Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

MUNZUR VADİSİ


Karasu ve Murat çöküntüsü alanları arasında yükselen Munzur Dağları’nın jeolojik yapısı volkanik ve tortul kayaçlardan oluşuyor.

Munzur Vadisi’nde tepeler ve yamaçlar meşe ormanları ile kaplı. Tabanında ise ceviz, kızılağaç, dişbudak, karaağaç, çınar, kavak, söğüt ve çalı türlerinden meydana gelen zengin bir bitki örtüsü görülüyor. Parkta görevlilerden izin alınarak kamp, piknik, sportif balık avcılığı, yürüyüş ve dağcılık yapılabiliyor.

Tunceli’ye 8 km. uzaklıkta.

GİRVELİK ÇAĞLAYANI


Girlevik Çağlayanı, doğal güzelliği ile ünlü bir piknik alanı. Suyun donmasıyla oluşan sarkıtlarda buz ve kaya tırmanışına da olanak veren çağlayan, coşkuyla akan gür suları ve yeşil dokusuyla cennet gibi bir doğa parçası.

Erzincan’ın 29 km. güneydoğusunda yer alıyor.

OTLUKBELİ GÖLÜ/LAKE


Otlukbeli Gölü’nün en önemli özelliği, oluşum açısından dünyada tek oluşu. Göl, bu özelliğinden dolayı doğal anıt olarak nitelendiriliyor. Doğal sit alanı ilan edilmiş, koruma altında.


Otlukbeli  ilçe merkezinin 6 km. kuzeybatısında bulunuyor.


PALANDÖKEN KAYAK MERKEZİ


Ülkemizdeki en uzun kayak pistine sahip Palandöken’de Ejder Pisti’nin uzunluğu 7200 metre. Dağda çeşitli pistlerle bağlantılı, farklı zorluk derecelerinde toplam 20.000 metrelik kayak alanı bulunuyor.

Uluslararası standartlara uygun bir kış tatil merkezi olan Palandöken’e Erzurum havaalanından 15 dakikada ulaşılıyor.

TORTUM ÇAĞLAYANI


Tortum Gölü’nün son kısmında, Tortum Çayı’nın 48 m. yüksekten düşmesiyle oluşan çağlayan, dünyanın en büyük çağlayanlarından biri olarak kabul ediliyor. Çağlayan, vadideki bir dağın heyelan sonucu çayın önünü kapatmasıyla meydana gelmiş.

Erzurum’a 120 km. uzaklıkta.


SARIKAMIŞ KIŞ SPORLARI MERKEZİ




Kış sporları ve kış turizmi bakımından Türkiye’nin önemli merkezlerinden biri olan Sarıkamış, 2200-2900 m. yüksekliğinde bir plato üzerinde yer alıyor. Doğal güzelliği ve modern kayak tesislerinin yanı başında açılmaya başlayan oteller Sarıkamış’ın önemli bir turizm merkezi olmasını sağlamış. Sarıkamış’ta kayak için en uygun zaman 20 Aralık-20 Mart tarihleri arası.


AĞRI DAĞI



Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı (5165 m.), Büyük Tufan’dan sonra Nuh’un Gemisi’ne ev sahipliği yapması dolayısıyla efsanevi özelliği olan bir dağ.  Bu  yönüyle dini açıdan çok özel olan dağ, düz bir arazide aniden yeryüzünden göğe doğru yükselen heybetli görünümü, yazın bile karlı dorukları, bitki örtüsü ve barındırdığı hayvan türleri ile son derece etkileyici.


NEMRUT DAĞI VE KRATER GÖLLERİ


Bitlis’in kuzeyinde, Tatvan ilçesi sınırları içerisinde yer alan ve yüksekliği 2935 m. olan Nemrut Dağı, volkanik bir dağ. Nemrut Dağı krater alanı içerisinde büyükçe iki göl var. Biri soğuk, diğeri sıcak. Toprak bir yol sıcak gölün kıyısına kadar iniyor. Burası binlerce yıl önce patlamış, su giderini tıkayarak Van Gölü’nün oluşmasına sebep olmuş. Esas ilginç olan kraterin kenarı. Tam sırtta araçtan inip zirveye kadar 20 dakikada yürümek mümkün. Doğuda Van gölü, batıda krater gölü ayaklar altında. Dolunay zamanı, güneş batarken ay doğuyor. Kaçırılmayacak bir doğa olayı.

SÜPHAN DAĞI

Sönmüş bir volkan olan Süphan Dağı (4058 m.), Anadolu’nun üçüncü yüksek dağı. Doruk bir örtü buzulu ile kaplı. Genellikle doğu yüzünden tırmanış yapılan Süphan Dağı’nda tırmanış için en uygun zaman yaz ayları. Tırmanış sırasında Van gölü her an birbirinden değişik ve güzel görüntüler sunuyor.




AHLAT
Ahlat, Van Gölü çevresinin en güzel sahillerine sahip. Kıyı turizmi ve su sporları açısından gelişmeye müsait ilçe sahillerinde 4 ay boyunca yüzülebiliyor. Ayrıca ilçenin kuzeyinde kalan Sütay Yaylası, görülmeye değer doğal güzelliklere sahip. El sanatları ürünlerinden olan “Ahlat bastonu”, ülke çapında üne sahip.


VAN GÖLÜ/VAN LAKE

Van iline adını veren Van Gölü, Türkiye’nin ve dünyanın en büyük gölü (3738 km2). Dört tarafı yüksek dağlarla çevrili Van Gölü’nün içinde; Akdamar, Adır, Çarpanak ve Kuş adaları olmak üzere 4 ada bulunuyor. Sodalı suyu sayesinde hiçbir temizlik maddesi kullanmadan gölde çamaşır yıkanabiliyor. Her mevsim, her saatte farklı bir renk alan, gündoğumu ve günbatımının muhteşem olduğu gölde bol bol fotoğraf çekmenizi öneririz.

MURADİYE ŞELALESİ




Van-Doğubeyazıt yolu üzerinde bulunan Muradiye Şelalesi, dinlenme tesisleri ve mükemmel manzarası ile bölge halkının sık sık ziyaret ettiği bir doğa harikası.

YÜZEN ADA


Bir doğa harikası olan Yüzen Ada, yaklaşık 300 m2 büyüklüğünde. Gölün ortasında bulunan ada, göl üzerinde serbest olarak hareket ediyor. Etrafı çimen ve fundalık.




Solhan İlçesinin Hazarşah Köyü Aksakal Mezrası mevkindeki ada, Bingöl’e 60 km. uzaklıkta.

HAZAR GÖLÜ

Hazar Gölü, Hazar Baba ve Astar Dağları arasına sıkışmış tektonik bir göl. Kendine has plajları olan su sporları ve balık avcılığı yapılan ve Avrupa Çevre Eğitim Vakfı tarafından iki plajına Mavi Bayrak verilen göl, günün her saatinde değişik görünüm kazanarak mavinin ve yeşilin her tonuna bürünüyor.


Hazar Gölü, Elazığ’a 22 km. uzaklıkta, Elazığ – Diyarbakır karayolu güzergahında yer alıyor.

Akdeniz Bölgesi

Akdeniz Bölgesi

Akdeniz Bölgesi

KÖYCEĞİZ

Köyceğiz, portakal ve sebze bahçeleri arasına kurulu beyaz badanalı, kırmızı kiremitli evleri, yemyeşil bahçeleri ile sakin ve şirin bir tatil yöresi.

Köyceğiz çöküntü gölünün çevresinde yer alan farklı nitelikteki yeryüzü şekillerinden oluşuyor. Sahil şeridi ise yaklaşık 4.5 km. uzunluğunda bir kıyı okundan oluşuyor. Köyceğiz Gölü, 10 km. uzunluğunda, sazlıklarla kaplı, nehir görünümündeki labirente benzer dar bir kanalla Akdeniz’e bağlanıyor. Su kayağı, kano, yelken, su bisikleti, kürek gibi su sporlarının yapılabildiği Köyceğiz Gölü’nün derinliği 25-150 metre arasında değişiyor.

Köyceğiz, Muğla’ya 75 km. uzaklıkta yer alıyor.

DALYAN

Dalyan, deniz kenarında değil, ama hem denizi, hem de gölleri var… Kenarında kurulduğu yoğun sazlıklarla 10 kilometre uzunluğundaki labirenti andıran ve Köyceğiz Gölü’nün sularını Akdeniz’e boşaltan doğal su kanalı, bölgenin en önemli özelliklerinden biri.

Dalyan doğal su kanalı; suları filtre eden gür ve yüksek sazlıkları, bu sazlıklarda yuva kurmuş 150 civarındaki değişik kuş türleri, dünyada eşine az rastlanır Günlük ağaçları, değişik sünger çeşitleri, yüzlerce çeşit tatlı su balıkları, çok çeşitli kelebek ve bitki türleri ve özellikle nesli tükenmekle karşı karşıya kalan ve bu nedenle de özel koruma altına alınmış Caretta Caretta Kaplumbağaları gibi ekolojik özellikleri bakımından olağanüstü bir doğa harikası.

Dalyan’a direkt otobüs seferi yok. Ortaca üzerinden Dalyan’a ulaşabilirsiniz.

İZTUZU PLAJI

Dağlardan başlayıp, Dalyan Deltası’nın ağzını kapatan plajın kumları altın rengi ve incecik. Deniz ise kristal berraklığında.

İztuzu Plajı, Köyceğiz Gölü’nü denize bağlayan kanalın ağzından başlayarak 5400 metre boyunca uzanıyor. Sahilde soyunma kabinleri dışında hiçbir yapılaşmaya izin verilmiyor. Bu sahili yurt edinen Caretta Caretta Deniz Kaplumbağalarını rahatsız etmemek için hava karardıktan sonra sahile inmek yasak. Ayrıca yumurtalara zarar verilmemesi için kumsala köpek gibi hayvanları getirilmesine ve işaretli yerlere şemsiye saplanmasına izin verilmiyor.

İztuzu Plajı, Dalyan’a 12 kilometre uzaklıkta.


CARETTA

Deniz kabukluları, deniz anaları, deniz boğaları ve sünger çeşitleriyle beslenen ve Akdeniz havzasında yoğun olarak yalnız Dalyan ve çevresinde görülebilen Caretta-Carettalar, genel olarak 70-160 kilogram ağırlığında, 90-115 santimetre boyunda, kabuğu toprak, karın kısmı ise turuncu (oranj) renginde olan çok sevimli deniz kaplumbağaları.

Her yumurtlayışlarında 80-100 yumurta yapıp tenis topu büyüklüğündeki yumurtalarını, hantal vücutlarını güçlükle çıkarabildikleri İztuzu kumsalında 40-60 santimetre derinliğinde açtıkları çukurlara gömerek tekrar denize dönüyorlar. Bırakılan bu yumurtaların pek çok doğal düşmanı var. En önemlisi tilkiler. Yumurtadan çıkan yavru kaplumbağalar, eğer çevrede herhangi bir kuvvetli ışık kaynağı veya benzerleri mevcutsa, yönlerini şaşırarak deniz yerine, kesinlikle ölmelerine neden olabilecek yanlış hedeflere yöneliyor. Bu nedenle güneş battıktan doğuşuna kadarki zaman aralığında İztuzu kumsalında ateş yakmak, el lambası veya başka bir ışık kaynağı kullanılması yasak.


EKİNCİK


Kürkçüler Köyü olarak da anılan Ekincik, Marmaris ile Dalyan arasında çok özel bir koy, çok özel bir cennet.

Kalabalık tatil merkezlerinden kaçan tatilzedelerin huzur bulmak, dinlenmek için adeta sığındıkları Ekincik, aynı zamanda Mavi Yolculuk rotalarının vazgeçilmez duraklarından. Ekincik, dünyaca ünlü öyle bir cennet ki her an dünyaca ünlü bir film yıldızı ile karşılaşabilirsiniz. Prenses Caroline’den Prens Charles’a, Sting’ten ünlü aktör Dustin Hoffman’a kadar birçok ünlü Ekincik ziyaretçilerinden.

Ekincik çevresinde yer alan  Karaçay Koyu ve Semisçe’de teknecilerin gözdelerinden. 

Ekincik Koyu’nun doğu tarafında kalan bir başka burun ise, ortasında küçük bir teknenin geçebileceği büyüklükte açıklık bulunan “Delikli Burun”… Üzeri çam ağaçlarıyla kaplı bu burun, sualtı dalışları için mükemmel bir manzaraya sahip.

SULTANİYE KAPLICALARI

Türkiye’nin en yüksek (98.3) radyoaktif kaplıcası olan Sultaniye Kaplıcası, Endonezya’daki kaplıcadan sonra ikinci sırada yer alıyor.

Ilıca suyunun bel ağrısı, romatizma, siyatik ruhi yorgunluklar, cilt ve kadın hastalıkları tedavisinde etkili olduğuna inanılıyor.




Sultaniye Kaplıcaları Köyceğiz’e 20, Dalyan köyüne 4 kilometre uzaklıkta.

ÇAMUR KAPLICASI
Gelgirme” adı verilen çamur banyolarının cildi güzelleştirdiği söyleniyor.

Çamur havuzlarından alınarak vücudun her yerine sürülen çamurun bilimsel açıdan hiçbir faydası olmadığını, ancak cilde sürülen çamurun fiziksel değişiklik ve animasyon yarattığı söyleniyor. 



DALAMAN ÇAYI

Dirmil yakınlarındaki Kocaş dağından doğan, antik ismi İndos olan Dalaman Çayı Marmaris ve Fethiye arasında yer alıyor.

Toplam uzunluğu 229 kilometre. Batı Toroslar’ın Göktepe ve Yaylacık dağlarından inen kolların birleşmesiyle büyüyen çay, dar ve derin bir vadi içinde akarak, Ortaca’nın 8 kilometre güneyinden denize dökülüyor.

Doğal kireçtaşı ile beslenen berrak bir görüntüsü olan çay her zaman ılık ve turkuaz mavisi renginde.

RAFTING

Yıl boyu rafting yapılabilen Dalaman Çayı’nın su seviyesi, özellikle eylül ve ekim aylarında yükseliyor. Küçük şelaleler yaparak akan su yer yer geçitler arasında devam ediyor. Bu geçitler Akköprü köyü üzerinde nehri iki bölüme ayırıyor. Farklı zorluk derecelerinde iki ayrı etabı bulunan Dalaman Çayı’nın üst etabı 3. zorluk derecesinde ve bu etap rafting botlarıyla geçilebiliyor. Alt bölümde kalan 2. etap ise “river-kayaking” olarak adlandırılan küçük botlarla geçiliyor ve ilk kez deneyenlere tavsiye ediliyor.



SARIGERME

Sarıgerme, her yerde rastlanmayan doğası, yöresel özellikleri ve çevre zenginliğiyle tatilcilerin gözdesi.

Muğla’nın Ortaca ilçesine bağlı Sarıgerme’nin 7 kilometre uzunluğunda sığ ve geniş bir kumsalı var. Günbatımında mavi yolculuğa çıkan yatların gecelediği Sarıgerme, “Yatların uyuduğu sahil” olarak da anılıyor. Tarihte Pisilis antik kenti kuruluymuş bu sahillerde. Kent şimdi kumların altında yaşamaya mahkum edilmiş. Kumsal ve deniz içinde taş veya çakıl olmadığı gibi, çocukların bile yüzebileceği sığlıkta metrelerce devam ediyor. Kıyı şeridinde ve su içinde kilometrelerce yürümek mümkün. Çevrede görülecek yerlerin başında ise “Aşı Koyu” geliyor. Ovacık köyü üzerinden toprak yolla ulaşılan köy, Dişibilmez – Karaburun arasında yer alıyor. Çevre kum sahili, kayalıklar ve çam ağaçlarıyla kaplı. Aşı Koyu, yatların da başlıca uğrak yeri. 

