Marmara Bölgesi
Ayasofya Müzesi
Selimiye Camii
Mimar Sinan’ın 80 yaşında yarattığı ve “Ustalık eserim” dediği anıtsal yapı, Osmanlı Türk sanatının ve dünya mimarlık tarihinin baş eserlerinden. Çok uzaklardan dört minaresi ile göze çarpan yapı, kurulduğu yerin seçimiyle, Mimar Sinan’ın aynı zamanda usta bir şehircilik uzmanı olduğunu da gösteriyor. Mimarlık tarihinde en geniş mekana kurulmuş yapı olarak nitelenen Selimiye Camii, yerden yüksekliği 43.28 m olan, 31.30 m çapındaki kubbesiyle de dikkat çekici. Cami, mimari özelliklerinin erişilmezliği yanında taş, mermer, çini, ahşap, sedef gibi süsleme özellikleriyle de son derece önemli. Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin baş yapıtlarından. Yapının çini süslemelerinin, Osmanlı sanatında ayrı bir yeri var. 16. yüzyıl çiniciliğinin en güzel örnekleri olan bu çiniler, ‘sıraltı’ tekniğiyle, İznik’te yapılmış.

Merkez. (Edirne)
Topkapı Sarayı
Osmanlı padişahlarının yaşadıkları Topkapı Sarayı, dünyanın her yerinden gelen binlerce turist tarafından ziyaret edilen, İstanbul’un en görkemli yapıtlarından biri. 15-19. yüzyıllar arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezinde bulunan Topkapı Sarayı, labirentleriyle, Boğaz, Haliç ve Marmara Denizi’nin sularının karıştığı noktada, bir kara parçası üzerinde yer alıyor. 1466-1478 yılları arasında inşa edilmiş olan bu saray, diğer Avrupa saraylarının aksine çeşitli köşk ve dairelerden oluşmuş bir yapı. Fatih devrinde ortalama 750 kişi olan saray halkı gittikçe kalabalıklaşarak, 19. yüzyılın normal günlerinde 5000, bayram günleri gibi özel günlerde ise 10.000’i aşan nüfusa ulaşmış. Bu nedenle saraya zamanla yeni yeni ilaveler yapılmış. Ana girişle olan bağlantısı Bab-ı Hümayun’la sağlanan ve Yeniçeriler’in konakladığı ön avlu, bugün binlerce ziyaretçiyi getiren otobüs ve araçların park alanı olarak hizmet veriyor. Bir sonraki kapı olan Bab-üs Selam kapısı ikinci avluya açılıyor ve buradan sarayın içine giriliyordu. Bugün Topkapı Sarayı’nda, Osmanlı padişahlarının yüzyılları aşkın bir sürede topladıkları efsanevi hazineler olan koleksiyonlar, tahtlar, mücevherler, ipek ve yapay liften dokunmuş Türk kumaşları, ipek kaftanlar, sultan giysileri ve değerli seccadeler sergileniyor. Dünyaca ünlü Topkapı Hançeri, Nadir Şah Tahtı ile Kaşıkçı Elması da burada.
Salı günü hariç her gün 09.30-17.00 saatleri arasında açık. Sarayın içinde bir cafe mevcut.
Dolmabahçe Sarayı
Ondokuzuncu yüzyılda Sultan I. Abdülmecit tarafından yaptırılan Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı Karabet Balyan. Dolmabahçe Sarayı üç katlı, simetrik planlı bir yapı. 285 odası ve 43 salonu var. Denizde 600 metrelik bir rıhtımı, birisi çok gösterişli iki anıtsal kapısı bulunuyor. Dolmabahçe Camii ve Saat Kulesi ile bir külliye oluşturan Dolmabahçe Sarayı, mevcut hiçbir sarayda bulunmayan zenginlik ve ihtişama sahip. Duvar ve tavanlar devrin Avrupalı sanatçılarının resimleri ve tonlarca ağırlığında altın süslemeleri ile dekore edilmiş. Meşhur Hereke ipek ve yün halılar, Türk sanatının en güzel eserleri, birçok yerde görülüyor. Pırıl pırıl kristal avize, şamdan ve şömineler sarayın pek çok odasında güzelliklerini sergilemekte. Dünyadaki saraylar içerisinde en büyük balo salonu Dolmabahçe’de. Salonda 36 m. yüksekliğindeki kubbesinden ağırlığı 4.5 ton olan devasa kristal avize asılı duruyor. Bu ihtişamlı saraydaki en önemli olay ise 1938 yılında Atatürk’ün ölümü.

