ERZURUM
Erzurum’un M.Ö. 4900 yıllarında kurulduğu tahmin ediliyor. Erzurum’u da içine alan bölge tarih boyunca Urartular, Kimmerler, İskitler, Medler, Persler, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Selçuklular, Bizanslılar, Moğollar, İlhanlılar ve Safaviler gibi çok çeşitli kavim ve medeniyetler tarafından yönetilmiş.

Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük kenti olan Erzurum oldukça eski bir yerleşim birimi. Palandöken Dağı eteklerinde kurulu olan kent son yıllarda kış turizminin en önemli merkezlerinden biri halini aldı. Erzurum adı, “Azzi”, “Erzen” (Darı), “Arze” ve özellikle Müslüman Araplar’ın “Erzenu’r Rûm” (Erzen-i Rum) ismiyle anılan aynı bölgedeki eski ve tarihi bir şehirden geliyor.
Anadolu’nun en eski devletlerinden biri olan Hititler’in sınır bölgesinde bulunan Erzurum, tarihi göç ve istila yolları üzerinde yer aldığından pek çok kültüre ev sahipliği yapmış.
Şehre hakim bir noktada yer alan Osmanlı yapısı Erzurum iç kalesini, kente yolunuz düştüğünde ziyaret edebilirsiniz. Rus işgalleri sırasında çok tahrip olan yapının güneybatı köşesinde ve kalenin eski kapısının bitişiğinde yer alan ve Saat Kulesi olarak bilinen Tepsi Minare yer alıyor.1179 yılında yapılan Ulu Cami ise yedi geniş avlusu ile benzeri olmayan bir mimariye sahip.
Kentin en önemli eserlerinden Çifte Minareli Medrese ise, avlulu, 2 katlı, 4 eyvanlı medrese türünün en anıtsal örneklerinden.
Kuzey cephesine hakim taç kapısı başlı başına bir sanat ürünü. 13. yüzyıl başında İlhanlılar tarafından yaptırılmış olan Çifte Minareli Medrese’nin arkasında Üç Kümbetler yer alıyor ki, bunların en ünlüsü Emir Saltuk’a ait olanı. 13. yüzyıl Hatuniye Türbesi Sultan Alaettin Keykubat’ın kızı için yapılmış. Yine 13. yüzyılın bol kiremitli Yakutiye Medresesi Selçuklu mimarisinin başka bir yüzünü yansıtıyor.
Erzurum’dan Artvin ve Karadeniz yönünde 120 km. uzaklıktaki cam gibi parlak bir görünümü olan Tortum Gölü civarına Türkiye’nin en sakin yöresi denilebilir. Gölün Kuzey ucunda, 47 metreden düşen Tortum Çağlayanı’nı görmenizi öneririz.
Kenti gezerken, mücevheratçılıkta kullanılan Erzurum Oltu Taşı (siyah taşı) görmemek mümkün değil. Taşhan’ın (Rüstem Paşa Kervansarayı) üst katındaki dükkanlarda bu taşları ve bu taşlardan hazırlanmış takıların her türünü görebilirsiniz.
Erzurum çevre illere ve ülkenin diğer bölgelerine kara, demir ve havayolu ağıyla bağlı. Karayoluyla İstanbul -Erzurum 1225 km. Ankara-Erzurum ise 877 km. Erzurum Havaalanı, şehre 10 km. mesafede.
ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE
Erzurum’un sembolü haline gelen Çifte Minareli Medrese’nin kitabesi olmadığı için yapılış tarihi kesin olarak bilinemiyor. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanlarından Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olabileceğine atfen Hatuniye Medresesi adıyla da anılıyor. 13. yüzyılın sonlarında yaptırıldığı kabul edilen Medrese, bir dönem tophane bir dönem de kışla olarak kullanılmış.
35×46 m. boyutlarındaki Medrese’nin zemin katında on dokuz, birinci katında ise on sekiz oda bulunuyor. Dört yandan revaklarla çevrili 26×10 m. ölçülerindeki avlunun batı yönündeki kare alanın döneminde mescid olarak kullanıldığı düşünülmekte.
Medrese’nin bezemesinde kullanılan geometrik motifler, Selçuklu taş süslemesinde çokça kullanılan bitki motifleri ile bezeli Medrese’nin en önemli yanı figürleri. Taçkapının her yüzünde süslemelerle kuşatılmış dört adet pano var. Panoda hayat ağacı, iki başlı kartal ve altta iki ejder figürü yer alıyor.
Çifte Minareli Medrese, oyma taşlı kapısı ve görkemli çifte minaresi ile büyüleyici etkiye sahip. Anadolu Selçuklu mimari geleneğinde açık avlulu, iki katlı ve iki minareli eğitim kurumu olan Çifte Minareli Medrese, Anadolu’nun en büyük medresesi.