Sarıgerme; Dalyan’a 22 km. uzaklıkta.


SarsIla Koyu

Dalaman’a 12 kilometre uzaklıktaki korunaklı ve sakin bir koy olan Sarsıla Koyu, mavi yolculuğa çıkan tekne ve yatların uğrak yerlerinden biri.

Çamlarla denizin kucaklaştığı, hiç bir yapılaşmanın olmadığı tertemiz deniz ve kumsala sahip koyun tek kusuru, karayolunun kötülüğü. Arazi aracınız yoksa hiç denemeyin. Havaalanı yolundan Kabukarkın köyü üzerinden geçilerek gidilen stabilize orman yolu, Dalaman çayının kollarından Tersakan çayının yanından ve denize bağlantılı kükürtlü bir çok gölün çevresinden geçiyor. Son derece keyifli görüntülerin eşlik ettiği yolculuk Sarsıla koyunun zirvesine ulaştığında gerçekten de sarsıcı bir panoramaya dönüşüyor.

Sarsıla Koyu, Dalaman’a 12 km. uzaklıkta.

GÖCEK

Göcek koyları ve adaları, dünyanın ve Türkiye’nin “yüksek sosyete”sinin buluşma noktasını oluşturuyor.

Göcek’te turizm hemen tümüyle marina çevresinde yaşanıyor dense yeri. Lokantalar ve alışveriş mağazaları hep iskele çevresinde. Yürüyüş yolu, oturma grupları ve çevre düzenlemesiyle Göcekliler ve yerli-yabancı turistler denizle iç içe… Biraz ilerleyip 7 kilometre öteye gidecek olursanız, sakin, tertemiz kıyılara rastlayabilirsiniz.

Fethiye Körfezi’nin dayanılmaz güzellikteki doğası ve günük, çam, zeytin, piren makilerinin rüzgara karışan kokusuyla baş döndüren bu bölge, çeşitli antik kentlerin de kucağında bulunuyor. Her türlü deniz sporuna imkan tanıyan Göcek çevresindeki durgun denizde, Dalyan ve Köyceğiz’den gelen Nil kaplumbağasına da rastlanıyor. Yatlar için her türlü servisin verildiği üç marina var Göcek’te.




FETHİYE / ÖLÜDENİZ

Aydınlıklar Ülkesi’nin el değmemiş bakiresi” Fethiye, Akdeniz’in içinde irili ufaklı adaların serpiştiği Fethiye körfezinde, arkası çam ormanlarıyla çevrili bir koyda yer alıyor.

Çevresindeki doğal ve tarihi yerler büyük rağbet gören Fethiye, yerli ziyaretçiler dışında dünyanın birçok yerinden gelen turistleri de ağırlıyor. Bilhassa Türkiye’nin en doğal plajı olan Ölüdeniz’de pek çok spor aktivitesi ve etkinlikler yapılıyor. Dünyaca ünlü Hava Olimpiyatları, Türkiye Yelken ve Kürek Yarışmaları bunlardan bazıları. Dünya’da tandem paraşütçülüğe en uygun 2’inci dağ olan Babadağ da Ölüdeniz sahili üzerinde yer alıyor. Kıyılara kadar uzanan yemyeşil çam ormanları, içinde yeşilin, mavinin ve morun her tonunun görülebileceği ılık denizi, uzun kumsalı ile Ölüdeniz, gerçek bir dünya harikası.

Fethiye’ye 14 km. uzaklıkta yer alan Ölüdeniz, çamların arasında uzanan yoldan sonra birden bire karşınıza çıkan mavisiyle adeta büyüleyici. Belcekız koyu ve bu koyun içinde uzanan kumsalı yürüdüğünüzde, eşsiz Ölüdeniz’i görürsünüz. Dibinde tek bir yosun bile görünmez. Bembeyaz kumlarla örtülüdür. Su ve dibindeki kumların kırdığı ışık, meşhur turkuvaz rengini verir Ölüdeniz’e…



ONİKİ ADALAR

Birbirinden güzel, sayısız koylarla süslü Kapıdağ Yarımadası ve adalardan oluşan, balıkçıların “Karanlık İçi” olarak tanımladıkları bu bölge mavi yolcuların uğrak yeri.

Fethiye ve Göcek ‘ten düzenlenen günübirlik turlarla da ulaşılan Yassıca Adalar, Hamam Koyu, Kurşunlu Koyu, Yavansu, Bedri Rahmi Koyu, Tersane Adası, Göbün Koyu, Boynuzbükü, Göcek Adası, Domuz Adası, Zeytin Adası ve Kızıl Ada’ya yörede “12 Adalar” deniyor. Şövalye Adası için Fethiyelilerin yazlık dinlenme yeri demek mümkün. Tersane Adası, Fethiye Körfezi’nin en büyük adası… Belceğiz Körfezi’ndeki Gemile (St.Nikola) ve Karacaören adlarında iki küçük ada daha var, bunlar oldukça ıssız.




KIDRAK – FARALYA

Belcekız’ın 3 kilometre güneyindeki koy, sık çam ağaçları, temiz kumsalı ve berrak denizi ile ideal bir günübirlik dinlenme yeri. Kıdrak yolunun devamındaki şirin sahil köyü Faralya, vahşi doğası, elverişli iklimi, sıcakkanlı insanları ve tüm çekiciliği ile gezginlerin uğrak yeri…




SAKLIKENT

Saklıkent, 18 kilometre uzunlukta, yüksekliği yer yer 600 metreyi bulan benzersiz kanyonun içerisine gizlenmiş bir doğa harikası.

Dimdik sarp kayalıkları, çınar ağaçları, pırıl pırıl akan coşkulu kaynak suları ile, doğa tutkunları için dağcılık, yürüyüş, yüzme olanakları sunan eşsiz bir turizm merkezi Saklıkent.

Çay yaz-kış öylesine deli gibi akıyor ki, akıntıya karşı ilerlemek mümkün değil. Çayın üzerinde kanyon duvarına tutturulmuş tahta iskeleler kurulu. İskeleden tek sıra halinde ilerliyor ve çayın patladığı yere ulaşıyorsunuz. İşte tam bu noktadan sonra, her 10 metrede değişik bir yapı sergileyen gizemli kanyonun derinliklerine doğru yol alıyorsunuz. Bazen çatlak iyice daralıyor, hatta gökyüzü görünmez oluyor. Zeminde çamur rengi sular, yer yer odacıklar ve kademeli yükseklikler, 18 kilometre boyunca sürüyor. 



Saklıkent; Fethiye’ye  50 kilometre uzaklıkta.

KELEBEKLER VADİSİ

Adını rengarenk kelebeklerden alan vadi bir doğa harikası.

Ölüdeniz ‘den 3-4 mil uzaklıkta, etrafı 350 metre yükseklikte dağlarla çevrili bu ilginç kanyon adını, temmuz-eylül ayları arasında görülen “Jarsey Tiger” türü kelebeklerden almış. Duvarlarının cennete dokunduğu söylenen Kelebekler Vadisi, dik ve derin bir vadi tabanındaki 10 hektarlık düzlükte yayılıyor. Vadiye karadan tek iniş yolu var. İkinci alternatif de meşhur patikasından veya deniz yoluyla gelmek. Vadi, tam deniz seviyesinde. Burası, kelebeklerinin yaklaşık tamamının bir arada bulunduğu bir açık hava müzesi gibi. “Arctidae” familyasının en güzel üyelerinden “kaplan kelebeği” cinsinin yüzlerce kelebekle koloni halinde bulunması (özellikle haziran ve ekim aylarında) izleyenleri hayran bırakıyor. Yaz-kış akan küçük şelale, geniş kumsal, tertemiz deniz, pırıl pırıl çakıl taşları ve çevreyi süsleyen pembe zakkum çiçekleri ile küçük bir yeryüzü cenneti olan koy, dünya gezginlerinin buluşma yeri. Sahildeki tek yapı, vadinin konuklarının yemek ve içecek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş ahşap bir restoran.

Vadiye adını veren kelebeklere ulaşmak için otlar, böcekler ve kelebekler arasında zorlu bir yolculuk yapıyorsunuz. Pırıl pırıl akan şelale altında sonu duş alarak biten yolculuk, sizi rüya alemine sürüklüyor.




PATARA


Patara 18 km. uzunluğu (en dar 280 m., en geniş bölümü ise 1500 m.ye ulaşan ölçümü) ile Türkiye’nin en uzun kumsalına sahip. Koruma alanı ilan edilen Patara plajı Caretta-Caretta deniz kaplumbağalarının üreme alanı.

Bölgede, Caretta-Caretta’ların üreme dönemlerinde kaplumbağaların ekolojik ortamlarının devamı için, koruma tedbirleri titizlikle uygulanıyor.

Çölü anımsatan kumları, tertemiz denizi ve çam ormanlarıyla ünlü yöre, bünyesinde birçok sürprizi saklıyor. Fakat Patara antik kentinin büyük bir bölümü, rüzgarlarla bir yerden bir yere taşınan kumlar altında saklı. Kum taşınmasını önlemek amacıyla geliştirilen bir proje dahilinde iklime uygun dikilen akasya ve bitki türleri bölgeye ayrı bir güzellik katarken; koyu pembe çiçekli zakkumlar, çam ağaçlarıyla bütünlük sağlıyor. Alabildiğine geniş, uzun ve vahşi kumsalda rüzgar, denizde ise dalga hiç eksik olmuyor. Akdeniz’in sayılı temiz denizine sahip Patara’da sahile vuran dalgalar vücutta jakuzi etkisi yaparken, kulaç atmaya çabalamaktan yorgun düşüyorsunuz. Patara’nın kum yapısı oldukça ilginç. Binlerce yıl önce temiz denizlerin göstergesi olan bir çeşit mikroorganizma ürünü  kumlar üzerinde kum kürü yapanlar, ağrı ve sızıdan kurtuluyorlar.




Patara; Kaş’a 41 km. uzaklıkta yer alıyor.


KALKAN


Kaş’a bağlı bir belde olan Kalkan, görülmeye değer bir koyun kıyısında kurulmuş. Geleneksel beyaz renkli evleri, kepenkleri, çiçek fışkıran balkonları ile Kalkan alabildiğine huzurlu bir yöre.

Kalkan’a 2 km. uzaklıktaki Güvercinlik Deniz Mağarası, çok sayıda güvercini barındırması nedeniyle bu adı almış. Bu mağaraya Kalkan’dan hareket eden teknelerle ulaşabilirsiniz. Görülmeye değer.

Denizden yüksekliği 500 m. olan Bezirgan Yaylası ise Kalkan’a seyahat edenlerin görmesi gereken yerlerden sadece biri. Acentelerin düzenledikleri turlarla buraya ulaşmak mümkün. Bezirgan’da muhteşem bir manzara sizi bekliyor. Altınızda minik minik adalarla kendinizi uçakta gibi hissediyorsunuz. Avuç içi kadar görünen Kalkan koyundaki çam ormanı arasından zirveye doğru 20 km. çıkınca yol ikiye ayrılıyor. Soldaki yolla Bezirgan Köy’üne ulaşılıyor. Köyün sınırında dik, saç kaplı çatıları olan küçük ahşap evler var. Birbirine çok yakın ahşap merdivenli bu iki katlı evler, buğday saklamak için kullanılıyor. Turistler için köy çevresi ve Bezirgan-Amber arası at turları düzenleniyor.




Kalkan; Kaş’a 25 km. uzaklıkta.


KAŞ


Kaş, çevresinde yer alan antik kalıntıları, Akdeniz derinliklerinin ipuçlarını taşıyan dalışları, doğa yürüyüşleri, yamaç paraşütü, değerli taşları andıran adalara yapılan Mavi Yolculuk ve tekne turları, leziz deniz ürünleri ve kokulu otlarla tatlandırılan yöresel yemeklerden oluşan mönüsü ile, zenginlikleri saymakla bitmeyen düşsel bir mekan…

Denize kıvrım kıvrım uzanan bir yarımadanın içinde kalan koya kurulmuş belde, günümüzde tatilcilerin gözde merkezlerinin başında yer alıyor. Sapsarı kum ve mavi denizin buluştuğu kumsallar, Kaş’ın benzersiz plajlarının adresleri. Küçükçakıl, Büyükçakıl, Akçagerme ile Limanağzı yüzme tutkunları için ideal yerler. Bir doğa harikası olan Kaputaş plajı, Kaş’a 19 km. uzaklıkta. Kaputaş Plajı’ndan 500 metre ötedeki Mavi Mağara’ya ancak deniz yoluyla ulaşılabiliyor. En önemli özelliği ise su altından yansıyan güneş ışığında buluşan yeşil ile mavinin dayanılmaz çekiciliği.




Yola özel araçla çıkanlar gerek Antalya, gerekse Muğla-Fethiye üzerinden Kaş’a güzel manzaralı ve rahat bir yolculukla ulaşabilirler.

KEKOVA / SİMENA


Doğa ile tarihin bütünleştiği ve turkuaz denizin binlerce koyla çevrildiği bir yeryüzü cenneti Kekova.

Tüm bölge Kekova Adası’ndan dolayı Kekova adıyla anılıyor. Kekova bölgesinin bu koyları, her mevsimde doğal liman görevi üstlendiği için yatçıların en favori kıyıları aynı zamanda. Kekova Adası depremlerle kısmen suya batmış olduğu için batık şehir olarak da anılıyor. Batık şehir üzerinden teknelerle geçerken su altında kalan şehrin izlerini ve merdivenleri görebilirsiniz. Bölge koruma altında alınmış ve buradan dalmak yasak. Eski Simena antik kenti üzerine kurulmuş olan Kaleköy (Simena), bir yarımada. Ulaşım teknelerle sağlanıyor. Güzelliğini, tarihi, denizi ve güneşinden alan Kaleköy’e Üçağız’dan deniz yoluyla da ulaşılabiliyor. Kıyıdaki iskelelerden birisine yaklaştıktan sonra evlerin içinden ve bahçelerinden geçerek yukarıdaki kaleye ulaşılıyor. Özellikle tepedeki kaleden Kekova Adası’nın ve koyların nefis görünüşü büyüleyici güzellikte.



Kekova’ya kara ya da deniz yoluyla direkt ulaşım mevcut değil. Ulaşım Kaş limanından tekne kiralanarak sağlanıyor.

ADRASAN


Eski adıyla Adrasan yeni adıyla Çavuş, 2 kilometre uzunluğundaki kumsalıyla tatilcilerin akın ettiği bir cennet köşe.

Denizi, sığ olduğundan yüzme bilmeyenler ve çocuklar için çok uygun. Su içinde yüzerken minik balıkların vücudunuza dokunduğunu hissedebilirsiniz. Adrasan’a 1 saat uzaklıktaki Suluada, Sazak ve Ceneviz koyları teknelerin uğrak yerleri.

Yöre, Helenistik çağdan izler taşıyor. Yıllarca Sit alan olması nedeniyle beton yığınına dönüşmeyen beldede sörf, su kayağı gibi aktiviteleri gerçekleştirebilirsiniz.



Antalya yönünden Adrasan’a ulaşmak için Ulupınar’dan Olympos yoluna girmek gerekiyor. Yaklaşık 8 km.lik virajlı bir yoldan sonra Çavuş köyü yönüne dönen yol, Adrasan Koyu’nda son buluyor.

OLYMPOS / ÇIRALI

Olympos, sahip olduğu tarihsel değerlerinin yanı sıra, 3200 metrelik sahili, endemik bitkileri, Caretta Caretta’ları, Chimera’sı, tüm sportif etkinliklere olanak veren muhteşem doğası ve pansiyon olarak kullanılan meşhur ağaç evleri ile tüm dünyada haklı bir üne sahip.