Dolmabahçe Caddesi. (Beşiktaş) Pazartesi ve Perşembe hariç her gün 09.00-16.00 saatleri arasında açık. Sarayın bahçesinde bir cafe yer alıyor.
Beylerbeyi Kasrı
Asya kıyısında, Boğaziçi Köprüsü’nün kuzeyinde yer alan ve yapımı 1865 yılında tamamlanan Beylerbeyi Kasrı, padişahların konuklarını ağırladıkları bir köşktü. Cephe ve iç dekorasyonda Doğu ve Türk motifleri, Batı süs öğeleri ile birlikte kullanılmış. Üç katlı yapı, harem ve selamlık bölümlerini oluşturan 26 oda ve 6 salondan ibaret. Bu küçük sarayın içi her biri küçük çapta bir servet olan Bohemya avizeleri, Yıldız imalatı çiniler ve seramik vazolarla süslenmiş. Denize bakan cephe süsleri, bakımlı bahçe ve orta bölümdeki havuzlu salon ile spiral merdivenler dikkat çeken yerler. Arka yamaçta bir büyük havuz, teraslar ve türünün en güzel örneği olan at ahırları yer alıyor.
Pazartesi ve Perşembe dışında her gün 09.30-17.00 saatleri arasında açık, Beylerbeyi.
Rumeli Hisarı
Rumeli Hisarı, İstanbul Boğazı’nın en dar yerinde ve Anadolu Hisarı`nın tam karşısında 1452 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış. Rumeli Hisarı da Anadolu Hisarı gibi Boğaz’dan Bizans`a gelecek yardımları engellemek ve savunmayı güçlendirmek amacıyla inşa edilmiş. Hisar surlarının uzunluğu kuzeyden güneye 125 metre. Ayrıca yerden yüksekliği ise 30 metre olan 3 kuleye sahip. Bu üç büyük kule, yapımını üstlenen Çandarlı Kara Halil, Saruca ve Zaganos Paşalar’ın adlarıyla anılıyor.
1953 yılında restorasyondan geçirilen Hisar, içine eklenen açık hava tiyatrosu ile birlikte müze halini almış. Günümüzde kültürel etkinliklere ve konserlere ev sahipliği yapıyor.
Pazartesi hariç her gün 09-12.30 ve 13.30-17.00 saatleri arasında açık, Rumeli Hisarı.
Galata Kulesi
Galata Kulesi, 1348 yılında Cenevizliler tarafından inşa edilmiş. 61 m. yüksekliğinde ve bodrum dahil 12 katlı olarak tasarlanan kule, Galata surlarının baş kulesi olma özelliğinde.
1509 yılında İstanbul’u sarsan ve “Küçük Kıyamet” adı verilen depremde surları yıkılan kulenin sadece kendisi kalmış ve II. Beyazıt’in buyruğuyla mimar Murat Bin Hayrettin tarafından onarılmış. Osmanlı devrinde tersane deposu gibi çeşitli işlevlere tahsis edilen kule, 16. yüzyılda Kasımpaşa Tersanesi’nde çalışan tutsakların zindanına dönüşmüş, 18. yüzyılda ise yangın gözetleme yerine. 1960’lı yıllarda tepeden tırnağa onarılan kule günümüze ulaşana kadar pek çok onarım ve restorasyona tabii tutulmuş.
Kendine özgü konik formlu çatısıyla İstanbul’un simgelerinden biri olan kule günümüzde lokanta ve cafe olarak hizmet veriyor.
Hendek Caddesi (Galata)
Çemberlitaş
Çemberlitaş, İstanbul’daki en eski yapı. 330’da Bizans’ın, Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edilmesi üzerine, imparator Konstantin tarafından yaptırılmış. O zamanlar Konstantin Forumu’nun tam ortasında yer alıyormuş. Ucunda eskiden imparatorun Güneş Tanrısı Helios biçiminde bir heykeli varmış. Adını gövdesini saran demir çemberlerden alıyor.
