Doğu Akdeniz Bölgesi Kutsal Topraklar
Doğu Akdeniz Bölgesi, Akdeniz’in batı kıyıları ile kıyaslandığında henüz yeterince keşfedilememiş, hak ettiği önemi yeterince kazanamamış bir coğrafya.

Denizden Doğu Akdeniz’i gözleyen Kızkalesi, bölgenin simgelerinden biri.
İnsan topluluklarının yüzyıllar boyu devam eden inanç serüveninin tanığı bu bölge, tatil yapmak isteyenleri cezbedecek çok sayıda özellik taşıyor. Son derece zengin doğasına adeta tarih tanıklık ediyor. Öyle ki Mark Antuan’ın Mısırlıların egzotik kraliçesi Kleopatra’ya bu sahilleri evlenme hediyesi olarak verdiğini yazıyor tarih kitapları. Ayrıca İsa’nın ilk havarilerinin bu topraklarda yaşadığını ve Hıristiyanlığın ilk tohumlarının bu topraklarda atıldığını, Akdeniz’in sevimli sayfiyesi İskenderun’un adının Büyük İskender’den aldığını, Hatay Müzesi’nin dünyanın en önemli Roma mozaiklerine sahip olduğunu da… Bölgede yer alan Cennet-Cehennem ve Narlıkuyu mağaraları, Anamur, İskenderun, Yumurtalık gibi sahil şeritleri ve sayısız tarihi kalıntıları ve her çeşit su ve doğa sporuna olanak tanıyan yapısı ile Doğu Akdeniz kıyıları, bütün doğal zenginliklerinin ve renkli kültürünün yanı sıra çok geniş konaklama olanaklarına da sahip.
Mamure Kalesi
Kale ilk olarak M.S. 3. veya 4. yüzyılda yapılmış, sonraları Bizanslılar ve Haçlılar tarafından genişletilmiş. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından 1221 yılında ele geçirilerek yıkılmış ve yerine bugünkü kale yapılmış. Daha sonra, Karamanoğulları ve Osmanlılar’ın eline geçmiş. 3 avlulu kale bir hendekle çevrili ve 36 kuleden oluşuyor. Batı avlusunda halen ibadete açık, onarım görmüş tek minareli tarihi bir cami bulunuyor. İki bölümden oluşan kalede iç içe iki sur ve surlar üzerinde kaleyi bütünüyle dolaşan ve bir taraftan bir tarafa geçişi sağlayan burçlar arasında bir yol bulunuyor. 39 kule bu yol üzerinde yer alıyor.

Anamur
Geçmişi antik çağlara kadar uzanan Anamur İlçesi’nin adı Latince “Rüzgarlı Burun” anlamına gelen “Anemorium” kelimesinden geliyor. Anamur, tarihi eserlerinin yanısıra bitki türleriyle de ilgi çekici. Doğanın yeşil rengini, narenciye bahçeleri, maki türleri, sandal, yabani zeytin, sığla ağacı, menengiç, erguvan, kızılcık, ardıç ağaçları sağlıyor. Bu arada (mevsimine göre) nergis, sümbül, gelincik, kekik, lale gibi bitkilerin kokusuyla da mest olabilirsiniz.

Olba
Uzuncaburç’un 4 km doğusundaki Ura, Helenistik dönemde Olba Krallığı’nın merkezi ve önemli bir ticaret şehriymiş. Bir tepenin üzerinde kurulmuş bulunan antik kentten günümüze kadar gelebilmiş kalıntılar arasında çeşme binası, su kemeri, evler, tiyatro ve nekropol bulunuyor.

Taşucu-Silifke
Turistlere zengin konaklama olanakları sağlayan Taşucu, kumsalları ve limanı ile tam bir tatil beldesi. Düzenli deniz otobüsü ve feribot seferleri Taşucu’nu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Girne’ye bağlıyor. Taşucu’nun 44 km batısında yer alan Ovacık Yarımadası’nın (antik Cavaliere) çevresi el değmemiş doğal güzelliklerle dolu. Kösrelik Körfezi, Kösrelik Adası ve tarihi Afrodisias Kenti’ni görebilirsiniz.

Göksu Deltası
Gölleri, kumulları, kuş türleri, nadir bitkileri, Caretta Caretta ve Chelonia Mydas türü deniz kaplumbağalarıyla biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin olan Göksu Deltası, ülkemizin önemli doğa harikalarından biri. Türkiye’de yaşayan 450 tür kuşun 334’ünü barındıran Göksu Deltası’nın sembolü olan Saz Horozu, aile dayanışması açısından kuşlar dünyasında özel bir yere sahip.Bir yaşına gelen genç Saz Horozları, dünyaya yeni gelen yavruların beslenmesinde anne ve babalarına yardım ediyorlar.