Olympos, Sit alanı kapsamında olduğu için antik alan ve çevresinde yapılaşma yasak. Anayoldan portakal ağaçlarının kokusu eşliğinde Olympos’a indiğinizde bungalov tipi ağaç evlerle karşılaşıyorsunuz. Burası gezgincilerin en önemli durağı. Yörede yapılaşma yasak olduğu için konaklama bu ağaç evlerde yapılıyor. Antik kentin içerisinden yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüş sonunda plaja ulaşabilirsiniz.

Çıralı’nın küçük beyaz taşlarla bezili kumsalı ve masmavi denizi tatilcilerin ilgisini çekiyor. Kilometrelerce uzanan kumsalda diğer tatil yerlerinden farklı olarak oldukça tenha. Çıralı plajı aynı zamanda Caretta Caretta’ların yumurta bıraktıkları kumsallarımızdan. Bu nedenle geceleri kaplumbağaları rahatsız etmemek için plaja girmek yasak.




Antalya’dan kalkan minibüslerle Olympos sapağına kadar gidebilirsiniz. Bu sapaktan da taksi ya da yaz aylarında çalışan minibüslerle Olympos’a ulaşmak mümkün.

CHİMERA YANARTAŞ


Çıralı’dan 2 kilometre kuzeye gittikten sonra karşınıza “U” harfini andıran küçük bir dağ gelecek. Yolun bittiği yerde çam ormanları başlıyor. Buradan itibaren küçük kırmızı noktalarla işaretlenmiş patikayı takip ederek yarım saatlik bir yürüyüş sonunda denizden 250-300 metre kadar yükseklikte kayaların kendinden yandığını göreceksiniz.

Anadolu mitolojisinde oldukça geniş yere sahip ateşler topluluğunun 3500 yıldır yanmakta olduğu belirtilmekte. Tahtalı Dağı’ndaki bu yerde yaz – kış yanan ateşin, bir ejderin ağzından çıktığı dilden dile dolaşsa da, asıl sebebi yanıcı bir gaz. Yeraltından sızan gazın tutuşturduğu Yanartaş’ın oluşumuna dair birçok efsane anlatılıyor.



KEMER

Deniz, kum, güneş ve tarihin yanyana geldiği eşine az rastlanır güzellikte tatil beldesi Kemer.

Kemer’in başta gelen çekiciliklerinden birisi de doğal güzelliği. Deniz, orman ve dağlar bir noktada birleşerek seyrine doyum olmayan bir görüntü oluşturuyor.  Akdeniz’in turkuaz rengi kıyılarında tekneyle çevre turlarına çıkabilir, jeep safarilerine katılarak Toros dağlarının patikalarında farklı heyecanlar yaşayabilirsiniz. Kemer’in bu geziler kadar ilgi gören bir başka zenginliği de yöredeki mağaraları.




Kemer, İstanbul’a 770, Ankara’ya 590, İzmir’e 515, Antalya’ya 42 km. uzaklıkta.


GÖYNÜK KANYONU

İlginç mağaralar, kanyonlar, endemik bitki türlerine sahip olan Göynük, dağ turizmine ve doğa sporlarına uygun yapısıyla da dikkat çekiyor.

Göynük Beldesi’nin yaklaşık 15 kilometre yukarısında kalan kanyona ulaşmak için jeep safariler düzenleniyor. Kanyonda sabahın erken saatlerinde rehberler eşliğinde çam ormanları içerisinde trekking yapabilirsiniz. Harika bir manzara eşliğinde yaklaşık 1 saat yürüyerek kanyona vardığınızda, daha ileriye ulaşabilmek için suya girmek zorundasınız. Kanyonun kaynağına vardığınızda göreceğiniz manzara karşısında büyüleneceksiniz.



ÇAMYUVA                                                                                                       

Çamyuva Antalya’nın güney batısında yer alıyor. Çamyuva gerçekten de çamlar içinde bir kasaba.

Çamyuva’nın batısında Tahtalı Dağı, güneyinde Phaselis antik kenti ile Tekirova beldesi bulunuyor. Çevre turizm için gerekli olan deniz, güneş, tarihi yerler, yeşilin bin bir çeşidine ve nitelikli konaklama tesislerine ev sahipliği yapıyor.



TEKİROVA

Bu şirin Akdeniz köyü Toroslar’ın uzantısı olan Olympos (Beydağları) dağlarının hemen eteklerinde kurulmuş.

Yaklaşık 5 km’lik sahil şeridi ile dağların arasında yeşilin her türlü tonunu görmek mümkün. Çam ormanlarının içinde yer alan 500-600 senelik çınar ağaçları, portakal, limon, mandalina ve nar bahçeleri Tekirova’ya doğanın kadar cömert davrandığını gösteriyor. Olympos’un zorlu zirvesinden bakıldığında, karşıda beliren manzaranın gerçek olduğuna inanmak güç.



Kemer’e 17 km. uzaklıkta yer alıyor.

KURŞUNLU ŞELALESİ KURŞUNLU

Antalya’nın Aksu ilçesindeki Kurşunlu Şelalesi yaz-kış gezginleri ve piknikçileri ağırlarken; içindeki 7 gölette yer alan 100’ün üzerinde kuş çeşidi ve ender bitki örnekleriyle görsel lezzetler sunuyor.

Kaktüsler, bitki tünelleri ve suya doymuş anıt çınar ağaçları arasında devam eden yürüyüşte, su sesi ve zümrüt yeşili bitkiler gözünüzü ve ruhunuzu dinlendiriyor.




DÜDEN ŞELALESİ
Şelalenin döküldüğü yer ve yemyeşil piknik alanıyla çarpıcı bir panoramaya sahip.

Düden Şelalesi iki kez harikalar yaratıyor. Birincisi Lara Plajı yolunda, Antalya’dan 8 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Burada Düden Suyu büyük bir gürültü ile 50 metre yükseklikteki falezlerden denize dökülüyor. Düden suyunun Antalya’nın 15 kilometre kadar kuzeyinde “Düdenbaşı Şelalesi” denilen diğer bir çağlayanı bulunuyor. Çağlayanın arkasına doğru uzanan bir de mağara mevcut. Mağaranın oyuklarından, Düden Çağlayanı’nı bambaşka algılıyor, günün yorgunluğunu atıyorsunuz.



Antalya’ya 8 km. uzaklıkta yer alıyor.


KÖPRÜLÜ KANYON
Köprülü Kanyon Milli Parkı, doğal güzellikler ortasında zengin bitki örtüsüne sahip bir vadide yer alıyor.

Kanyon, Köprü Irmağı boyunca 14 kilometre boyunca uzanıyor ve bazı yerlerde 400 metre derinliğe ulaşıyor.

Roma devrinden kalma Köprü Irmağı üzerindeki kanyonda yer alan Oluk Köprüsü ve Kocadere Deresi üzerindeki Büğrüm Köprüsü antik dönemlerin mühendislik harikaları.

Park, aynı zamanda kızılcam, karaçam, sedir, köknar, meşe çeşitleri ve yabani zeytinlikler ile yaban hayatı açısından zengin bir bitki örtüsüne sahip. Ön Asya’daki en büyük Akdeniz servi ormanı, Köprülü Kanyon Milli Park sınırları içinde yer alıyor. Bu zengin doğal ortam, yaban hayatının  gelişmesine de olanak tanımış ve park, çok sayıda yabani hayvanın da barınağı olmuş. Parkın sınırları içinde alageyik, yaban keçisi, yaban domuzu, ayı, kurt, tavşan ve çeşitli kuş türleri mevcut. 


Antalya’ya 85 km. uzaklıkta yer alıyor.

KÖPRÜÇAY’DA RAFTİNG

İki tarafı dik, çıkılması hemen hemen imkansız olan kanyonlardaki yeraltı suları ile beslenen Köprüçay, Türkiye’nin en güzel doğal alanlarından birisini oluşturuyor.

Raftin yapanlar Oluk Köprü’nün yaklaşık 100 metre alt tarafında, suyun durgun olduğu ve nehrin cep yaptığı alandan başlayarak; Oluk Köprü’ye varıyor. 



GÜLLÜK DAĞI

Antalya’nın kuzeyinde, Toroslar yamaçlarında yer alan Güllük Dağı Milli Park alanı, Termessos antik kentini de içinde barındırıyor.

Güllük Dağı’nın sarp kayalıkları, duvarları 600 metreye kadar yükselen Mecine Kanyonu gibi jeomorfolojik güzelliklerinin yanında, Akdeniz iklim tipinin bitki topluluklarını sergileyen orman ve maki örtüsü dikkat çekici. Dağ keçisi, alageyik ve şah kartal gibi nadir yaban hayvanı türlerini görebileceğiniz parkta, halka açık piknik ve kamp alanları da bulunuyor. Nisan ve Aralık ayları parkı ziyaret etmek için en uygun zamanlar.




Park, Antalya’ya 34 kilometre uzaklıkta.

BAKIRDAĞLARI

Antalya ile Fethiye arasında bulunan “Likya Bölgesi”, tarihi ve turistik birçok değerlerinin yanı sıra yöreyi tümüyle kaplayan ve kendi aralarında 4 bölüme ayrılan “Beydağları” ile ünlü.

En yüksek noktası 3070 metre ile “Kızlarsivrisi” olan Beydağları, “Tahtalıdağlar”, “Bakırdağları”, “Merkezi Beydağları” ve “Güneybatı Bölümü Beydağları” gibi alt katagorilere ayrılıyor. Bakırdağları adını, yaz ve bahar aylarında güneş doğarken dağların yüzeyine vuran bakır kırmızısı güneş ışınlarından alıyor.

SAKLIKENT

Denize en yakın kayak merkezi. Yolun son 7 km.si hariç tümü asfalt. Saklıkent’e taksi, minibüs ve otobüslerle ulaşabilirsiniz. Kayak mevsimi ocak-mart arası. Merkezde iki teleski var. Teleskilerden biri 690 m., diğeri ise 800 m.’ye ulaşıyor. Kayak, kayak ayakkabısı ve baton kiralayabilirsiniz.




Antalya’ya 50 km. uzaklıkta yer alıyor.

SİDE/MANAVGAT

Denize uzanmış bir burun üzerinde kurulan Side tarihle iç içe bir kent görünümünde.  Güneyinde yer alan Sorgun ve Titreyengöl, çam ağaçlarının arasında kalan altın rengi kumsallarıyla deniz ve güneş meraklılarını cezbediyor.

Manavgat, tarihi yörelerin yanı sıra rafting, jeep safari, yamaç paraşütü gibi outdoor olanakları ile Akdeniz’in önde gelen merkezlerinden biri. Manavgat Çayı, Manavgat’ı ikiye bölüyor. Çay üzerindeki gezinti tekneleri, Manavgat’tan başlayarak şelaleye ve boğaza günübirlik turlar düzenliyorlar. Side’den çıkıp doğuya yöneldiğinizde sırtını ormanlara dayamış müthiş kumsalıyla Sorgun’a ulaşırsınız. Orman içindeki yürüyüş parkurlarını kullanabilir; gezinti için çevredeki çiftliklerden at kiralayabilirsiniz. Sorgun’dan doğuya devam edildiğinde bir süre sonra Side’nin en popüler tatil merkezi olan Titreyengöl’e ulaşılıyor. Titreyengöl aslında bir göl değil. Manavgat Çayı’nın bir kolunun denize dökülmeden önce epey genişlemesi ve akıntısının yavaşlaması ile göle benzemiş. Rüzgârda suyun ürperişiyle de bu adı almış.   Manavgat Çayı’na ve orman içine doğru yürüyüş yapabilirsiniz.



Side; Antalya’ya 75 km. uzaklıkta yer alıyor.

MANAVGAT ÇAYI’NDA RAFTİNG

Batı Torosların doğu yamaçlarından doğan 90 km. uzunluğundaki Manavgat Çayı, ovaya girmeden önce sert konglomera tabakalarının üzerinden geçip, Manavgat Şelalesi’ni oluşturarak Akdeniz’e dökülüyor.

Zorluk derecesi yüksek olan Manavgat Çayı amatör gruplar için tehlikeli. Rafting, Şahap Köprüsü ile Sevinç Köyü arasındaki 19 km. boyunca, yer yer iki tarafı dik ve aşılması güç kanyonların içinde yapılıyor. Geçişler arasında Manavgat Çayı’nın akış hızı yavaşladığından çevreyi izlemek mümkün.




MANAVGAT ŞELALESİ

Çayın biri kaynağında, diğeri de ilçe merkezine 4 km. kuzeyde olmak üzere iki şelalesi var. Baraj yapımı sırasında doğal yapısını yitiren, daha sonra yapılan çalışmalarla eski görünümü kazanan Manavgat Şelalesi’nin çevresi etkileyici.

Şelalenin suları 3-4 m. yukarıdan ve yavaş yavaş hız kaybederek akıyor. Kent yakınlarına kadar yemyeşil akan bu çay, burada ikinci bir şelale meydana getiriyor; Büyük Şelale’ye gelmeden, Manavgat’tan 2 km. sonra sağda, Küçük Şelale yolu ayrılıyor.

Antalya’dan Manavgat’a giderken, Alanya yönünde 15 km. gidip sola saparsanız  4 km. sonra Manavgat Şelalesi’ne ulaşırsınız.

ALTINBEŞİK MAĞARASI


Altınbeşik Mağarası, Türkiye’nin en güzel mağaralarından biri. Çevrenin topografyası ve çam ormanları çok hoş bir görünüm sunuyor.

Mağara çok uzun ve büyük bir yeraltı sisteminin çıkışında bulunuyor. Kızılova, Kambos ve Söbücesuyu’nu çeken bu büyük sistem, Oruç Düdeni Mağarası’nın altındaki Altınbeşik-Düdensuyu Mağarası’nda son buluyor. Bu büyük yeraltı su sistemi, kuş uçuşu 100 km.’den fazla uzunluğu ile dünyanın en uzun ve en büyük karst sistemlerinden biri. Toplam uzunluğu 2500 m. olan mağaranın girişe göre en yüksek noktası 101 metre. Havası çok rutubetli olan mağaranın ortalama ısısı 16-18ºC civarında. Aktivitesini tamamen yitirmiş olan üst seviyede büyük kaya blokları ile sarkıt ve dikitler dikkat çekiyor. Alt seviyenin bitiminde 40 metrelik dik çıkış ile bitişik duvarlar beyaz renkli ve kalın travertenlerle kaplı.



Akseki ilçesine bağlı Ürünlü köyünün doğusunda Manavgat Vadisi’nin batı yamacında bulunan mağara, köye bir saatlik yürüyüş mesafesinde.


ALANYA

Kilometrelerce uzanan kumsalları, antik şehirleri, tabiat harikası mağaraları ve doğa sporlarına uygun coğrafyasıyla yerli ve yabancı turistlerin sadece gezip görmek için değil, yaşamak için de seçtikleri bir yer Alanya.

Avsallar kasabasıyla Alara çayı arasındaki bölge  İncekum olarak adlandırılıyor. Denizi kadar inen çam ve sedir ağaçlarının denizle birleşmesini engelleyen ince sarı kumlar sebebiyle bölge, İncekum adını almış. Alanya’nın yaklaşık 20 km. batısında çamlarla kaplı bölgede, doğal, ince kumlardan oluşan plaj turistlerden büyük ilgi görüyor. Güneş ve denizin dışında birşeyler yapmak isteyenler orman içi kamp alanını mutlaka görmeli.




Antalya’ya 135 km. uzaklıkta yer alıyor.

DAMLATAŞ MAĞARASI


1948 yılında tesadüfen keşfedilen Damlataş, Türkiye’nin turizme açılan ilk mağarası.