Divan Yolu, Vezirhane Caddesi. (Cağaloğlu)
Arkeoloji Müzesi
19. yüzyıl sonlarında ünlü ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından, İmparatorluk Müzesi olarak kurulan İstanbul Arkeoloji Müzesi, çeşitli kültürlere ait sayısı bir milyonu aşan eseriyle, dünyanın en büyük müzeleri arasında sayılıyor. Müzenin koleksiyonları içinde, Balkanlar’dan Afrika’ya, Anadolu ve Mezopotamya’dan Arap Yarımadası’na ve Afganistan’a kadar, Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde yer alan medeniyetlere ait eserler yer alıyor. Arkaik Dönem’den Bizans Dönemi’ne kadar olan heykel sanatının gelişimi sergilenen eserler kronolojik sıralama içerisinde izlenebiliyor. Ana binanın üst katında ise küçük taş eserler, çanak çömlekler, pişmiş toprak heykelcikler, hazine bölümü, 80.000 sikke, mühür, nişan ve madalya bulunuyor.
Pazartesi dışında her gün 09.30-17. 00 saatleri arasında açık, Topkapı Sarayı Birinci Avlu.
Yerebatan Sarnıcı
Ayasofya’nın karşı çaprazında bulunan Yerebatan Sarnıcı, 6. yüzyılda yeraltı sarnıcı olarak inşa edilmiş. Sarnıç toplam 136 sütundan oluşuyor. Sütun başları korint ve erken Bizans özellikleri taşımakta. Şehirde varlıkları bilinen 70’i aşkın sarnıç arasında ziyarete açık olan tek ve en büyük sarnıç.
Salı hariç her gün 09.00-17.00 saatleri arasında açık.
Ayasofya Müzesi
Altı yıl (532-538) gibi çok kısa bir sürede inşa edilen kilisenin görünümü karşısında imparator Justinianus’un “Süleyman Peygamber, artık senden daha üstünüm!” diye bağırdığı rivayet edilir. Mermer levhalarda ve mozaik süslemelerde kendini gösteren görkemli iç donanımın yanı sıra, Ayasofya’yı ziyaret edenlerin hayranlıkla gözlemlediği bir başka nokta da; iç mekanın dahiyane biçimde bölümlenmiş birliği, öyle ki bu uyum kilisenin “Dünyanın Sekizinci Harikası” olarak tanımlanmasına yol açmış. Kilisenin duvarları renkli mermer levhalarla kaplı. Tabandan, kubbenin tepesine kadar olan uzaklık 55.60 metre. Kubbenin açıklığı ise 33 metre. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasıyla camiye dönüştürülen yapıya dört minare eklenmiş. Ayasofya, 1934 yılından beri müze olarak kullanılıyor.
Pazartesi hariç her gün 09.30-17.00 arasında açık, Galeri 09.00-10.30 ve 13.00-15.00 saatleri arasında açık.
Sultanahmet Camii
Çini dekorasyonu nedeniyle “Mavi Cami” olarak da adlandırılan, altı minareye sahip Sultanahmet Camii şehrin en büyük camisi. “Mavi Cami” Osmanlı mimarlık sanatının ulaştığı en son noktanın ürünü. Tıpkı dışarıdan görünüşü gibi yapının içi de büyük bir birlik ve yalınlık içinde. Dört görkemli yivli taşıyıcı, tonoz kemerini ve ana kubbenin kenar köşeliklerini taşıyor; taşıyıcılar aralıklı olmakla birlikte neredeyse kare biçimindeki cemaat yerinde biraz sıkışık duruyor. 20.000’den fazla İznik çinisinin mavi ve beyazı ile Kuran yazmalarının altın sarısı, halıların kızıllığıyla mükemmel bir uyum içinde. Çoğunluğu renkli camlı olan 260’ı aşkın pencere sayesinde dev mekân (51×53 metre) ışıl ışıl aydınlık, ama aynı zamanda da mistik bir loşluk söz konusu.
