmişler. Bunlardan biri de Arsuz’a kilise yaptıran Aziz Hanna. Bu kilise halen kullanılmakta. 1514 yılında yeniden yapılan kilisede çok sayıda ikona ve bez üzerine yapılmış çok değerli 2 baskı resim bulunuyor.

GÖRMEDEN DÖNMEYİN



Antakya Mozaik Müzesi


Antakya’da yaşanan zenginlik ve ihtişam dönemini simgeleyen en güzel eserler, eşi bulunmaz Antakya mozaikleri. Yörede 1932 yılında başlayan kazılarda bulunan mozaikler, Antakya Mozaik Müzesi’nde sergileniyor. Mozaikler Roma ve Bizans dönemine ait. Samandağı, Harbiye ve Antakya’da bulunan hamam, kilise ve evlerin tabanlarını süsleyen mozaiklerin çoğunda mitolojik konular işlenmiş. Antakya Müzesi’nde ayrıca heykeller de bulunuyor ki; bunların en önemlisi Apollon heykeli. 

Titus Tüneli


M.Ö. 300’lerde mimar imparator Vespasianus zamanında kenti tehdit eden sel sularını önlemek amacıyla 1000 kişilik esir ordusu tarafından 10 yıl boyunca delinerek açılmış. Titus zamanında tamamlanan yüksekliği 7 metre, genişliği 6 metre ve uzunluğu 1380 metrelik tünelin 130 metresinin üstü kapalı. Bu bölümü gözlerinizi karanlığa iyice alıştırdıktan sonra, kanal boyunca duvara dokunarak yürüyüp, ıslak ve kaygan zemin üzerinden diğer aydınlık girişe geçebilirsiniz. Titus tünelinin yolu üzerindeki kemerli köprünün yanında bulunan bahçe içine saparak dar patikadan ilerleyip, veba nedeniyle bir zamanlar 300-400 kişinin öldüğü ve toplu kaya mezarlarının yer aldığı Beşikli Kilise’yi de görebilirsiniz.