Toplam uzunluğu 300 metre olan mağara kuru, yatay mağara tipinde. 200m2‘lik bir alanı kaplayan, çok sayıda sarkıt ve dikitin eşsiz bir görüntü verdiği mağaranın yüksekliği 15 metre.

Karbondioksit gazı, yüksek ölçüde nem, düşük ısı ve radyoaktif havasıyla astım hastaları için son derece yararlı olduğu söylenen mağaradaki sarkıt ve dikitlerin, M.Ö. 20.000-15.000 yılları arasında meydana geldiği tahmin ediliyor.

Alanya şehir merkezine 3 kilometre uzaklıkta yer alıyor.

DİM ÇAYI


Toroslardan gelerek Alanya’nın doğusundan Akdeniz’e dökülen Dim Çayı’nın kıyısında çok sayıda piknik yeri sıralanıyor.

Yaz aylarında kır lokantalarının masaları çayın içine kuruluyor. Çıplak ayakla suyun içinde oturup yemek yemek gerçekten farklı bir deneyim. Bazı lokantalarda ise masalar salların üzerinde. Çevrede en çok tercih edilen yemek alabalık. Alabalıklar, lokanta bahçelerindeki havuzlardan alınarak pişiriliyor. Etrafı ormanlarla kaplı olan vadi, yazın bunaltıcı sıcaklarında serinlemek isteyenlerin akınına uğruyor. Bölgede dağ bisikleti ve trekking için çok uygun güzergahlar var.

Dim Çayı’nın kıyısında çok sayıda piknik yeri sıralanıyor.


DİM MAĞARASI

Alanya’nın doğusunda Cebireis dağının batı yamacında yer alan Dim Mağarası’nın çevresi piknik alanlarıyla çevrili.

Toplam uzunluğu 357 metre olan mağaranın sonunda küçük bir göl var. Alanya’ya yakınlığı ve etrafının  piknik yerleriyle çevrili olması nedeniyle ziyaretçi akınına uğrayan mağara, tarih öncesi devirlerde barınak olarak kullanılmasından dolayı çevre halkı tarafından “Gavurini Mağarası” olarak adlandırılmış. Mağaranın yakınında, piknik yeri olarak kullanılan, tabanı çınar ağaçları, yamaçları çam ormanları ile kaplı Dim Vadisi bulunuyor.

ANAMUR ÇAYI


Anamur, tarihi eserlerinin yanı sıra bitki türleriyle de ilgi çekici. Doğanın yeşil rengini, narenciye bahçeleri, maki türleri, sandal, yabani zeytin, sığla ağacı, menengiç, erguvan, kızılcık, ardıç ağaçları sağlıyor.

Bu arada (mevsimine göre) nergis, sümbül, gelincik, kekik, lale gibi bitkilerin kokusuyla da mest olabilirsiniz. 

Anamur (Dragon) Çayı yaklaşık 35 km. uzunluğu ile Toroslar’ın eteklerinden Çatalyatak, Yellice ve Kızcağız tepelerinden bir yeraltı nehri olarak doğuyor. Sugözü Köyü’ne çok yakın bir mesafedeki suyun çıkışı görünmeye değer. Farklı noktalardan, yüzlerce metre fışkırarak ve uğultu çıkartarak yeryüzüne ulaşan çay ilginç görüntüler oluşturuyor. Anamur Çayı, kano ve nehir kayağı sporları için elverişli. Kılıç deresinin Anamur çayına karıştığı noktadan parkura başlayıp, yaklaşık 10 km. güneyindeki tarihi Alaköprü’de parkur tamamlanabilir.  

Anamur, Mersin’e 200 km. uzaklıkta.

 
ÇUKURPINAR MAĞARASI


 

1880 m. yükseklikte, Taşeli platosundaki Sugözü köyü yakınında Çukurpınar Yaylasında yer alıyor.

1990 yılında bulunan ve Türkiye’nin en büyük mağarası olduğu söylenen bu mağaranın tahmin edilenden daha büyük olabileceği düşünülüyor. Son araştırmalarda, mağaranın ancak 1200 metre derinliklerine inilebilmiş. Mağaracılar tarafından yapılan araştırmalar halen sürmekte olup, mağara şu ana dek dünyanın ikinci büyük mağarası konumunda.

Anamur’a 46 km. uzaklıkta.

TAŞUCU


Taşucu’nun 44 km. batısında yer alan Ovacık Yarımadası’nın  (Antik Cavaliere) çevresi el değmemiş doğal güzelliklerle dolu.

Bu sahillerde Kösrelik Körfezi, Kösrelik Adası ve tarihi Afrodisias Kenti’ni görebilirsiniz. Ovacık’ın batısında bulunan Aydıncık’a kadar uzanan yol nefes kesici güzelliklere sahip. Çam ağaçları ile kaplı dağlar arasından inip denize kavuşan yol, Akdeniz’in turkuaz sularını, uçurumlarını ve koylarını gözler önüne serer. Bölgenin karakteristik özelliği, Kızıldeniz Göçmeni denilen Lesepsiyen canlıları.

Bu bölgede Akdeniz’e uyum sağlayan çok çeşitli canlı türlerine rastlanıyor.

Yöredeki zengin yeraltı faunası, mevsime göre de çeşitlilik gösteriyor ve bu aylarda beyaz lahos, deniz tavşanı türleri, akya, eşkina sürüleri ve crusedalar bulunabiliyor. Akdeniz foku koruma alanı ikinci pilot bölge ilan edildiğinden, yörede yaşayan fokları görebilirsiniz.

GÖKSU NEHRİ



Yaban hayatı açısından çok zengin olan Göksu deltası “Uluslararası Kuşları Koruma Derneği Konseyi” (ICBP) tarafından Avrupa ve Ortadoğu’nun önemli kuş cennetlerinden biri olarak değerlendirilmiş.

Göksu deltasında 300’den fazla kuş türü yaşıyor. Delta, özellikle saz horozu, yaz ördeği, flamingo, balıkçıl, pelikan, pas-baş, dalagan, angıt, turaç, mahmuzlu kız kuşu, uzun bacak batak kırlangıcı, İzmir yalıçapkını, arıkuşu, bıyıklı saz bülbülü, dikkuyruk ve ötleğen kuşlarının Türkiye’deki başlıca üreme alanı. Göksu deltası, ayrıca nesli tükenmekte olan deniz kaplumbağaları (Caretta Caretta-Chelonias Mydas) ile mavi yengeçin (Callinectes Sapidus) dünya üzerindeki çok az kalan yumurtlama alanlarından biri olması nedeni ile de ayrı bir önem taşıyor.

CENNET OBRUĞU




Cennet Obruğu, Narlıkuyu’nun 3 km. kuzeyinde 90 m. derinliğinde bir çukur.

Üçüncü jeolojik zamanın Miosen çağında bir yeraltı deresinin kalker tabakası içerisinde yaptığı erozyon sonucunda, tavanın göçmesi nedeniyle meydana gelmiş. Denizden yüksekliği 135 m. olan bu çöküntü içine, Romalılar devrinden kalma antik bir merdivenle iniliyor. İçinin yemyeşil oluşu ve dibinde akarsuyun bulunuşu nedeniyle cennet deniliyor.

Cennet Obruğu’nun 75 m. kadar doğusunda yer alıyor.

Tıpkı Cennet Obruğu gibi Miosen devrine ait kalkerler içinde alttan bir yeraltı deresinin yaptığı erozyonla tavanın göçmesi sonucu oluşmuş. 50×75 m. boyutlarında ve elips biçiminde. Cennet Obruğu’na nazaran daha dar ve dik.

NARLIKUYU MAĞARASI ASTIM MAĞARASI


Cennet Obruğu’nun 300 m batısında 40-50m derinliğinde bir mağara.

Silifke-İçel karayolunun Narlıkuyu Köyü içinden ayrılan asfalt yolla mağaraya ulaşılıyor. Miosen kireçtaşları içinde gelişmiş bir mağara.Çok miktarda sarkıt, dikitler ve kolonlarla karşılaşacaksınız. Yörede bu mağaranın astım hastalarına iyi geldiğine inanılıyor.

GÖLLER BÖLGESİ


Farklı özellikler taşıyan, eşsiz güzellikteki pek çok göl, Anadolu toprakları üzerine serpiştirilmiş mavi noktacıklar gibi…

Ege, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgeleri’nin kesiştiği noktada yer alan Isparta’da Eğirdir, Kovada ve Gölcük gölleri birer doğa cenneti. Dünyaca ünlü antik kentleri bünyesinde toplayan Göller Bölgesi, Kovada ve Kızıldağı Milli Parkları ile hem görsel hem de bitki örtüsü açısından çok değerli.

EĞİRDİR GÖLÜ

Her tür doğa sporlarına olanak tanıyan doğası, eşsiz ormanları ile Isparta’ya 25 km uzaklıktaki Eğirdir Gölü bir turizm harikası.Türkiye’nin dördüncü büyük gölü olan Eğirdir’de, kayak (Alp disiplini), trekking, cross bisiklet, yamaç paraşütü, mağaracılık (speleoloji araştırma), kuş gözlemciliği, kanyoning ve daha birçok aktivite gerçekleştiriliyor. 


BURDUR GÖLÜ

Kendi adını taşıyan çöküntü alanının en çukur yerini kaplayan Burdur Gölü, oldukça geniş bir havzanın içinde bulunuyor.

EBER GÖLÜ

Karla kaplı çok yüksek dağlarından bakıldığında bu yöre, saz yatakları ve göçmen kuşların kolonileriyle fotoğrafçıların gözde uğrak yeri.


BEYŞEHİR GÖLÜ

Beysehir Gölü, Türkiye’nin üçüncü büyük gölü olmasının yanı sıra ülkenin en büyük tatlısu gölü. Gezinize gölün milli park içindeki kuzeybatı ucundan başlayarak bir yanında göl diğer yanında Dedegöl Dağları’yla sınırlandırılmış yol boyunca güneye doğru yürüyebilirsiniz. Ötüşen kuşların çağrılarını dinleyerek ardıç ağaçları boyunca gezinirken göl suları üzerinde benek gibi yayılmış adalara hayret edeceksiniz. (Toplam yirmi iki tane).

KOVADA GÖLÜ

EEğirdir ilçesinin 30 km. güneyinde yer alan Kovada Gölü’nün doğal görünümü çok güzel. Çevresi çok zengin bitki örtüsüyle çevrili. Yabanî ördekleri ve diğer av hayvanları yaşamakta. Bu özelikleri nedeniyle göl ve çevresi Milli Park ilân edilmiş ve korumaya alınmış.

Marmara Bölgesi

Marmara Bölgesi

MARMARA BÖLGESİ

BOĞAZİÇİ


Avrupa ve Asya’yı ayıran Boğaz’da, Karadeniz’e doğru geleneksel ve unutulmaz bir deniz gezisi yapmadan İstanbul’un tadına varılamaz.

İki modern asma köprü ile birbirine bağlanan Avrupa ve Asya kıyıları büyük bir ihtişam ve doğal bir güzellik ile geçmiş ve günümüzün simgesi. Yalıların yanında modern oteller, taştan hisarların yanı başında rustik saraylar ve küçük balıkçı köylerinin nostaljisini taşıyan semtlerde şık yapılar…

Boğaz’ı görmenin en iyi yolu kıyılarında zig zag çizen yolcu vapurlarından birine binmek. Eminönü’nden başlayan gezi sanki bir bayramda akraba ziyaret ediyormuş gibi sırayla Boğaz’ın Asya ve Avrupa kıyılarına uğrayarak devam ediyor. Gezi, aşağı yukarı 6 saat sürüyor.

Boğaz’ın en güzel yerinde yer alan, zamanında padişahların sayfiye yeri olan Ortaköy Osmanlı Dönemi’nden beri ilgi çeken bir yerleşim merkezi. Bugün cami, kilise ve sinagog üçgeninde yer alan Ortaköy, çarşısı ve içindeki seyyar “entel pazarı”, hediyelik eşya dükkanları, kafeleri, barları ve restoranlarıyla İstanbul’un önemli eğlence ve alışveriş merkezlerinden birisi. Ortaköy’den Avrupa yakasına devam ederseniz sırasıyla karşınıza Kuruçeşme, Bebek ve Rumeli Hisarı çıkacak. Hisar’da Fatih Sultan Mehmet’in 1452 yılında, şehri fethetme hazırlıkları çerçevesinde, Avrupa yakasına 1000 usta ve 2000 işçinin çalışmasıyla 4 ayda yaptırdığı görkemli bir kale olan Rumeli Hisar’ı yükseliyor. Amacı Bizans’a kuzeyden gelebilecek yardımların önünü kesmekmiş. Rumeli Hisarı herhalde klasik Osmanlı hisar mimarisinin en güzel örneği.  Boğazın Asya tarafında ise asma köprüyü geçince, Beylerbeyi Sarayı ve sarayın arkasından İstanbul’un en yüksek noktası olan Çamlıca Tepesi yer alıyor. Anadolu Hisarı’nın yanındaki Küçüksu Kasrı Asya kıyısını süslemekte. Hisarlar geçildiğinde, her iki kıtayı bağlayan ikinci köprü olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü su geçidinin iki tarafını birleştiriyor. Kanlıca, yoğurduyla ünlü bir balıkçı kasabası Asya tarafında. Kanlıca ve Çubuklu’dan sonra popüler bir dinlenme yeri Beykoz Korusu (İbrahim Paşa Korusu) geliyor.

Avrupa yakasındaki Tarabya’dan sonraki virajdan Boğaziçi’nin Karadeniz’e kavuşması ilk defa görünüyor. Buradan İstinye, Yeniköy, Sarıyer semti içlerine kadar elçiliklere ve şahıslara ait eski yazlıklar ve balık lokantaları sıralı. Sarıyer ve sonraki Rumeli Kavağı vapur seferleri ile Boğazı gezenlerin Avrupa yakasındaki son iskeleleri. Balık lokantaları ile şöhretli her iki komşu semt ve karşı kıyıda bulunan Anadolu Kavağı, tatil günleri en kalabalık yerlerden. Boğaziçi bu yerleşimleri geçtikten sonra sadece yeşil koruluklarla örtülü yamaçlara sahip. Her iki kıyıda son yerleşimler Karadeniz’e komşu Anadolu ve Rumeli Fenerleri ile balıkçı köyleri.





PRENS ADALARI

Plajları, yeşil dokusu, yürüyüş yolları, çam ormanlarıyla örtülü vadileri, tepeleri ve kıyılarıyla Adalar, eskiden beri bilinen en önemli dinlence alanları.

Yaz aylarını buralarda geçirme şansına sahip olanların yanı sıra, günübirlik eğlenmeye, çamlar altında piknik yapmaya, denize girmeye veya balık avlamaya gelenlerin rağbet ettiği Adalar, konuklarını rahatlatan ferah ve sakin bir atmosfere sahip. Büyükada, Heybeli, Burgaz ve Kınalı adalarına otomobil getirmek yasak. Gezintiler, üstü açık tenteli faytonlarla yapılıyor.

BÜYÜKADA

Adalar’ın İstanbul’a hem en uzak, hem de en büyüğü olan Büyükada, tarihi iskelesi, büyük çarşı meydanı ve ünlü balık lokantalarıyla ziyaretçilerini son derece keyifli bir atmosfer içinde karşılıyor. Anadolu Kulübü tesislerine uzanan sağ kanattaki yolda çay bahçeleri ve balıkçı barınağı yer alıyor. Birahanelerin, midye tavacıların ve kafelerin dizildiği yol çarşıya çıkıyor.