Süleymaniye Camii ve Külliyesi
Mimar Sinan’ın “Kalfalık eserim” dediği Süleymaniye Camii ve Külliyesi, İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Altı medrese, tabhane, imaret, kervansaray, bimarhane, hamam, mektep, oda ve dükkanlar ve Kanuni ile Hürrem Sultan’ın türbelerinden oluşan Süleymaniye Külliyesi, sosyal ve kültürel bağlantıları ile Fatih külliyesinden sonraki en büyük kompleks.
1550-1557 yılları arasında Kanuni tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış. Avlunun köşelerinde sade ve zarif dört minare yükselmekte. Bu minarelerden ikisi ikişer, ikisi üçer şerefeli. 10 şerefe, Kanuni’nin 10. hükümdar olduğuna işaret. Tamamı organik olan cami planında, hiçbir bölüm diğer bölümün güzelliğine kurban edilmemiş. Kendine özgü eğilimleri olan bir kültürün zevk ve geleneklerini yansıtan bu anıt, teknik etkiyi zedelemeksizin mimari ile kaynaşmış aşırılıktan uzak sade bir incelikle süslenmiş.
Tiryaki Çarşısı Sokak. (Süleymaniye)
Küçük Ayasofya Camii
Küçük Ayasofya, camiye dönüştürülmeden önce Suriye kökenli Romalı lejyonerler Sergios ve Bakchos’a adanmış bir kiliseydi; bu iki lejyoner Hristiyanlığı kabul etmiş ve bu uğurda şehit olmuşlardı. Kilise, Büyük Ayasofya’dan yalnızca birkaç yıl önce inşa edilmiş; yapımı sırasında ana kubbenin inşa olanaklarının araştırıldığı kolayca anlaşılıyor. Zengin iç donanımdan geriye yalnızca mermer kaplamalar ve sütunlar kalmış.
Mehmet Paşa Sokak.(Sultanahmet)
Ortaköy Camii
Cami, Sultan Abdülmecid tarafından Mimar Nigoğos Balyan’a 1853 yılında yaptırılmış. Oldukça zarif bir yapı olan cami Barok üslubunda. Geniş ve yüksek pencereler Boğaz’ın değişken ışıklarını caminin içine taşıyacak biçimde düzenlenmiş. Merdivenle çıkılan yapının tek şerefeli iki minaresi var. Duvarları beyaz kesme taştan yapılmış. Mihrap mozaik ve mermerden, minber ise somaki kaplı mermerden yapılmış ve ince bir işçiliğin ürünü.
Ortaköy.
Rüstempaşa Camii
Mısır Çarşısı’nın birkaç adım ötesinde Osmanlı İstanbulu’nun gerçek bir örneği gizli: Muhteşem Süleyman’ın Baş Veziri ve damadı Rüstem Paşa’nın camii. Cami, padişah tarafından 1561 yılında, Süleymaniye Camii’nin inşaatı bittikten sonra Mimar Sinan’a yaptırılmış. Rüstempaşa Camii pek ziyaret edilmeyen, ama belki de şehrin en alımlı camisi. İçindeki eski halılar ve Osmanlı seramik sanatının yükselme dönemine ait çinilerin üzerindeki zarif desenler inanılmaz güzellikte. Pazarların bir arada bulunduğu mahallenin kargaşa ve gürültüsünden sonra, caminin sessizliğinde zaman durmuş gibi geliyor.
Zeyrek Camii (Pantokrator Manastır Kilisesi)
Bizans’ın önemli bir manastır kompleksinin baş kilisesi. Üç kiliseden meydana gelmiş. Büyük kilise II. Ioannes Komnenos’un birinci eşi Eirene tarafından (1118-1143) yaptırılmış ve Hz. İsa’ya ithaf edilmiş. Önce bu kiliseye cenaze törenlerinin yapıldığı küçük bir kilise, daha sonra ise Theotohas Eleousa’nın himayesinde bir başka kilise eklenmiş. İstanbul’un fethinden sonra kilisenin bölümleri medreseye çevrilmiş ve zamanın bilginlerinden Molla Zeyrek’in adını almış. Bugün cami olarak kullanılıyor.
Zeyrek.
