İÇ ANADOLU BÖLGESİ

Yerköprüler Şelalesi
Yerköprüler ve Yeşilköy Şelalesi
Hasanboğuldu Şelalesi
Yeşilköy’un 4 km. kadar batısında Zamantı Irmağı bulunuyor. Birinci Yerköprü’nun girişinde Yeşilköy Şelalesi var. İkinci Yerköprü daha büyük. 100 m. uzunluğundaki bu kalker köprünün altından Zamantı akıyor. Zamantı üzerinde rafting yapılıyor. Erciyes ve Yerköprüler civarında trekking turizmi çalışmalarına başlanmış.

Konya
Kapuzbaşı Şelaleleri ve Aladağlar
Kapuzbaşı Şelaleleri
Aladağ, Yedigöller dağ turizminin önde gelen bölgelerinden biri. Birinci sınıf, uzun gövdeli Karaçam ağaçlarından oluşan Hacer Ormanıyla süslü Aladağlar Milli Parkında 100’den fazla göl ve birçok şelale bulunuyor. Deniz seviyesinden 2000 m. yükseklikteki yörede Yedigöller ve Kapuzbaşı Şelaleleri görülüyor. Aladağlar’a yürüyerek çıkış dört, iniş iki saat sürse de Yedigöller ve Şelale çevresinde kamp yapan birçok gezgine rastlanıyor. Kayseri ili Yahyalı ilçesine 76 km. mesafede Kapuzbaşı Köyü yakınlarında 7 şelale olarak bulunan Kapuzbaşı Şelaleler bölgesi doğal sit alanı… Kayalar arasında yer yer 70 m. yükseklikten coşkuyla akıp çevreye uçuşan su zerrecikleriyle serinlik saçan görkemli şelale Aladağ ve Aksu çayı sularıyla birlikte Zamantı Irmağı’na karışarak Seyhan Nehrine akıyor. Şelale dökülüşü sırasında çıkardığı ürpertici sesler ve görüntüsü nedeniyle ziyaretçilerini etkileyip beyin yorgunluğu ve düşüncelerden çarçabuk kurtararak, şaşkınlık içinde bırakıyor. Dağcılık, avcılık, akarsu balıkçılığı için uygun ortamların bulunduğu bölgede Yahyalıya bağlı 3 km. uzaklıkta Yeşilköy ve 10 km. uzaklıkta Derebağ Şelaleleri bulunuyor.
Kayseri ili Yahyalı ilçesine 76 km. mesafede Kapuzbaşı Köyü yakınlarında 7 şelale olarak bulunan Kapuzbaşı Şelaleler bölgesi doğal sit alanı…
Derebağ Şelalesi
Yahyalı ilçesine 10 km. uzaklıktaki yayvan akışlı kaynak çağlayan Derebağ Şelalesi dar bir vadinin içine 15 m. yukseklikten akıyor. Kaynağını yüksek kayanın ortasından içerilere giden iki mağara oluşturmak ta.
Kayseri Tarihi
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Kayseri (eski Mazaka, Kaisareia), klasik çağlarda Kapadokya adı verilen bölgede bulunuyor.
Kızılırmak’ın güneyinde bulunan bu bölge, Tuz gölünden Fırat nehrine kadar uzanıyor. İpek Yolu buradan geçiyor. Bu nedenle her çağda tüm ulusların ilgisini çekmiş ve pek çok uygarlıkların beşiği olmuş.
Kayseri, M.Ö. 4000 ile M.S. 2000 olmak üzere 6000 yıllık bir tarihe sahip. M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu’ya gelen Hititler, Kayseri’ye 22 km uzaklıkta bulunan Kültepe (Kaniş) şehrini kurmuşlar. Kültepe, Kayseri ovasının en büyük şehri ve Anadolu’nun en büyük höyüklerinden biri. Kültepe’nin hemen yanında yer alan Karum’da (Pazarşehir) yapılan kazılarda bu döneme ait çivi yazısı ile çeşitli yazılı tabletler bulunmuş ve bu tabletlerden Asurlu tüccarlarla Hititli yerliler arasındaki ticari ilişkilere ait bilgiler elde edilmiş. Kültepe, M.Ö. 4000 yılından Roma devri sonuna kadar devamlı olarak yerleşme görmüş.
Kayseri’nin 68 km kuzeydoğusunda, dağlık bir bölgede Helenistik ve Roma dönemlerinde uzun süre önemli bir kale olarak kullanılan Kululu adlı bir yerleşim yeri daha kurulmuş. Kültepe ve Kululu, Tabal Krallığının da önemli şehirlerinden. M.Ö. 11 ve 7’nci yüzyıllarda ise bu krallığın merkezi, Erciyes’in eteğinde yer alan Mazaka şehri. M.Ö. 6 ve 5’inci yüzyıllarda bu bölge, Med ve Perslerin egemenliğinde kalmış.
Bağımsız Kapadokya Krallığı M.Ö. 280 yıllarında kurulmuş. Başkenti yine Mazaka’dır ve bu dönemde 400 bin nüfuslu büyük bir şehir.
M.S. 17 yılında Roma eyaleti haline gelen bu bölgenin yönetimi için Roma’dan vali gönderilmiş. Yeni eyaletin başkenti Kaisareia. (eski Mazaka). Bugünkü Kayseri, adını o dönemde Latince bir isim olan Kaisareia’dan almış.
395 yılında Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu içerisinde kalan Kaisareia, politik alanda olmasa bile ticaret alanındaki önemini günümüze kadar koruyabilmiş. Kaisareia, nüfusu 400 bin olan ve saray, kitaplık, misafirhaneler, cüzzam hastanesi, kilise gibi yapıların bulunduğu büyük bir şehir konumunda.
691 ve 721 yıllarında Kayseri, kısa sürelerle Arapların akınına uğramış ve 1071 yılında Malazgirt zaferinden sonra Türk topraklarına katılmış.
1127 yılında Danişmendlilerin, 1162 yılında ise Anadolu Selçuklularının olan şehir, Selçuklular zamanında Konya’dan sonra ikinci başkent olmuş. 1244 yılında İlhanlıların saldırısına uğramış, bir süre Moğol-İlhanlı valilerince yönetilmiş. Kayseri, 1343 yılında Eretna Beyliğinin, 1398 yılında Osmanlıların eline geçmiş. 1402 yılında Ankara savaşından sonra Karamanoğullarının ve Dulkadiroğullarının olan şehir, 1515 yılında Yavuz Sultan Selim’in İran seferi dönüşünde Dulkadiroğullarından alınarak kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmış. Kayseri, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, önce Karaman, sonra Ankara eyaletine bağlı sancak, daha sonra da Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte vilayet merkezi olmuş. Doğal sit alanları, Erciyes, Sultansazlığı ve Kapuzbaşı şelalesi çevresi..
Kentsel sit alanlarına örnek olarak Yeşilhisar ilçesinde Erdemli, Soğanlı ve Keşlik köylerindeki eski yerleşim yerleri gösterilebilir. Arkeolojik sitler ise oldukça çok sayıda. Bunlardan bazıları, höyükler, yeraltı şehirleri, eski kilise kalıntıları ve kazı alanları.
Erciyes Dağı
Günpınar Şelalesi
Günpınar Çayı, kaynağından çıktıktan sonra kayalar arasında oldukça yüksek bir düşüş yapar.
Darende İlçesi’nin 10 km. batısında bulunuyor. Günpınar Çayı, kaynağından çıktıktan sonra kayalar arasında oldukça yüksek bir düşüş yapıyor. Şelalenin çıkardığı ses, toz halinde çevreye yayılan su zerreciklerinin kayalar üzerinde akışı, izlenmeye değer. Şelalenin çevresini kaplayan ağaçlar, Günpınar’ın görünümünü daha da muhteşem hale getiriyor. Şelale, her yıl çok sayıda ziyaretçinin akınına uğrıyor. Günpınar’ın çevre düzenlemesi Özel İdarece yaptırıldıktan sonra, şelalenin cazibesi daha da artmış.