Dik bir yokuştan yürüyerek 20 dakikada çıkılan ve adanın en yüksek noktası olan 202 metre yüksekliğindeki Yücetepe, yaygın olarak “Aya Yorgi Tepesi” olarak anılıyor. Buradaki Aya Yorgi Manastırı ve Kilisesi her yıl 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde çok sayıda yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor. Hristiyan inanışına göre, Aya Yorgi’ye yürüyerek çıkan insanlar “yarı hacı” sayılıyor. Muhteşem bir manzaraya sahip olan Aya Yorgi Tepesi’nden Sedef Adası ve İstanbul sahillerini kuş bakışı seyredebilirsiniz.

BURGAZADA


Büyükada’ya oranla daha sakin ve dingin olan Burgazada, İstanbul Limanı’ndan 10 deniz mili uzaklıkta konumlanıyor. Kayalık ve bitki örtüsü açısından fakir olan Burgazada’nın kıyılarından denize girilebiliyor. Yeterli tesislerin mevcut olduğu Ada, İstanbullular tarafından sayfiye olarak kullanılıyor. İskeleye yanaştığınızda meydanın hemen gerisindeki cami ve az ötesindeki kilisenin, Ada mozaiği hakkında kabaca da olsa bir fikir verdiği Burgazada, Kalpazankayası ve Sait Faik’i ile ünlü bir adamız. Sait Faik’in müze haline getirilen Burgaz Çayırı Sokak 15 numaradaki evi ziyarete açık.

HEYBELİADA

Heybeliada, nüfus ve yüzölçümü açısından ikinci büyük ada. Ümittepe (85 metre), Değirmentepe (136 metre) ve Köytepe (128 metre) gibi üç yüksek noktası bulunan adada askeri liman dışında üç liman daha yer alıyor. Değirmenburnu ve Çamlimanı’ndan denize girilebiliyor. Daha çok mütevazı bir kasabayı andıran Heybeliada’da, Büyükada ve Burgazada’da olduğu gibi faytonla gezebilirsiniz.

Yerleşim alanlarının, mahallelerin içinden geçerek ulaşılan Ruhban Okulu ve Aya Triada Manastırı’nın yanı sıra, şimdiki adıyla Heybeliada Rum Erkek Lisesi de adadaki tarihi hayli eskiye dayanan yapılardan.


KINALIADA     

Adaların en küçüğü olan Kınalıada, İstanbul’a en yakın ada. Marmara, temiz bir deniz olduğu zaman vapurla Ada’ya gelenler, serin sularla bir an önce kucaklaşmak için sabırsızlanırmış. Şimdi Adalılar deniz yerine, kulüplerinin veya evlerinin havuzlarında serinlemeyi tercih ediyor.


POLONEZKÖY 

Polonezköy; İstanbul’un Anadolu yakasında Beykoz sırtlarına kurulu şirin bir yer, eski bir Polonya köyü.

Padişah Abdülmecit’in izniyle 1800’lü yılların ortalarında köye yerleşen göçmenlerin torunları, hala köyde yaşıyor. Bahar ayları Polonezköy’ün canlanışına sahne oluyor. Oksijen içinde yapılan keyifli gezilerin yanı sıra, özel koşu ve bisiklet parkurlarından da faydalanılan Polonezköy, paintball, binicilik, tenis ve golf gibi sporları yapmak için de ideal bir yer. Köyde denize giremeseniz de bahçeleri, kır lokantaları, piknik alanları, şirin  otelleri, doğa sporları, dinlenme ve at binme olanaklarıyla huzurlu bir tatil yapabilirsiniz.



Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün Anadolu-Kavacık çıkışından sadece 12 kilometre uzaklıkta olan köye ulaşmak için tabelaları izlemek yeterli. Yalnız özel aracınız yoksa boş yere yola çıkmayın; çünkü Polonezköy’e otobüs veya başka araç yok.


ŞİLE

Şile, İstanbul’a 70 km. uzaklıkta yer alıyor.

İstanbul’un hemen yanı başında yer alan Şile’nin yeşili huzur verirken, hırçın Karadeniz’i ise insanın kanını kaynatıyor.

Burada denize girmek için iyi yüzme bilmek şart. İlçenin en önemli simgelerinden Şile Feneri, 1858-59 yıllarında Sultan Aziz tarafından inşa ettirilmiş. Ünlü Şile Kalesi ise Bizanslılar tarafından inşa edilip, Osmanlılar tarafından kullanılan bir yapı. Şile’deki diğer ilginç bir yapı da, fenerin 600 metre gerisinde bulunan ve arasından çıkan su kaynağının gözyaşına benzemesi nedeniyle “Ağlayan Kaya” olarak anılan doğal yapı. Şile, yaz aylarında denize girmek ve piknik yapmak isteyenlerin gözde tatil yöresi olmakla kalmıyor; bahar ve kış aylarında da çevre gezileri ve mangal partileri için ayrı bir olanak sağlıyor.




KABAKOZ




Akçakese-Şile arasındaki Kabakoz Köyü, Safranbolu’nun simgesi ahşap evlere benzeyen yapılarla dolu.

Evler, köyün çevresindeki yeşillikler ve denizin rengi, fotoğraf tadında görüntüler yaratıyor.

AKÇAKESE

Akçekese, tipik Karadeniz evleri ile dikkat çeken bir köy. Köyün eşsiz kumsalında bir dönem altın tozuna rastlandığı biliniyor.

Etrafı küçük, güzel koylar ve küçük adalarla çevrili.

Akçakese sahilinde yer alan ve Olimpos’taki ağaç evlerin aynısı olan Akkaya Tatil ve Kamp Merkezi ağaç evleri ile yörenin en sıra dışı tesisi. Ağaç evler ve kumsalın muhteşem görüntüsü ve dinginliği, kent yorgunları için yılın her mevsimi kaçış alternatifi yaratıyor.


AĞVA


A ğva, görülmeye değer şirin bir tatil beldesi.  Eğer köye sıcak bir mevsimde uğradıysanız, dereden çıkıp denize açılmak için bir motor kiralamayı ihmal etmeyin. Nefis bir deneyime başlamak üzeresiniz… Kilimli Koyu’nda yapacağınız turda rotanızı Ağva Feneri’nden Kerpe tarafına çevirdiğinizde karşılaşacağınız kıyı oluşumlarına hayran kalacaksınız. Rüzgarla birlik olan dalgalar, kıyılardaki kayaları oya gibi işleyerek mağaralar, adalar ve anıtlar yaratmış. Şimdiye kadar dalgalara direnmeyi başarmış tek bir anıt kaya var: Gelin Kayası. Denizden de karadan da muhteşem görünen bu kaya, koyun bekçisi gibi duruyor. Beyaz renkli olduğu için “Gelin Kayası” adı verilen taş, gerçekten de beyaz duvaklı bir gelini anımsatıyor.

Nostaljik bir balıkçı köyü olan Ağva’da, kendinize yemek yiyecek bir bahçe, denize yakın veya çayların üzerine kurulu lokantalardan birini seçme özgürlüğünüz var. Ağva balıkhalinde satılan ve denizden tutularak taze şekilde tezgaha konan balıklardan da satın alabilirsiniz.

KERPE


Masmavi deniziyle sırtını çam ormanlarına dayamış şirin bir Karadeniz köyü Kerpe.

Kerpe Burnu’ndaki eşsiz güzellikteki kayalıklar ise turistleri bölgeye çeken başlıca unsur.

Tarihte Kalpe olarak anılan Kerpe, İstanbul’dan üç kürek günü mesafede gösterilir, “öküz boynuzu” biçiminde tarif edilirmiş.

Kerpe’de orman içinde ya da Kayalıklar’da yürüyüşe çıkabilir, tekne kiralayıp dolaşabilir, Kerpe Burnu arkasındaki Miço Limanı’nın anıtsal kayalarını, gizli koylarını ve dehlizlerini bir de denizden görebilirsiniz. Kayaların altındaki boşluklar, dalış sporu meraklıları için ideal. Su altına meraklıysanız, Kerpe Burnu kayalıklarında denize girip zıpkınla kefal, levrek, kofana, karagöz avlayabilir, 10-12 metre derinlikte yatan amforaları görebilirsiniz.

Kerpe; Kandıra’ya 10 kilometre, İzmit’e ise 50 kilometre uzaklıkta bulunuyor.

KEFKEN


Kandıra’ya bağlı kıyı yerleşimlerinin en gelişmişi olan Kefken, denizi, kumsalları ve çam ormanlarıyla vazgeçilmez bir tatil beldesi…

Kefken’e 1 kilometre mesafede Kovanağzı ve plajı yer alıyor. Yazlık villaların çokça görüldüğü koyda ilerledikten sonra rampayı çıkıp toprak yoldan, denize yönelinirse Pembe Kayalar mevkiine ulaşılıyor. “Pembe Kayalar”, deniz seviyesinde, baklava biçimli kesilmiş kayalardan oluşan ve ilginç jeolojik yapısıyla görenlerde hayranlık uyandıran bir yer. Suyun içindeyken yumuşak olan kayalar, çıkarıldıktan sonra sertleşmekte. Bu özellikleri nedeniyle, Osmanlı döneminde insan gücüyle dikdörtgenler şeklinde kesilerek İstanbul’a getirilmiş, Sultanahmet Camii dahil birçok caminin yapımında ve Anadolu Hisarı’nda kullanılmış. Kefken Adası ise tekne gezisi yapıp tarihi kalıntıları görebileceğiniz,  yüzebileceğiniz, 45 dakikalık mesafede, Pembe Kayalar’ın karşısında bulunan bir ada.

Kandıra merkezine 20 kilometre uzaklıkta yer alıyor.

BallIkayalar


Ballıkayalar Kanyonu, İstanbul’a yaklaşık bir saat uzaklıkta…

İzmit sınırları içinde bulunan, göletleri, deresi ve şelalesiyle göz dolduran bu yemyeşil vadi, 1994 yılında tabiat parkı ilan edilmiş. Ballıkaya bölgesi, trekking ve dağcılık sporlarıyla ilgilenenlerin yakından tanıdığı bir bölge… İstanbul’a yakınlığının yanı sıra bu tür sporlara uyumlu doğası nedeniyle Ballıkayalar’a pek çok günübirlik tur düzenleniyor. Tabiat parkı içinde konaklama tesisi bulunmuyor. Fakat kamp yapma şansınız var. Kanyonun en yüksek noktası ise, bu iş için ideal. Ballıkayalar’a gelirken, hele de mevsim sonbahar ise, fotoğraf makinenizi yanınıza almayı sakın unutmayın… Bölge içinde bulunan Ballıkaya deresi, göçmen kuşların uğrak yeri olduğundan ilginç enstantaneler yakalamanız işten bile değil!..


Ballıkayalar’a ulaşmak için E-5 karayolu üzerinden Gebze’ye, oradan da Tavşanlı köyüne doğru ilerleyin. Tavşanlı’yı geçip stabilize yolu takip etmelisiniz.

MAŞUKİYE


Dört mevsim boyunca doğanın bin bir çeşit güzelliğini keşfetmenin mümkün olduğu bir yerleşim Maşukiye; yöre halkının “Buraya gelen aşık olur” dediği ve “maşuk” tan (aşık) gelen ismi ile Kocaeli’ne bağlı bir belde…

Maşukiye farklı ve doğayla başbaşa bir gün geçirmek isteyenlerin her mevsim gidebileceği bir yer. Yemyeşil sık bitki dokusunun içine girdiğinizde kendinizi kaybedebilirsiniz. Yapacağınız en iyi şey Alabalık Vadisi’nin yukarılarına doğru tırmanmak… Lokantaların bittiği yerde toprak yol sizi gitmek istediğiniz yere kadar götürüyor. Birbirinden ilginç yeşil dokunun içinde ulu kestane ve meşe ağaçları görebilirsiniz. Yolun başında hoş bir sürprizle karşılaşacaksınız. Dağlardan gelen sulardan oluşan bir şelale yazın etrafı serinletiyor. Yol kenarında mağaralar da var ama henüz içleri gezi alanı olarak düzenlenmemiş. Yürüyüşünüz sırasında, eğer mevsimindeyseniz ıhlamur toplayan kadınlara rastlarsınız, şaşırmayın. Daha da tırmanmak isterseniz suyun toplandığı yere çıkabilirsiniz. Burası lokantaların bulunduğu yerden yarım saatlik uzaklıkta.Vadide sıralanan kır lokantaları ve piknik masaları, yazın olduğu kadar kışın da ilgi görüyor.

Yemekten sonra, gezmeye devam diyorsanız izleyebileceğiniz bir diğer rota, Kartepe yolu…

Sapanca’ye 8 km. uzaklıkta yer alıyor.

SAPANCA GÖLÜ


Sapanca ilçesi aynı adlı gölün kıyısına kurulmuş sevimli bir ilçe.

Sapanca Gölü, İstanbulluların yakınlığı nedeniyle gözdeleri arasında. Sapanca gölünün yüksekliklerindeki Arifiye Ormanı’nda güzel kamping ve piknik alanları bulunuyor.

17 Ağustos depreminin yıkıcı etkisinden nasibini alan Sapanca ve çevresi, her şeye rağmen doğal güzelliklerinden hiçbir şey kaybetmemiş. Göl kıyısında dolaşmak mümkün. Çay bahçeleri ve restoranlar da burada sıralanmış. Gölün balıkları ve özellikle yayın ve çevredeki çiftliklerde üretilen alabalıklar son derece lezzetli. Göl çevresine, kış mevsiminin bütün muhteşem görüntüsünün tadını çıkarabileceğiniz bir panorama hakim. Sapanca Gölü’nde Dedeman Gölevi  de çok rağbet görüyor. On dönümlük bir arazi üzerinde bulunan Gölevi, eşsiz manzarasıyla söğütlerin altında özel bir gün geçirmenizi sağlıyor. İddialı mönüsüyle nefis barbekü lezzetlerini de tadabileceğiniz Dedeman Gölevi’nde, ister trekking yapın, isterseniz oltayla balık avlayın, seçim sizin…

İstanbul’a 120 kilometre uzaklıkta yer alıyor.

ÇINARCIK ERİKLİ YAYLASI


Erikli Yaylası, Yalova-Çınarcık’ta, Teşvikiye Köyü’nün 6 kilometre kadar yukarısında yer alıyor.

Eskiden yaylacıların yaz aylarında da kaldığı Erikli, uzun süredir boş. Denizden 600 metre yükseklikteki yayla kestane, karaağaç, ıhlamur, köknar ve elma ağaçlarıyla kaplı. Doğal yürüyüş parkuru, başta İstanbul olmak üzere yakın çevreden gelen yürüyüş severlere ev sahipliği yapıyor. Erikli Deresi boyunca uzanan yürüyüş parkurunun en önemli özelliği üzerinde çok sayıda şelalenin yer alması.

Erikli Yaylası’na gitmek için Yalova merkezindeki tabelaları takip ederek, Çınarcık sapağına dönün.
Çınarcık merkezinde Erikli Yaylası’nı gösteren tabelalar var.


İZNİK GÖLÜ


İznik Gölü Marmara Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise beşinci büyük tatlısu gölü.

Gölü besleyen derelerin gölle buluştuğu noktalarda küçük sazlıklar ve deltalar var. Gölün çevresi piknik sahaları, turistik tesisler, gezi alanları ve florası çok zengin bitki örtüsüyle kaplı. İznik gölünün batısında bulunan antik Basilinopolis kentinin iskelesi su seviyesi düştüğünde görülebiliyor.

İznik’te yiyeceğiniz yemeklerin tadına doyamayacaksınız. Gölün su ürünleri arasında, yayın, sazan, alabalık ve istakoz bulunuyor. Restoranların hemen hepsinde istakoz, güveç ve göl balıkları revaçta.