Kariye Müzesi (Khora Manastırı)
Kariye Müzesi
İstanbul’un Edirnekapı semtinde bulunan Kariye, kent dışı kırsal alan anlamına gelen Khora sözcüğünden geliyor. Khora Kilisesi, daha önce burada mevcut olan bir şapelin yerine İmparator Justinianus zamanında inşa edilmiş. Zamanla harap olan yapı 11. yüzyılda yeniden yapılmış.
Kariye Müzesi’ndeki mozaik ve freskler Bizans resim sanatının son dönemine ait 14. yüzyılın en güzel örnekleri. Hz. İsa’nın ve Hz. Meryem’in hayatına ait sahneler yer alıyor. İstanbul fethinden sonra camiye dönüştürülen yapı bugün müze olarak hizmet veriyor.
Edirnekapı.
Ermeni Patrikhanesi
İstanbul’daki Ermeni Patrikhanesi, Ermeni Kilisesi’nin yeryüzündeki dört hiyerarşik merkezinden birisi (diğerleri Erivan, Beyrut ve Kudüs’te bulunuyor). İlk İstanbul Patriği 1. Hovaghim, Fatih Sultan Mehmet döneminde görev yapmış. İstanbul Ermeni Patrikliği’nin Meryem Ana Merkez Kilisesi ve geleneksel ahşap Patrikhane binası 1641 yılından itibaren, o zamanlar Konstancalion adlı bir liman olan Kumkapı’da bulunuyor.
Kumkapı.
Aya Irini Kilisesi
“Kutsal Barış Kilisesi” Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda yer alıyor, 4. yüzyılda inşa edilen yapı şehrin en eski kilisesi. 740 yılında bugünkü biçimini almış, Osmanlı döneminde ise silah ve mühimmat deposu görevini görmüş. Restore edilişinden bu yana sergiler ve kültürel etkinlikler için kullanılıyor.
Topkapı Sarayı Birinci Avlusu. (Sultanahmet)
St. Antuan Kilisesi
20. yüzyılın ilk yirmi yılı içinde yapılmış İstanbul’un en büyük Katolik kilisesi. Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi üzerinde bulunan St. Antuan Kilisesi’nin mimarı Giulio Mongeri. Kilisenin altı yıl süren inşaatı 1912 yılında tamamlanmış. İstanbul’un en büyük kiliselerinden biri olmasının yanı sıra, cemaati en geniş katolik kilisesi de St. Antuan. Geniş bir avlu içerisinde bulunan betonarme kilise İtalyan Neo-gotik tarzının izlerini taşıyor.
İstiklal Caddesi (Beyoğlu)
Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi
Sadrazam Ali Paşa Caddesi’ndeki Patrikhane, Ortodoks Rumların en kutsal mekanı. Bugünkü binasına 1602 yılında taşınan Patrikhane, 1800’lü yıllarda yapılan restorasyonla günümüzdeki görünümüne kavuştu. Üçlü bir kapıdan girilen patrikhanede basamaklardan yukarı doğru çıkıldığında ana kapıya ulaşılıyor.
Ana kapı, 1821 yılında idam edilen Patrik V.Grigorios ve üç metropolitin anısına kapalı tutuluyor. Girişler sol taraftaki kapıdan yapılıyor. Bu kapıdan 1700’lerde bazilika tipinde inşa edilen Aya Yorgi kilisesine geçiliyor.
Aya Yorgi’de dünyada sadece on, onbeş tane bulunan üç taşınabilir mozaiği görebilirsiniz. Kilisede yer alan demir kaplamadaki sütun deliğinin Hz. İsa’nın gerildiği çarmıha ait olduğuna inanılıyor. Patrikhane’de Rus Ortodoks cemaatinden kalma çok kıymetli dini eşyalarda mevcut.

Fener
Bulgar Kilisesi
Haliç kıyısında yer alan Bulgar Kilisesi diye anılan Aya İstefanos Kilisesi, içindeki sütunlar ve asma katlar da dahil olmak üzere, demir döküm. Demirler, 1871 yılında Viyana’da döktürülmüş, deniz yoluyla Haliç’e getirilmiş. Neo-gotik tarzdaki yapı mobil bir özellik taşıyor. Yani sökülüp takılabiliyor. Gerekirse bulunduğu yerden taşınıp, başka bir yerde kurulabiliyor. Dönemin ünlü mimarlarından Aznavour’un eseri. Kilise, Fener Rum Patrikhanesi’nden ayrılan Bulgar azınlık için yapılmış. Günümüzde halen bu cemaat tarafından kullanılıyor. Bahçesinde ilk Bulgar patriklerinin mezarları mevcut.