Sızır Şelalesi
Gemerek İlçesi, Sızır Belediyesi’ne 1km mesafede yeşil bir alan içerisinde Göksu Çayı üzerinde bulunuyor. Alabalık tesisleri var. Göksu çayının bazı kısımlarında sazan türü balıklar avlanabiliyor.
Malatya Tarihi
Malatya’nın, Anadolu ile Mezopotamya arasında geçit veren yol güzergâhında olması, tarihin ilk çağlarından bu yana çeşitli medeniyetlerin, il ve çevresinde yaşamasına sebep olmuş. Hitit, Asur, Med, Pers, Roma, Arap ve Bizans uygarlıkları Malatya’dan gelip geçmiş, son olarak Türkler bu bereketli topraklar üzerinde yerleşip, hüküm sürmeye başlamış. Torosların devamı olan Beydağları’nın çevrelediği Malatya’yı kıvrımlarla bölen akarsular ve dağ eteklerinden çıkan kaynak sularının bolluğu, yörede meyve bahçelerinin ve ova içerisinde yeşil bir örtünün yaygınlaşmasına sebep olmuş. Malatya’da, turunçgiller ve muz gibi az sayıda meyvenin dışında, hemen hemen bütün meyveler yetişmekte. Dünyaca ünlü kayısından kirazına, elmasından armuduna kadar her meyveyi yetiştirmek ve taze taze bulup yemek mümkün. Malatya’nın doğal güzelliği, topraklarının verimliliği ve tarihsel dokusunun yanı sıra, şehre 100 km. mesafedeki Nemrut Dağı’na bağlantısı turizm çekiciliğini arttırmakta.
Zengibar Kalesi