İznik’e özel aracınızla gitmek için Çamlıca otoyol gişelerinden girip Bayramoğlu, Darıca sapağından ayrılarak Eskihisar feribot iskelesine ulaşabilirsiniz. Topçular geçişi 40 dakika sürüyor. Yalova’dan sonra  karşınıza Orhangazi çıkıyor. Şehir merkezindeki trafik ışıklarından İznik tabelası yönüne dönünce, 41 kilometre sonra İznik’e ulaşabiliyorsunuz. Aynı yolda Orhangazi-İznik arasında çalışan minibüsler de sefer yapıyor. İznik’in her yerini aracınızla gezebilirsiniz.


MUDANYA


Bursa’nın iskelesi durumundaki Mudanya, Marmara denizinin bir girintisi olan Gemlik körfezinde yer alıyor.

 Mudanya, kagir evleri ve tarihi dokusu ile ilgi çekici bir yöre. İskele ile müze haline getirilen Mudanya Mütarekesi Binası arasındaki sahil doldurularak gezinti yolu yapılmış. Eskiden deniz kıyısında olan balıkçı lokantaları, meyhaneler bu yolun kenarına masalarını çıkarıyor. 

Mudanya bir sahil kasabası olmasına karşın denize girmek istendiğinde biraz yol katedilmesi gerekiyor. Kıyıdan batıya doğru uzanan yol 7 km. sonra eski Rum yerleşimleri olan Siye’ye (Kumyaka) ve 11 km. sonra Trilye’ye (Zeytinbağ) çıkıyor.

Siye’nin çarşaf böreği ve cevizli lokumu meşhur. Trilye’de ise eskiden ipekböcekçiliği yapılıyormuş. Ancak zeytinlerin ilaçlanması sebebiyle ipekböcekleri bu bölgede yaşayamamaya başlamışlar, dutlar sökülüp kerestesinden kayıklar yapılmış, şimdi halk balıkçılık ve zeytincilikle uğraşıyor. Trilye zeytini sofralık zeytinlerin en iyilerinden biri olarak biliniyor. Rumlar zamanında elli kadar yağhane varmış, günümüzde sadece birkaçı çalışır durumda. Bölgede balık oldukça fazla. Rivayet ediliyor ki tarihin eski zamanlarında belde bir balık yatağıymış ve burada tutulan barbunlar Doğu Roma İmparatorunun sofrasına kadar gidermiş. Şimdi öyle bol değilse de iskeledeki balıkçı lokantalarında taze ve nisbeten ucuz balık yemek gene de mümkün. 



Mudanya Belediyesi özel halk otobüslerinin Bursa-Mudanya hattında her saat başı sefer yapılıyor. İstanbul’dan ise deniz otobüsleri ile ulaşabilirsiniz.

ULUDAĞ


Günümüzdeki adına 1925 yılında kavuşan ve olağanüstü doğası, flora ve faunasının zenginliği ile 1961 yılında milli park ilan edilen Uludağ’ın 11 bin 338 hektarlık alanı koruma altında.

Uludağ, zengin pist seçenekleri ve renkli gece hayatıyla ülkemizin en popüler kayak merkezi olarak haklı bir üne sahip. Uludağ’da toplam 13 lift ve snow track ile ezilebilen 15 pist bulunuyor. Uludağ Milli Parkı’nda ikisi sadece günübirlik olmak üzere toplam 4 adet kamp ve kullanım alanı yer alıyor: Bunlar Sarıalan, Çobankaya, Kirazlıyayla ve Karabelen. Alt kademelerden zirveye doğru değişen iklimsel özellikler ise dağın biyolojik çeşitlilik açısından zenginleşmesine yol açmış. Uludağ çok ender rastlanan bir tür olan Apollon kelebeklerinin barındığı nadir yerlerden biri aynı zamanda.Yaklaşık otuzu yalnızca burada yayılma gösteren, yüzün üzerindeki bitki örtüsü, Uludağ’ın kış sporlarının yanı sıra doğa gözlemcileri ve botanik meraklıları için de önemli bir merkez haline gelmesine sebep olmuş. Her yılın Kasım ayından Mart ayına kadar süren kar yağışı ve kayak mevsimi Nisan ve Ağustos aylarında bir çiçek şenliğine dönüşüyor. Kirazlıyayla ve Sarıalan mevkileri yaz aylarında trekking, doğa sporları ve kamp yapmak için cazip yerleşim sunan yerler.



OYLAT


Şifa arayanların uğrak noktası olan Bursa’nın İnegöl ilçesine bağlı Oylat Kaplıcaları’na gitmek için ille de hasta olmak gerekmiyor.

Tertemiz havasını soluyarak yürüyüşler yapıp, çağlayanların köpüklerini seyrederek büyülü bir dünyanın huzurunu yakalayabilmek için de Oylat’a gelebilirsiniz.

Oylat deresinin çağlayanlar oluşturarak geçtiği vadi, çam, gürgen, meşe, kestane, ıhlamur, kavak, çınar ağaçları ile kuşburnu ve böğürtlen gibi sayısız bitkiden oluşan ormanla bütünleşiyor. İki tarafı vadilerle çevrili yamaçta kurulu Kaplıcalar mevkii, sırtını Uludağ’ın devamına yaslamış. Kaplıca suyu, uzun sürede getirdiği kalsiyum karbonatlı ve kalsiyum sülfatlı sularla “çökelek” meydana getirip, kaplıcanın bulunduğu terasları oluşturmuş. Başı dumanlı “Sivri Kaya Tepesi” ile kaplıcalar arasında bulunan kanyon görünümlü vadi sürekli taze hava koridoru yaratıp oksijen pompalıyor. Oylat Kaplıcaları’nın suları radyoaktivite ve diğer şifalı unsurları ile radyum emanosyonu (rodon) halinde ormanın temiz havasına yayılıyor. Böylece kaplıca yalnız banyo olarak değil teneffüs yoluyla da vücuda giriyor. Kandaki seviyesi, yarım saatte, teneffüs edilen havadaki miktarla eşitleniyor.



Kaplıcalar İnegöl’e yaklaşık 27 kilometre uzaklıkta.

ULUABAT GÖLÜ


Bursa yakınlarında tarihle doğanın birlikte yaşandığı ve bir çeşit kuş cenneti olan Uluabat Gölü’nde yayın, turna, sazan gibi balıklar ve su kerevitleri yaşıyor.

Su ürünleri bu kadar çeşitli ve bol olunca, balıkçıl birçok kuş türü de yemlenmek, yavrulamak ve konaklamak amacıyla Uluabat Gölü’nü seçiyor. Göçmen kuşların bölgeyi terk ettiği mevsimlerde bile, kuş cennetinde sürekli olarak yaşayan diğer türler görmeye değer güzellikteler.

Yalova yolunda Bursa’ya ve kente girmeden, sağdan ayrılan çevre yoluyla Uluabat Gölü’ne ulaşabilirsiniz.

MANYAS KUŞ CENNETİ


Marmara Bölgesi’nin ılıman iklimi içerisinde ve kıtalararası göç yolları üzerinde kuşların vazgeçilmez uğrak yerini oluşturan Kuşcenneti Milli Parkı’na kuşlar misafir oluyor, dinleniyor ve karınlarını doyurarak yollarına devam ediyor.

Kuş Cenneti Milli Parkı’nda yetişen başlıca ağaçlar olan söğüt ve ılgın, gölün güney ve doğu kıyılarında yer alıyor. Gölün bütün kıyılarında bulunan saz, kamış, kafa otu ve kandıranın yanı sıra, sulak çayırlarda yüzlerce çeşit çiçekli otlar mevcut. Tatlı su ıstakozu, yeşil kurbağa, sıçrayıcı kurbağa ve ağaç kurbağasının sürekli mevcut olduğu gölde başlıca sazan, yayın, turna, kefal olmak üzere 20 türden fazla balık yaşıyor. Kuş cennetini 246 kuş türünün ziyaret ettiği tahmin ediliyor.

Manyas-Balıkesir karayolunun 15’inci kilometresinden güneye sapan 3 kilometrelik bir yolla Kuşcenneti’ne ulaşılıyor.


KAPIDAĞ YARIMADASI


Küçük köyleri, zengin bitki örtüsü ve ıssız koylarıyla Kapıdağ Yarımadası gezginlere inanılmaz güzellikler sunuyor.

Yarımadanın doğu sahilleri, Tatlısu, Yukarı Yapıcı, Çakıl gibi birbiri ardına sıralanmış küçük tatil beldeleriyle tatilcilere birbirinden farklı konaklama seçenekler sunuyor. Kapıdağ Yarımadası’nın görülecek yerleri arasında yer alan Çayağzı’nda yıllar önce Rumlar ve yerli halk birlikte yaşarlarmış. Şimdi yalnız Selanik’ten gelen göçmenler yaşıyor. Çevrenin koyları hâlâ Rumca adları ile anılıyorlar. Özellikle Draça, Büyük ve Küçük Kakıskala, Burkiki, güney sahillerimizi aratmayacak güzellikte koylardan.

Her gün Bostancı ve Yenikapı’dan deniz otobüsü seferleri düzenleniyor. Bandırma’dan ise, Erdek Belediyesi’ne ait otobüsler ve özel dolmuşlarla Erdek’e ulaşmak mümkün.

ERDEK


Bir yarımada şeklinde Marmara’ya uzanan Erdek, uzun sahil şeridi ve ılıman ikliminin yanı sıra, Kapıdağ ormanında yer alan yürüyüş ve bisiklet parkurları ile hareketli tatil olanakları sunan bir tatil yöresi.

Erdek,Kapıdağ Yarımadası’nın güney-batı kıyısında,kuzey rüzgarlarına kapalı korunaklı bir limanı olan küçük ve şirin bir ilçe. Beş kilometreyi bulan uzun açık plaj boyunca sıralanan oteller, özellikle Çuğra ve Kumluyalı yörelerinde yoğunlaşmış durumda.



Her gün Bostancı ve Yenikapı’dan deniz otobüsü seferleri düzenleniyor. Bandırma’dan ise, Erdek Belediyesi’ne ait otobüsler ve özel dolmuşlarla Erdek’e ulaşmak mümkün.

AVŞA


Doğal güzelliklerinin yanı sıra, şarabı, balığı, diğer deniz ürünleri ve nefis yemekleri ile Avşa Adası’nın tadına doyamayacaksınız.

Avşa adası çevresi neredeyse tümüyle plajlardan oluşuyor ve konaklama için uygun çok sayıda otel, motel, pansiyon, lokanta ve bar bulunuyor. Lokantalarda balık ve adanın yerli yapım şaraplarını tadabilirsiniz. Özellikle vücuttan hemen temizlenebilen iri taneli kumuyla ünlü olan adada iki yerleşim yeri var: Türkler Beldesi ve Yiğitler Köyü. Adanın her yerinden denize girilebiliyor ve cazip kumsallar bulunuyor. Bunlardan en ünlüleri ise Mavi Koy, Çiftlik Koyu, Beyazsaray Mevkii. Yiğitler köyündeki Altınkum plajı da çok ünlü.

Erdek’ten 18 mil uzaklıkta bulunan adaya İstanbul’dan gemi ve deniz otobüsü ile Erdek ve Tekirdağ’dan ise motorla ulaşım sağlanıyor.

MARMARA ADASI


Marmara Adası, giderek kirlenen Marmara Denizi’nde, denize girilebilecek iki-üç yerden birisi.

Sahile yakın yerlerde zeytinlikler, bağlar, yükseklerde kızılçamlar ve güneyde makiler, Marmara Adası’nı yakınındaki diğer adalardan ayırıyor.

Yüzölçümünün yaklaşık yarısı orman alanı olan Marmara Adası, Aba, Köle, Manastır ve Mestanaga koyları ile birbirinden güzel plajları barındırıyor. Asırlık çınarlarıyla ünlü Çınarlı Köyü, ince kumul sahil şeridine ve temiz bir denize sahip. Köye, iskelenin hemen yanından kalkan minibüslerle ulaşabilirsiniz. Köyün biraz ilerisindeki Kayaburnu Koyu ise, yüzmek için sessizlik arayanların gözde yerlerinden biri.

Denizcilik İşletmeleri’ne ait vapur Haziran ayından sonra pazar günleri hariç her sabah 8:30’da İstanbul Sarayburnu İskelesi’nden kalkıyor. Vapur önce Marmara, sonra Avşa Adası’na uğruyor.


KİLYOS

İstanbul’un denize açılan kuzey kapılarından birisi de Kilyos. İstanbulluların balık yemek, piknik yapmak, uzun sahillerinde  yürüyüşler yapmak ve kaçamak koylarda biraz yalnız kalmak için seçtikleri bir mekan. Kısmen Belgrad ormanlarının içinden geçen Kilyos yolu, buradaki kır lokantalarının sunduğu mangal keyfi ya da kiremitte alabalık için sık sık mola vermeye değer güzellikte.

KIYIKÖY



Kıyıköy, Kırklareli’ ne bağlı Vize ilçesinin bir köyü…  Papuç ve Kazan derelerinin ortasında yeşille mavinin kucaklaştığı Karadeniz’i seyreden bir tepe üzerine kurulu.

Bu güzel köyde hem piknik yapmak, hem denize girmek, hem de muhteşem doğasını paylaşmak için yürüyüş yapmak mümkün. Bölgedeki mağaralar birçok kentliye ve korsana ev sahipliği yapmış. Kıyıköy’e yılın dört mevsimi gitmek mümkün. Her mevsim ayrı bir güzel.

Kıyıköy balıklarıyla ünlenmiş lokantalar ve restoranlarla dolu. Taze balık müdavimleri bölgeyi çok seviyor. Fiyatları da pahalı değil… Eğer balığınızı kendiniz yapmayı tercih ediyorsanız balıkçılardan taze ve ucuz balık alıp orman içindeki yemyeşil piknik alanlarına gidip mangal keyfi yapabilirsiniz.


Kıyıköy İstanbul’dan 164 kilometre uzaklıkta.


İĞNEADA


İğneada Karadeniz kıyısına 20 kilometre uzaklıkta.

Bölgede Erikli, Mert, Hamam, Pedina, Saka, Sülüklü ve Ramana isimleriyle anılan yedi göl bulunuyor. Sazan, kızılkanat, kefal, levrek, ilerya gibi balık çeşitlerinin yaşadığı göller koruma altına alınmış. 20 kilometre uzunluğundaki kumsalda yürüyüş yapmak, sezonda denize girmek mümkün.

DUPNİSA MAĞARASI


Mağaranın bulunduğu tepeye yaklaşanlar nehir yatağına paralel ilerlerken kaya köprü ile karşılıyor.

Mağara ağzında yer alan köprü sanıldığı gibi insan elinden çıkmış değil. İçinden nehir geçen, 3 kilometre uzunluğundaki mağara galerisinde el değmemiş sarkıt ve dikitler dikkat çekiyor. Mağara, Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü üyelerince tanıtılıyor. Mağara turizme açık değil, sadece profesyoneller girip görebiliyor.

İğneada İstanbul’a 250 kilometre uzaklıkta.


SAROS


İstanbul’a yakınlığı dolayısıyla dalış meraklılarının favori yerlerinden biri olan Saros’ta tüpleri yükleyip bir saat içinde boğazın derinliklerine dalabilirsiniz.

Boğaz’da 30 m.derinde her türlü kalıntıyla karşılaşabilirsiniz. Batıklar kadar siyah mercanlar ve bebek taşları da deniz altının sunduğu nimetler. 15 metre derinlikte ise inanılmaz güzellikte bir sualtı faunası sizleri bekliyor.

Karadeniz Bölgesi

Karadeniz Bölgesi

Karadeniz Bölgesi

YEDİGÖLLER


Adeta bir cennet olan Yedigöller, başta kayın olmak üzere meşe, gürgen, kızılağaç, karaçam, sarıçam, köknar, karaağaç, ıhlamur ve porsuk gibi onlarca farklı türde ağaçla kaplı.

Geyik, karaca, ayı, domuz, kurt, tilki ve sincap gibi hayvanları da barındıran Yedigöller, olta balıkçılığı meraklıları için önemli bir merkez.