Mürsel Paşa Caddesi- Balat. (Haliç)
Ulu Cami
Bursa’nın simgesi Ulu Cami, 1396-1400 yıllarında Yıldırım Bayezıt tarafından, tamamıyla kesme taştan, çok kalın ve yüksek duvarlarla 12 ağır dört köşeli paye üzerine, pandantiflerle, yirmi kubbeli olarak yaptırılmış. Çok kubbeli camilerin en klasik ve anıtsal bir örneği. Zengin ve ferah mekanı ile bütün Türk camileri arasında en büyük ölçüye (318 m2) sahip. Rumi ve palmetlerle ince işlenmiş küçük geçme panoları, geometrik örnekli korkuluk şebekeleri, ön cephesindeki kitabe ve şebekeli tacı ile minber Selçuklu üslubundan Osmanlı üslubuna geçişin tipik bir örneği.
Merkez. (Bursa)
Muradiye Külliyesi
Sultan II. Murat tarafından 1424-1426 yılları arasında yaptırılan külliye; cami, medrese, imaret, hamam ve 12 türbeden oluşuyor. Cami Osmanlı mimarisinde, ilk zamanlarda çok kullanılmış olan yan mekanlı camiler türünden. Barok uslüptaki mihrap ve minberi 18. yüzyıldan kalma. Muradiye Külliyesinde II. Murat ve ailesi adına yaptırılmış 12 türbe bulunuyor. Türbeler Osmanlı şehzadelerinin hüzünlü sonlarını hatırlatırcasına kederli ve zarif. Türbede yatanlar II. Murat, Cem Sultan, I. Ahmet, Şehzade Mustafa ve diğer Osmanlı şehzadeleri.
Cem Sultan Türbesi
Muradiye. (Bursa)
Yeşil Camii
Osmanlı mimarisinin İznik’teki en önemli anıtsal yapısı olan cami, ilçenin doğusunda Lefke Kapısı’nın yakınında yer alıyor. Çandarlı Hayrettin Paşa tarafından 1378-1398 yıllarında yaptırılmış. Köşe sütunları ile mukarnas nişli, geometrik geçmeler, Rumi ve palmet kabartmalarla süslü sade mermer mihrap, en eski ve devrin en güzel Osmanlı örneği. Selçuklu geleneğine uyan tuğla minare, camiye adını veren, yeşil firuze, sarı ve mor renkli çinilerle süslü. İznik Yeşil Camii, Selçuklu mimarisinden doğduğu sezilen Osmanlı üslubuna geçiş yapılarından biri olarak kabul ediliyor.
Iznik (Bursa)
Cumalıkızık
Osmanlı yerleşimlerinin yavaş yavaş Bursa civarına kaydırıldığı dönemde kurulmuş 700 yıllık bir vakıf köyü Cumalıkızık; Osmanlı’nın erken dönemine ilişkin sivil mimarinin en güzel örneklerini barındıran, tarihi dokusunu günümüze dek koruyabilmiş bir açık hava müzesi aynı zamanda… Köyde evler iç içe inşa edilmiş. 700 yıllık geçmişi olan köyde 190’ı halen oturulan 265 ev var. 700 yıllık cami, evlenme törenleri ile bayramlarda kullanılan tarihi hamam, sanatevi ve Etnografya Müzesi Cumalıkızık’ta görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Bursa’nın 10 kilometre doğusunda, Bursa-Ankara karayolundan Uludağ eteklerine sapan yol, 3 kilometre sonra Cumalıkızık köyüne ulaşıyor. Ekşi maya ile yapılmış ve odun ateşinde pişirilmiş nefis ekmeğinin tadına bakmadan Cumalıkızık’tan ayrılmayın. Fırının ekmeği kadar çöreği de ünlü.