Uzuncaburç Kalıntıları
İlçe merkezinin 30 km kuzeyinde etrafı ormanlarla kaplı bir yayla üzerinde kurulu. Halen 3000 kişinin yaşadığı Uzuncaburç denizden 1200 metre yükseklikte. Doğu Akdeniz’in en etkileyici ören yeri sayılan Uzuncaburç, bir Hitit yerleşimi olan Olba kentinin kutsal yeri olarak kurulmuş. Roma imparatoru Domitian döneminde hızla gelişip ayrı bir şehir olmuş ve Diocaesarea adını almış.

Aya Tekla Manastırı (Meryemlik)
Silifke’nin 1.5 km kadar güneyinde bir tepe üzerinde, Hıristiyanlık dönemine ait kutsal bir sit alanı. Aya Tekla, Hıristiyanlığı yayan ilk kadın azize olarak biliniyor. Yaşamının son yıllarını buradaki mağaralarda geçirerek yöre halkına Hıristiyanlığı yayıp, mucize yarattığına inanılıyor. Hıristiyanlarca “Şehitlik” olarak kabul edilmiş ve hac merkezi ilan edilmiş.

Cennet Obruğu
Cennet Obruğu, Narlıkuyu’nun 3 km kuzeyinde 90 m derinliğinde bir çukur. Üçüncü jeolojik zamanın Miosen çağında bir yeraltı deresinin kalker tabakası içerisinde yaptığı erozyon sonucunda, tavanın göçmesi nedeniyle meydana gelmiş. Denizden yüksekliği 135 m olan bu çöküntü içine, Romalılar devrinden kalma antik bir merdivenle iniliyor. İçinin yemyeşil oluşu ve dibinde akarsuyun bulunuşu nedeniyle cennet deniliyor.
Cehennem Obruğu
Cennet Obruğu’nun 75 m. kadar doğusunda yer alıyor. Tıpkı Cennet Obruğu gibi Miosen devrine ait kalkerler içinde alttan bir yeraltı deresinin yaptığı erozyonla tavanın göçmesi sonucu oluşmuş. 50×75 m. boyutlarında ve elips biçiminde. Cennet Obruğu’na nazaran daha dar ve dik.

Narlıkuyu Mağarası (Astım Mağarası)
Cennet Obruğu’nun 300 m batısında 40-50 m derinliğinde bir mağara. Yörede bu mağaranın astım hastalarına iyi geldiğine inanılıyor. Köy meydanındaki Narlıkuyu Müzesi’nde Roma devri ile ilgili çok renkli mozaik levhalar, tablolar ve figürler bulunuyor. Ayrıca birçok sanat eserine konu olan “Üç Güzeller” mozaği de bu müzede. Aglaia, Thalia ve Euphrosyne adlı üç yarı tanrıçayı çıplak ve dans ederken betimleyen mozaik figürü korumaya alınmış ve yapı küçük bir müzeye dönüştürülmüş.
Alahan Manastırı
M.S 440-442 yıllarında yapılmış olduğu tahmin ediliyor ve nefis bir manzaraya hakim. Yaklaşık bin metre yukarıdan Göksu vadisine bakıyor. Antik çağın anıtsal uslubunu henüz yitirmemiş Erken Bizans mimarisi özellikleri taşıyan büyük boyutlu bir külliye.

Kızkalesi
Günümüzde iyi durumda olan Kızkalesi, denizden gelecek saldırılara karşı korumak için kentin tam karşına, kıyıdan 200 metre açıktaki küçük bir adacığın üzerine inşa edilmiş. Kale Doğu Akdeniz’in simgesi sayılıyor. Antik Korykos şehrini barındıran Kızkalesi; kumsallara, motellere ve kamp alanlarına sahip. Korykos Kalesi ise Kızkalesi’nin hemen karşı kıyısında yer alıyor. Açıktaki kalenin yanı sıra denize uzanan burun üzerinde diğer kale yer alıyor. Her iki kale de 12. yüzyıl başlarında Rubeniyan sülalesinden gelen Ermeni kralları tarafından Korykos kentini korumak için yapılmış. İki kale aynı zamanda birbiri ile bağlantılı, bu bağlantının bir kısmı bugü su yüzeyinde bulunuyor.

Adam Kayalar
Kızkalesi’nden Silifke’nin Hüseyinler Köyü’ne giden asfalt yolun 5. kilometresinde batıya ayrılan iki kilometrelik taşlık yolun sonunda Şeytan Deresi vadisine varılır. Bu vadinin dik yamacında, kayaların yüzünde 9 niş içerisinde M.S. I2. yüzyıldan kalma 11 erkek, 4 kadın, iki çocuk ve bir dağ keçisi kabartması mevcut.