Yedigöller Milli Parkı içerisindeki Kapankaya’ya çıkıldığında karşılaşılan manzara gerçekten büyüleyici. Buradan kısa bir yürüyüşle anıt ağaç ve geyik üretim merkezini görebilirsiniz. Milli Park içinde kampçılık, günübirlik piknik, yürüyüş, fotoğraf çekimi gibi aktivitelerde bulunurken, misafirhane ve bungalovlarda konaklayabilirsiniz.



Bolu’nun 42 km. kuzeyinde bulunan Yedigöller’e sadece özel araçlarla ulaşılabiliyor.

SÜLÜKLÜ GÖL




İrili ufaklı göllerden oluşan Sülüklügöl, az sayıda kişi tarafından bilinen fakat ziyaretçi sayısı her geçen gün artan bir doğa parçası. Milli Parklar koruma alanı içinde yer alan Sülüklü Göl, bozulmamış doğası ve zengin florasıyla dikkat çekiyor. Kampçıların büyük ilgi gösterdikleri gölün alabalıkları çok meşhur.

Mudurnu – Akyazı yoluna 9 km., Mudurnu  ilçesine 50 km. uzaklıkta.

SÜNNET GÖLÜ


Etrafı karaçam ağaçlarıyla kaplı göl, deniz seviyesinden 820 metre yükseklikte, derinliği ise 22 metre. Kış aylarında donan gölün çevresi yürüyüş için ideal. Göldeki mercan ve alabalıkların avlanması serbest. Sünnet gölünde konaklama ve yeme-içme hizmeti veren bir tesis de bulunuyor.



Göynük’e 27 km. mesafedeki Sünnet Gölü’ne Bolu-Göynük yolu üzerinden ulaşılıyor.


GÖLCÜK


Çevresi çam ve köknar ağaçları ile kaplı gölün görüntüsü büyüleyici güzellikte.

Göl yüzeyi 45 bin metrekarelik bir alanı kaplıyor. Kıyısında yer alan iki yapıdan biri, hoş mimarisi ile dikkat çeken Orman Bakanlığı’nın misafirhanesi; diğeri ise kır gazinosu. Gölcük’te araçla tur yapılamadığı için havası çok temiz, etraf çok sessiz. Sağlık problemi olanlar ve şehrin stresine daha fazla katlanamayanlara Gölcük’ün oksijen dolu havasını, şifalı sularını ve muhteşem manzarasını tavsiye ederiz. Fotoğraf meraklıları Gölcük’ten çok mutlu ayrılacak.

Bolu’ya 13 km. uzaklıkta.

ABANT LAKE 


Abant, nadir su bitkilerinden olan nilüfer çiçekleri ve lezzetli alabalığı ile tanınan önemli bir turizm merkezi.

Yeraltı suları ile beslenen gölün çevresi flora ve fauna bakımından oldukça zengin. Gölde bulunan ünlü Abant alabalığı yılın belirli zamanlarında, belirli bir ücret ödeyerek avlanabiliyor. Gölün çevresindeki ormanlar; piknik, kamping, sportif olta balıkçılığı, yürüyüş ve buz pateni (kış aylarında) aktivitelerini gerçekleştirmek için çok uygun. Kışın oldukça popüler olan gölün etrafında çok sayıda konaklama tesisi bulunuyor.

Çevresi çam ve köknar ağaçları ile kaplı olan Abant Gölü, Bolu’nun 35 km. güneybatısında.

KARTALKAYA

Ülkemizin en eski kayak merkezlerinden olan Kartalkaya, kış aylarında konumu nedeniyle özellikle İstanbul ve Ankara çevresinden oldukça rağbet görüyor.

Hafta sonu gibi kısa zaman dilimlerini değerlendirmek isteyenlerin akınına uğrayan kayak merkezinde, özel teşebbüse ait çok sayıda otel bulunuyor. 13 pistin yer aldığı tesislerdeki, 6 teleski ve 2 telesiyejin toplam taşıma kapasitesi 4750 kişi/saat. Türkiye’nin ilk snowboard pisti olan Snowpark’da Kartalkaya’da. 

Bolu şehir merkezine 54, Ankara karayoluna ise 28 km. uzaklıkta. Şehir merkezinden kayak merkezine ulaşım 45 dakika sürüyor.

ILGAZ DAĞI


Ilgaz Dağı’ndaki inanılmaz bitki örtüsü altındaki vadiler ve sırtlar görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

Karaca, geyik, yaban domuzu, kurt, ayı, tilki gibi yaban hayvanlarına da ev sahipliği yapan Ilgaz’da trekking yapabilir, çadırda ya da karavanda konaklayabilirsiniz. Baldıran Vadisi’nde alabalık üretme istasyonu ve avlanma göletlerinde olta balıkçılığı yapılıyor. İsteyenler buradan alabalık satın alabilir ya da avlanabilirler.

 Kastamonu ve Çankırı il sınırları içerisinde yer alan Ilgaz Milli Parkı Kastamonu’ya 45 km. uzaklıkta.

GİDEROS KOYU



İsmi Cenevizliler’den gelen Gideros Koyu, iki balık lokantası, birkaç ev ve harika bir plajdan ibaret.

Araçlar için park yeri de bulunan plaj kumsaldan denize girmeye imkan veriyor. Burada denize girebilir, tekneyle koyları gezip muhteşem doğanın tadını çıkarabilirsiniz. Belirtmekte fayda var;  Mayıs ayında tezgahlarda yerini almaya başlayan barbunya, kalkan, istavrit ve gümüş balığıyla, Eylül ayında çıkan palamutun tadına doyum olmuyor.

Kurucaşile-Cide arasında yer alan Gideros Koyu, iki noktaya da 12 km. uzaklıkta.

BORABAY GÖLÜ




Gölün kenarı ve ormanın içine piknik yapmak isteyenler için masalar yerleştirilmiş. Hemen her yerden fışkıran pınarlar, etrafı kaplayan meşe, pelit, gürgen ağaçlarıyla hoş bir bütünlük oluşturuyor.

Göldeki aynalı sazan ve yayın balıkları, şansını denemek isteyen oltacıları bekliyor. Alttan kaynak suları ile beslenen heyelan gölünün en derin yeri 30 metre. Yasak olmasına rağmen yaz günlerinde çok sayıda insan gölün serin sularında serinliyor.


PERŞEMBE YAYLASI


Büyüleyici bir güzelliğe sahip olan yayla, önemli bir panayır yeri.

Özellikle Karga Tepesi, eşine az rastlanan manzarasıyla dikkat çekiyor. Temel ihtiyaç malzemelerini yayladan karşılayabilirsiniz. Konaklamak isteyenler Aybastı’daki pansiyonları tercih edebilir.



Ordu’ya 124 km. mesafedeki yaylaya düzenli minibüs seferleri var. Tokat, Reşadiye ve Aybastı’dan da dolmuşlarla yaylaya ulaşabilirsiniz.

KÜMBET YAYLASIKÜMBET PLATEU



                                                                     

Aymaç Tepesi, Melikli Obası ve Yavuzkemal gibi çok sayıda yayladan oluşan Kümbet yaylaları, kamp ve piknik alanı olarak kullanılıyor.

PTT acentesi, sağlık ocağı, bakkal, kasap, manav, et lokantası, fırın, kır kahvesi ve oto tamircisinin hizmet verdiği yayladan el dokumaları ve örme sepet gibi özgün ürünler de satın alabilirsiniz.  Kümbet’in 2 km. batısındaki Aymaç ise eşsiz bir zirve. Doğal güzellikler açısından zengin olan zirve, ladin ormanları ve kır çiçekleri ile doyumsuz bir manzaraya sahip. Aymaç’da Temmuz ayının ikinci pazar günü yayla şenlikleri yapılıyor. Yaylada 10 yataklı bir otel mevcut. Kümbet yaylasının 1 km. kuzeyinde Orman İşletmesi kamp tesislerinden de faydalanabilirsiniz.     


Giresun’a yaklaşık 60 km. uzaklıkta.


UZUNGÖL


1090 m. yükseklikteki Uzungöl, eşsiz doğal güzellikleri ile Karadeniz’in son yıllardaki en gözde turizm merkezlerinden biri.

Yamaçlardan düşen kayaların Holdizon deresinin önünü kapatmasıyla oluşan göl, “Uzungöl” olarak biliniyor ve çevresiyle aynı adı taşıyor. Özellikle yakınındaki “Ferah” köyünün yöreye uygun tarzda yapılmış eski ahşap evleri, doğanın güzelliğini tamamlar özellikte. Dik yamaçları ve muhteşem orman örtüsü ile Alplerin güzelliği ile yarışan ve altyapı hizmetleri açısından oldukça donanımlı durumdaki Uzungöl’ün 10 km. güneyindeki Holdizon dağları (3000 m.) ve Balıklıgöl çevresi, yaya yürüyüşleri ve vahşi doğayı gözlemlemek için son derece uygun.

Trekking, kuş gözleme, botanik amaçlı turların yanı sıra, daha yükseklerdeki dağların arasındaki göllere ve yakınlardaki Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi diğer yaylalara da geziler düzenleniyor. Uzungöl çevresindeki dağlar; ayı, kurt, yaban keçisi, tilki, Kafkas dağ horozu gibi çeşitli hayvan türlerini barındırıyor. 500 bin metrekare alana sahip olan göl, alabalık ve sazan balıklarına da ev sahipliği yapıyor.


Çaykara ilçesine 20, Trabzon’a 100 km. mesafedeki Uzungöl’e yaz kış ulaşmak mümkün.


HIDIRNEBİ VE KURUÇAM YAYLALARI

Yolu yaz-kış ulaşıma açık olan yaylalara ticari taşıtlarla yolcu taşımacılığı yapılıyor.

Kuruçam – Hıdırnebi yaylaları arası 1 kilometre. 1742 m. yükseklikteki yaylalarda alt yapı hizmetleri tamamlanmış durumda. Orman içinde kurt, tilki, çakal gibi yabani hayvanları izleyebilir, foto safarilere katılabilirsiniz. Yaylada; bakkal, manav, kasap, fırın, lokanta ve kır kahveleri mevcut. Yayla mevsiminde işletilen pansiyonlarda kalabilir, yörede yaşayan köylülerden püsküllü çanta, alaca çorap, örme sepet, yayık, tahta kaşık gibi ürünler satın alabilirsiniz.

Yaylalara Akçaabat – Düzköy yolunun 12. kilometresinden batıya dönülerek 10 kilometrelik toprak yolla ulaşılıyor.

ŞOLMA VE MAVURA YAYLALARI


Kulin Dağı’nın içinden geçen yol boyunca yeşilden başınız dönecek, kendinizi adeta doğanın bir parçası gibi hissedeceksiniz.

1700 m. rakımlı yaylada konaklama hariç alt yapı hizmetleri tamamlanmış durumda. Şolma Yaylası’ndan orman manzaralı toprak yolu takip ederseniz 3.5 km. sonra Mavura yaylasındasınız. Bu dağ yolu yürüyüş için de uygun. Elektrik ve su olan yaylada, yaz mevsiminde kır kahvesi, bakkal, kasap ve manav hizmet veriyor. Gecelemeyi düşünüyorsanız kamp malzemelerini yanınıza almayı unutmayın.

Maçka ilçesinden batıya doğru toprak yoldan 22 km. yol alındığında Şolma Yaylası’na ulaşılıyor.

ZİGANA YAYLASI


Zigana; yaz aylarında çim kayağı, kış aylarında ise kayak turizmine elverişli ender beldelerden biri. 2032 m. yükseklikteki Zigana Yaylası, aynı zamanda her türlü alt yapısı tamamlanmış bir kayak merkezi. Nemli deniz iklimi ile kara iklimi arasında çok ilginç bir coğrafya sergileyen Zigana yaylasından patika bir yolla ulaşılan Limli (Saranoy) Gölü de görülmeye değer bir doğa parçası.

Gümüşhane – Trabzon yolunun 60. kilometresinde bulunan Zigana tünelini geçtikten sonra 3.5 km.lik stabilize yolla ulaşılıyor.


ZİGANA GEÇİDİ

Trabzon’u Erzurum’a bağlayan yol, tarih boyunca Karadeniz dağlarının en önemli geçidini oluşturmuş.

Ortaçağda Asya’yı Avrupa’ya bağlayan büyük kervan yolu, Çin’den başlayıp Kaşgar, Semerkant, Buhara, Nişapur, Rey, Tebriz ve Erzurum üzerinden gelerek Zigana Geçidi’nden denize inermiş. Trabzon’dan deniz yoluyla Venedik ve Ceneviz’e ulaşırmış. Bugün yeni yol yapıldığı için eski Zigana Geçidi kullanılmıyor. Yine de müthiş manzaraya diyecek yok.


HAMSİKÖY

Hamsiköy, Trabzon’dan Gümüşhane’ye doğru giden yolda Zigana Dağı eteklerinde yemyeşil ormanlar içinde yer alıyor. Sütlacı ile ünlü olan Hamsiköy, yeni yapılan tatil köyü ile doğaya kaçmak isteyenler için ideal. Burada aynı zamanda alabalık üretimi de yapılıyor.




FIRTINA DERESİ



Fırtına Deresi, Kaçkar Dağları’nın Karadeniz’e bakan yamaçlarındaki derelerin birleşmesi ile oluşmuş bir doğa harikası.  Ardeşen’in yaklaşık 2 km. batısında Karadeniz’e dökülen dere, 57 km. uzunluğunda. Çay bahçeleri içerisinden geçen, üzeri kemer köprülerle süslü Fırtına Deresi, raftinge elverişli parkurlara sahip. Bu cennet bölgeye yapılmasına karar verilen hidroelektrik santrali, uzun bir süredir sert tartışmalara neden oluyor.

Rize – Ardeşen kara yolunu takip edip, güneye çıkan karayolunun 22. kilometresinden Çamlıhemşin ilçesine ulaşılıyor.

KARADENİZ’DE RAFTİNG


Karadeniz’in doğal harikalarından biri olan Çoruh Nehri, rafting meraklıları için çok uygun bir güzergah sunuyor. Mescit Dağı’ndan doğan ve Türkiye sınırları içinde yaklaşık 335 km. yol kateden Çoruh nehri ile birlikte Fırtına Deresi’nin de aynı bölgede bulunması, bölgenin rafting potansiyelini gözler önüne seriyor. Bölgede son zamanlarda uluslararası rafting şampiyonaları da düzenlenmekte.


AYDER YAYLASI


1350 m. yükseklikteki Ayder, Karadeniz yaylalarının en ünlüsü. Her türlü alt yapı hizmeti tamamlanmış olan yayla kasaba görünümünde.

Ayder, zengin flora ve faunasının yanı sıra kaplıcası ile de ünlü. 50 derece sıcaklıktaki kaplıca suyunun romatizma, kadın hastalıkları ve mide rahatsızlıklarına şifa dağıttığına inanılıyor. Kaçkar dağlarına tırmanış güzergahında bulunan yayla çevresinde, çengel boynuzlu dağ keçisi, vaşak, ayı, kurt gibi yaban hayvanları yaşadığı ortamda izleyebilirsiniz. Ayrıca yaylada her yıl Ayder Şenlikleri düzenleniyor. Konaklama için pek çok otel ve pansiyon mevcut. Her tür ihtiyacınızı yayladan karşılayabilirsiniz.

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinin 19 km. güney-doğusunda yer alan yaylaya yaz-kış dolmuşlarla gidilebiliyor.

POKUT YAYLASI


Pokut, 2100 metre yükseklikte bir Hemşin yaylası. Pokut’un en önemli özelliği sıra dışı manzarası.