ÜÇ KÜMBETLER
Üç Kümbetlerden sekiz köşeli plan üzerine oturtulmuş olan kümbetin Saltuklu Devleti’nin kurucusu Emir Saltuk’a ait olduğu sanılıyor. Tamamiyle kesme taştan yapılmış olan kümbetlerin diğer ikisini kimlerin yaptığı bilinmiyor. Kümbetlerin genel olarak 13. yüzyıl sonu ve 14. yüzyıl başına ait oldukları kabul ediliyor.
ERZURUM KALESİ
Kale, Erzurum’a 79 km. uzaklıktaki tarihi İpek Yolu üzerinde yer alıyor. İlk inşa tarihi kesin olarak bilinmeyen Erzurum Kalesi’nin M.S. 5.yüzyılın ilk yarısında Bizanslılar tarafından yaptırıldığı tahmin ediliyor.
İç kale mescidine minare olarak yaptırılan Saat Kulesi, Tepsi Minare ve Kule diye de adlandırılıyor. Şehre hakim bir tepe üzerinde kurulu bulunan Erzurum Kalesi’nin surlarındaki Saat Kulesi her taraftan çok rahatlıkla görülebiliyor.
Erzurum Kalesi’nin içinde yer alan Tepsi Minare, Saat Kulesi adıyla da tanınıyor. Şerefe kitabesinde Saltuklu Emirlerinden Muzaffer Gazi Bin Ebü’l Kasım tarafından XII. yüzyılın ilk yarısında yaptırıldığı yazılı.

Erzurum, oltu taşı işçiliği ile çok ünlü. Oltu taşından yapılan tespih, ağızlık, bilezik, gerdanlık, broş, küpe ve saç tokası gibi aksesuarlar yörenin en önemli özgün eserleri.
YAKUTİYE MEDRESESİ
Medrese taçkapısında bulunan kitabeye göre, İlhanlı Hükümdarı Sultan Olcayto zamanında Gazanhan ve Bolugan Hatun adına, Cemaleddin Hoca Yakut Gazani tarafından 1310 yılında yaptırılmış. Türkler’in Anadolu’ya gelişlerinden hemen sonra başlayan Anadolu’yu değişik amaçlı mimarî eserlerle donatma çabası bütün tarihi olaylara rağmen devam etmiş ve Selçuklu Dönemi geleneksel mimarî tarzı Yakutiye Medresesi’nde de sürdürülerek anıtsal bir yapı ortaya çıkarılmış. Yapı dört eyvanlı kapalı avlulu medreseler grubundan. Eyvanlar arasında hücreler yer alıyor. Batı eyvanı değişik bir tarzda ele alınarak iki katlı inşa edilmiş. Güney eyvanı mescit olarak planlanmış ve bu eyvanın her iki duvarında mermer vakfiye kitabesi yer alıyor. Orta avlunun üzeri mukarnaslı bir kubbeyle örtülü. Doğu eyvanın bitiminde kümbet yer alıyor. Kümbette mezar bulunmuyor. Medresenin dışa taşkın taç kapısı ve iki köşesindeki minareleriyle kurulan denge, yapının bütününde de cepheye karşılık kümbet yerleştirilerek sağlanmış. Bu da mimarlığın Selçuklu Döneminde bilimsel metotlarla yapıldığının en önemli göstergelerinden biri. Ancak köşelerdeki minarelerden biri şerefeye kadar, diğeri kaideye kadar yıkılarak üzeri konik külâhla kapatılmış. Cephede yer alan bitkisel, geometrik motifler ve sembolik tasvirlerde de denge ve simetriye önem verilmiş. Gerek taç kapısındaki ve hücre kapılarındaki süslemeler gerekse minaredeki çini süslemeler o dönemde, sanatta gelinen noktayı ve sanata verilen önemi göstermekte…
Taç kapısının her iki yüzünde, silme kemerler içerisinde altta ajurlu bir küre, hayat ağacı, her iki taraftaki pars figürleri ve üstte çift başlı kartal, Selçuklu Döneminde dini inançların anlatımını da içeren ve bazı farklılıklarla değişik yapılarda karşımıza sık sık çıkan bir semboldür.

