Ray Charles, Ben içimde müzikle doğdum
“BEN İÇİMDE MÜZİKLE DOĞDUM…”
Duke Ellington, Count Base, Muddy Waters gibi ‘üstat’lara çok küçük yaşlardan itibaren büyük bir hayranlık duyan Ray Charles, klasik piyano eğitimini bir kenara bırakıp caz tekniğiyle çalmaya başladığında henüz ilk okul öğrencisiydi.
Dindar bir aileden geliyordu Charles. Her Pazar kilisede gospel yanı sıra country ve western dinliyorlardı dua ederlerken. Yine annesi ile birlikte her Cumartesi gecesi radyoda Grand Old Ophry’i hiç kaçırmazlardı. O gece radyo şovu nedeniyle geç yatıyordu Charles. Duke Ellington, Count Basie, Muddy Waters ve blues üstadlarına bayılıyordu. Okulda piyano bölümünde klasik piyanoyu bir yana bırakıp caz çalan tek kişiydi. Bu nedenle bazen öğretmeninden de fırça yiyordu. ”Aklını mı kaçırdın? Sen sana verilen partisyonları çalsana!”diyordu öğretmeni… Dinlemiyordu Charles… Bir de aklında kendi yazdıklarını çalmak vardı. 12 kişiden bir orkestra kurdular sonunda. Yaşı 12 idi, 12 kişilik bir orkestrası vardı. Brail alfabesini kullanarak ”Müzik yazma”ya ve “Müzik yapma”ya başlamıştı. Boş zamanlarında basket oynuyordu. Kör olmasına rağmen otomobil bile kullanıyordu.
15 yaşındayken her şeyi olan annesini de kaybetti Charles. 10 yaşından beri annesi bakıyordu ona, çünkü babaları ölmüştü… Büyük bir bunalıma girdi. Annesinin arkadaşı Ma Beck, “Annen kendi ayaklarının üstünde durmanı isterdi. Niye bırakıyorsun kendini” dedi depresyondaki gence… Bir gece ansızın karar verip, yine annesinin bir arkadaşı Lenna My Thompson’un yanına gitti. Thompson ailesi kendi çocukları gibi sahip çıktı küçük Ray’e…
Müzik çalışmaları da bu arada devam ediyor, çeşitli kulüplerde piyano çalıyordu. Florida Playboy’s bunlardan biriydi ve gecede 4 dolar alıyordu. Nat King Cole gibi çalıyor, onun gibi söylemeye çalışıyordu. Adeta onunla yatıp kalkıyordu. Bir gece iki kızkardeşle tanıştı çalıştığı kulüpte: Spencers… İki kızkardeşten büyük olanı öğretmendi ve Charles’ın öyküsünden çok etkilendi. Birlikte yaşamayı teklif ettiler. Bir süre yaşadı Spencer kardeşlerle…
O yıllarda gece kulüpleri tek kapıdan girilen izbe mekanlardı. Ortada büyük bir pist vardı, kenarlarda bira, balık, tavuk standları… Köşelerde bir yerde de orkestra yer alıyordu. Sık sık kavga çıkan bu kulüplerde orkestra genelde pencereye yakın köşeyi tercih ederdi, daha kolay kaçmak için… Charlie Brantley Band da işte böyle kulüplerden birinde çalıyordu. Charles orkestrada piyano çalar, bazen bir iki şarkı da seslendirirdi Nat King Cole’den… Daha sonra kendi tarzını yaratması gerektiğini düşündü. Biriktirdiği 600 doları cebine koyup Seattle’e gitti. Elk’s Club’da çalıp söylemeye başladı. Ve bir profesyonel grup kurdular arkadaşlarıyla, üçlü modasına uyarak. Gosady McGee ve Milt Jarret ‘le birlikte The McSon Trio’yu… Trio R&B tarzında 1949’da “Confession Blues” plağını yaptı.