Bir yanda Kaçkar Dağları ve Fırtına Havzası’nın muhteşem görüntüsü, diğer yanda Tatar Dağları. Yarı tropikal iklimin hüküm sürdüğü yaylada yüz elli yıllık ahşap yayla evleri bir başka güzellikte. Ayrıca 15 Ağustos-15 Eylül tarihleri arasında Pokut yaylasında şenlik düzenleniyor.

Pokut yaylasına Palovit Vadisi yolundan ya da Şenyuva’dan kestirme yolla çıkmak mümkün.


ANZER YAYLASI 


3000 m. rakımlı yaylada alt yapı hizmetleri tamamlanmış durumda. PTT, bakkal, kasap, fırın, manav, kır kahvesi ve lokantalar hizmet veriyor. Çok sayıda hastalığa şifa verdiğini inanılan ünlü Anzer Balı bu yayladan çıkıyor.

Anzer Yaylası, Rize’nin İkizdere ilçesinin 39 km. güneyinde yer alıyor.

KAÇKAR DAĞLARI


Kaçkarlar, 3972 m. ile Karadeniz’in en yüksek zirvesi. Türkiye’deki dağcılık sporunun odak noktalarından biri.

Yöreye gelen dağcı grupları ve dağcılar genellikle Yusufeli Yaylalar köyünden, Rize-Çamlıhemşin Ayder yaylasına yürüyerek Trans-Kaçkar yürüyüşlerini tamamlıyor. Topraklarının çoğunluğu dağlık ve engebeli arazi üzerine kurulmuş olan ilçede av turizmi için uygun alanlar yer alıyor. Özellikle dağ keçisi, ayı, kurt, tilki ve doğal alabalık ilçedeki önemli avlaklar arasında.


KAFKASÖR YAYLASI


1250 m. yükseklikteki yayla görülmeye değer güzellikte. Altyapı hizmeti götürülmüş olan yaylada belediye tarafından yaptırılan 80 yatak kapasiteli bungalovlar yer alıyor.

Yaylada Cıskaro, Yalnızhasan ve Acısu diye adlandırılan şifalı sular bulunuyor. Konaklama için, önceden rezervasyon yaptırmak kaydıyla yayladaki bungalovlarda kalmak mümkün. Her yıl Haziran ayının son haftasında düzenlenen ve üç gün süren boğa güreşleri etkinlikleri, yöre halkı tarafından yoğun ilgi görüyor ve festival tadı yaratıyor.


Artvin’in güneybatısındaki yaylaya 10 km.lik toprak yolla ulaşılıyor.

Kapadokya Bölgesi

Kapadokya Bölgesi

Kapadokya Bölgesi



Erciyes Dağı

GÖREME


Hasan Dağı-Erciyes Dağı volkanik bölgesinde yer alan Göreme Milli Parkı, platolar, ovalar, küçük dağ bitkileri, yüksek tepeler, alüvyonla dolmuş dere ve ırmak vadileri, drenaj havzaları ve erozyonlu dik yamaçlı vadilerle birbirinden ayrılan yüksek düzlüklerden oluşmuş.

Erciyes ve Hasan Dağının büyük volkanik konileri, kuzeyden Kızılırmak vadisinin bir kısmı, bazıları bazaltla kaplı aşınmış tüf yatakları araziye bilinen peri bacaları formunu kazandırmış.

Alan volkanik tüften oluşmuş ilgi çekici manzara yapısı içerisinde Bizans Kilise mimarisi ve dinsel sanat tarihinden önemli bir dönemin izlerini taşıyor. Ana ulaşım yollarına uzaklığı ve engebeli bir alan olması gizlenmek isteyen veya dini inzivaya çekilenler için uygun korunma yeri olmuş.

IHLARA VADİSİ



Vadiye, Aksaray- Nevşehir karayolunun 11.km.’ sinden sapılarak gidiliyor. Hasandağı’ ndan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve çökmeler kanyonu oluşturmuş.

Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz çağına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen ‘Potamus Kapadukus’ denilmekteymiş. 14 km. uzunluğundaki Vadi Ihlara’dan başlıyor, Selime’de son buluyor. Vadinin yüksekliği yer yer 100 –150 m. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler bulunuyor. Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirine tünellerle bağlantılı.

Ihlara Vadisi jeomorfolojik özelliklerinden dolayı keşiş ve rahipler için uygun bir inziva ve ibadet yeri olmuş. Ihlara Vadisi kiliselerindeki süslemeler 6.yüzyılda başlayarak 13. yüzyılın sonuna kadar devam etmiş. Vadi boyunca yer alan kiliseler iki gruba ayrılabilir. Ihlara’ya yakın olan kiliselerin duvar resimleri Kapadokya sanatından uzak, doğu etkisi taşıyor. Belisırma yakınında yer alanlar, Bizans tipi duvar resimleri ile süslü.




Aksaray’a 40 km. uzaklıkta.

İç Anadolu Bölgesi

İç Anadolu Bölgesi

İç Anadolu Bölgesi



Erciyes Dağı

KIZILCAHAMAM MİLLİ PARKI

İç Anadolu coğrafyasında Kuzey Anadolu’nun gür ve ormanlık bölgelerine geçiş kuşağında yer alan Kızılcahamam Milli Parkı; iki ana vadiye açılan pek çok yan dere ve vadiler arası düzlüklerden meydana gelen jeomorfolojik bir yapıya sahip.

Park alanı üzerinde, doğal görünüşünü koruyan karaçam, sarıçam, meşe ve kavak ağaçlarından oluşan ve alt flora türleriyle zenginleşmiş bir orman dokusu bulunuyor.

Yaban domuzu, ayı, kurt, tilki, geyik, sansar ve akbabalar sık görülebilen yaban hayvanları. Cafe, restoran gibi tesislerin yer aldığı parkta bungalowlarda da konaklayabilirsiniz.

Ankara’ya 78 km. uzaklıkta.


ÇUBUK BARAJI

Baraj çevresindeki ormanlık alan içinde gazinolar, piknik yerleri, yürüyüş alanları ve kır kahveleri bulunuyor. Motor gezileri içinde elverişli olan baraja belediye otobüsü ile gitmek mümkün.

Ankara’ya 12 kilometre uzaklıkta.


TUZ GÖLÜ

Ankara’nın güneydoğusundaki Şereflikoçhisar’a yaklaşırken, batıya doğru parlayan ışık size Tuz Gölü’nün yaklaştığını bildirir.

Tuz kristallerinin şiddetli beyazlığı ve parıltısı aldatıcı bir biçimde kar ve buz görüntüsünde. Tuz Gölü, Melendiz ırmağı, pek çok küçük akıntı ve yeraltı tuzlu su kaynaklarıyla besleniyor. Tuz Gölü, 1500 kilometrekarelik alanıyla Van Gölü’nden sonra Türkiye’nin ikinci büyük gölü. Gerçekten de tuzun berrak göl suyu altında gümüş gibi pırıldayan garip manzarasını görmek için gelmeye değer.



Elmadağ Kayak Merkezi

Kayak Merkezi Elmadağ’ın kuzey yamaçlarında, 1500-1850 m. yükseklikler arasında bulunuyor. Pistler ağaçsız ve alpin çayırlarla kaplı. Karasal iklimin hüküm sürdüğü merkezde kayak sezonu Ocak-Mart arasında ve kar kalınlığı 30-60 cm. 548 metre uzunluğunda saatte 720 kişi kapasiteli bir adet teleski mevcut. Pist kolay ve orta zorluk derecelerinde.



Ankara’ya 26 km. uzaklıkta.

ÇATAK TABİAT PARKI

Doğal yapısı ve görsel zenginlikleri nedeniyle yörenin en sık ziyaret edilen mesire yeri Çatak Tabiat Parkı. Parktaki hakim ağaç türü karaçam. Tilki, tavşan, kurt, ötücü kuşlar ve keklik faunayı oluşturuyor.



Çorum’a takriben 17-20 km. uzaklıkta.

İNCESU KANYONU
Bir doğa harikası olan İncesu Kanyonu, görülmeye değer güzellikte. Özellikle tek giriş ve çıkışı bulunan İncesu Kanyonu, 12.5 km. uzunluğunda. Genişlik 40-60 metre arasında değişiklik gösteren Kanyon’un her iki yamacı sarp kayalıklı, yer yer ormanlık alanlara rastlamak da mümkün. Kanyon rafting ve trekking sporları için uygun özellikler taşıyor.



Ortaköy ilçesi, İncesu Köyü’nde yer alıyor.

BOZOK YAYLASI

Yozgat ili topraklarının bulunduğu bölge Bozok Yaylası olarak adlandırılıyor.

Kızılırmak yayı içerisinde kalan yayla, Delice Irmağı ve Çorum suyuna karışan vadilerle yarılmış hafif dalgalı düzlükler meydana getiriyor. Bu yayla doğuda Akdağlar’a dayanıyor, kuzeydoğuda Deveci dağının batıya doğru ilerleyen kolları düzlükler arasında kayboluyor. Bozok yaylasının yükseltisi 1200-1400 m. arasında.

YOZGAT ÇAMLIĞI

Şehrin hemen güneyinde bölgeye hakim bir tepe üzerinde bulunan park, dünyada bir eşi Kafkasya’da bulunan bir çam ormanı içine kurulmuş. Özellikle yaz aylarında ziyaretçi akınına uğrayan Çamlık, çeşitli kuş türleriyle bölgenin florası ve faunası en zengin yöresi.

Yozgat’a 2 km. uzaklıkta.


SEYFE GÖLÜ
Seyfe Golü, Orta Anadolu’da bulunan  birkaç tuzlu gölden biri.

Yöre, sulak ve yer yer sazlık, bataklık alanlardan oluşmakta. Gölün doğusunda, kıyıya yakın sazlıklardan oluşmuş pek çok adacık var. Bu adacıklar ve göl çevresinde, ötücü kuşlar da dahil olmak üzere toplam 187 kuş türünün varlığı tespit edilmiş. Göl su kuşlarının beslenme, üreme ve konaklama alanı olarak sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da önemli sulak alanlarından. Seyfe Gölü’nde, dünyanın en büyük flamingo topluluklarından biri (320 bin adet) barınıyor. Göl, aynı zamanda sonbaharda yüz binlerce ördeğin konaklama alanı.



ERCİYES DAĞI

Orta Anadolu’nun en yüksek doruğu olan Erciyes Dağı (3916 m.) Kayseri ilinin 25 km. güneyinde yükselir.

Sönmüş bir volkan olan dağın yüksek kısımları yılın her mevsiminde kalıcı karlarla örtülü. Dağın kuzeyinde ise 1 km. uzunlukta bir dağ buzulu mevcut. Kayak Merkezi, Dağın kuzey yamaçlarında yer alan Tekir Yaylası üzerinde yer alıyor. Erciyes, Kayak Merkezi olmanın dışında, dağcılık sporu açısından ülkenin önemli dağlarından biri.

Erciyes’te yaz kayağı, tur kayağı ve helikopterli kayak yapılması da olanaklı.



Kayseri’ye 25 km. uzaklıkta.

SULTANSAZLIĞI

Develi Ovası’nın ortasında Develi, Yahyalı ve Yeşilhisar ilçeleri arasında kalan geniş bir sulak alan Sultan Sazlığı. 8 -13 bin hektar alanı kapsayan bu sulak alanın büyüklüğü mevsimlere göre değişiklik gösteriyor. Erciyes dağının güney eteğinde saz, kamış, kafa otu, kındıra, nilüfer ve süsen bitkilerinin bulunduğu büyük tatlı su bataklığı görünümündeki Sultansazlığı 295 çeşit kuşa barınaklık ediyor. Sultansazlığı’nın belli başlı kuş göç yollarından biri üzerinde bulunması, tatlı su ve tuzlu su ekosistemlerine sahip bulunuşu ile çok sayıda su kuşunun barınma, beslenme, üreme ve göç esnasında uğrama gibi ihtiyaçlarına cevap veren doğal yapısı sebebiyle Tabiatı Koruma Alanı olarak ilan edilmiş.

Kayseri il merkezinin 70 km. güneyinde yer alıyor.

KapuzbaşI TakIm Şelaleleri

Ülkemizin en büyük şelaleler takımı. Kapuzbaşı takım şelalelerinin irtifa akışı 40-76 m. arasında değişiyor. Şelalelerin aktığı yerin yüksekliği 700 m. Aladağ’ın zirvelerinde bulunan kar ve buzul suları ile besleniyor.

Kapuzbaşı takım şelaleleri, Yahyalı ilçesinin Küçükçakır köyünün kuzey yamacında yer alıyor.


MERAM BAĞLARI



Meram, Takkeli Dağların güneydoğu eteklerinde vadiye kurulmuş.

Eski Meram Bağları, şehrin 5-6 km. batısından başlayıp, Dere’ye ulaşan yeşil vadiye kadar uzanıyor. Bugün bu doku yapılaşma nedeniyle bozulmuş. Tarih boyunca suyu, havası ve bağları seyahatnamelere, divanlara geçmiş, ünü bütün Ortadoğu’yu ulaşmış bir mesire yeri. Bugün çevresi yeşil alanlarla kaplı Meram Bağları hala görülmeye değer.

MEKE KRATER GÖLÜ


Bir doğa harikası olan Meke Krater Gölü ve gölde yaşayan Meke Kuşları, Acı Göl, antik bir şehir kalıntısını içeren Çırayı Göl, Meyil Gölü, Konya’nın doğal cennetleri.

Göl, iç içe iki krater gölünü barındırıyor. Sakarmeke, çamurcun, yeşilbaş, angıt, kızılbacak, uzunbacak, kızkuşu, kuyruksallayan, kuyrukkakan ve delice doğan gibi kuş türlerine ev sahipliği de yapan gölün oluşumu şöyle: Binlerce yıl önce volkanik patlama sonucu oluşan krater, zamanla suyla dolarak göle dönüşmüş. Daha sonra bir ikinci volkanik patlama meydana gelmiş ve gölün ortasındaki ikinci volkan konisi oluşmuş. Zamanla o da suyla dolarak ikinci bir göle dönüşmüş… Deniz seviyesinden 981 metre yükseklikteki Meke Gölü’nün ortasında bulunan ve su seviyesinden 50 metre yükseklikteki volkan konisindeki göl 25 metre derinlikte.

Konya’ya 101, Karapınar ilçe merkezine ise 8 kilometre uzaklıkta.

ALADAĞLAR



Niğde, Çamardı ilçesine yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta yer alan Park içerisinde kamp, günübirlik, molakamp (Primitif kamping) alanları, doğa yürüyüş güzergahları ve tırmanma doğrultuları bulunuyor.

Park, gerçek anlamda bir jeomorfolojik açık hava müzesi. Bitki çeşitliliği açısından çok zengin olmakla birlikte, ormanı oluşturan hakim türler karaçam ve kızılçam.Yöredeki akarsularda alabalık üretimi, sportif olta balıkçılığı yapılması da mümkün. Aladağlar, yaban hayat türleri açısından da zengin. Yaban keçisi, ayı, başak, sansar ve su samuru Aladağlar’ın sürekli sakinlerinden. Ayrıca Aladağlar Milli Parkı alanında yer alan Zamantı Irmağı da rafting yapmaya elverişli bir coğrafyaya sahip.

Milli Park Niğde ili sınırları içerisinde Çamardı ilçesine yaklaşık 15 km.,Kayseri Yahyalı ilçesine 30 km.uzaklıkta.

HASAN DAĞI



Hasandağı, 3253 metrelik yükseltisi ile sönmüş volkanik dağlardan birisi.

Her düzeyde dağcılık meraklılarının çıkışına uygun. Yukarı Dikmen ve Helvadere köylerinden başlanabilen çıkışta kamp ve tırmanış için en fazla üç günlük bir program yeterli. Yazın teknik zorluğu olmayan tırmanış kışın daha güç.