PALANDÖKEN DAĞLARI
Uluslararası standartlara uygun bir kış tatil merkezi olan Palandöken’e Erzurum havaalanından 15 dakikada ulaşılıyor. Ülkemizdeki en uzun kayak pistine sahip Palandöken’de Ejder Pisti’nin başlangıç noktası 3100 metre, bitiş noktası ise 2200 metre, uzunluğu da 7200 metredir. Bu pistlerden çeşitli pistlerle bağlantılı ve çeşitli zorluk derecelerinde toplam 20.000 metre kayma olanağı bulunuyor. Kayak sezonunun oldukça uzun olduğu Palandöken dağlarında kasım ayından mayıs sonlarına kadar kış sporu yapmak mümkün. Öyle ki kimi zaman haziran ayında bile kayak yapılabiliyor.
ÇORUH NEHRİ
Bayburt’ta doğan ve Erzurum’un İspir ilçesi sınırlarından geçip Artvin’in Yusufeli ilçesine uzanan, oradan da Batum’a vararak Karadeniz’e dökülen 466 km. uzunluğundaki Çoruh Nehri, rafting sporu yapmak isteyenlerin uğrak yeri. El değmemiş bakir güzellikleri ve doğal yapısıyla raftingçilerin gözde merkezlerinden biri olan Çoruh Nehri, özellikle yaz aylarında yabancı sporcuların akınına uğruyor. Suyu en hızlı akan nehirlerimizin başında gelen Çoruh’ta 1993 Dünya Rafting Şampiyonası da yapılmıştı.
Çoruh Nehri’ne Erzurum’un güneybatısına düşen İspir ilçesine her gün şehir merkezinden kalkan otobüsler ile ortalama 3-4 saatte ulaşmak, sarp vadiler arasında kamp kurarak, rafting yapmak mümkün.
TREKKİNG
Erzurum’un kuzeyinde yer alan Dumlu Dağları üzerinde günübirlik doğa yürüyüşleri yapmak mümkün. Bu yürüyüş rotasında üç saatlik bir yürüyüşle Fırat Nehri’nin önemli kollarından biri olan Karasu’nun kaynağı durumundaki soğuk su gözesine ulaşabilirsiniz, ayrıca Palandöken Dağları da yürüyüş için son derece uygun güzergahlara sahip.
TORTUM ÇAĞLAYANI

Tortum Gölü’nün son kısmında, Tortum Çayı’nın 48 m. yüksekten düşmesiyle oluşan çağlayan, dünyanın en büyük çağlayanlarından biri olarak kabul ediliyor. Vadideki bir dağın heyelan sonucu çayın önünü kapatmasıyla meydana gelen çağlayan, Erzurum’a 120 km. uzaklıkta.
TORTUM GÖLÜ
Tortum Gölü, 1700’lü yılların ortalarında bugünkü Uzundere ilçesi Balıklı Köyü batısında bulunan bir dağın heyelan sonucu Tortum çayının önünü kapatmasıyla oluşmuş bir göl. Erzurum, Artvin karayolu üzerindeki göl, Erzurum’a 120 km. uzaklıkta. Çevresi yeşil alanla çevrili gölün son kısmında Tortum Çayı’nın 48 metre yüksekten düşmesiyle oluşan Tortum Çağlayanı görülmeye değer güzellikte.