MARMARA BÖLGESİ
BOĞAZİÇİ
Avrupa ve Asya’yı ayıran Boğaz’da, Karadeniz’e doğru geleneksel ve unutulmaz bir deniz gezisi yapmadan İstanbul’un tadına varılamaz.
İki modern asma köprü ile birbirine bağlanan Avrupa ve Asya kıyıları büyük bir ihtişam ve doğal bir güzellik ile geçmiş ve günümüzün simgesi. Yalıların yanında modern oteller, taştan hisarların yanı başında rustik saraylar ve küçük balıkçı köylerinin nostaljisini taşıyan semtlerde şık yapılar…
Boğaz’ı görmenin en iyi yolu kıyılarında zig zag çizen yolcu vapurlarından birine binmek. Eminönü’nden başlayan gezi sanki bir bayramda akraba ziyaret ediyormuş gibi sırayla Boğaz’ın Asya ve Avrupa kıyılarına uğrayarak devam ediyor. Gezi, aşağı yukarı 6 saat sürüyor.
Boğaz’ın en güzel yerinde yer alan, zamanında padişahların sayfiye yeri olan Ortaköy Osmanlı Dönemi’nden beri ilgi çeken bir yerleşim merkezi. Bugün cami, kilise ve sinagog üçgeninde yer alan Ortaköy, çarşısı ve içindeki seyyar “entel pazarı”, hediyelik eşya dükkanları, kafeleri, barları ve restoranlarıyla İstanbul’un önemli eğlence ve alışveriş merkezlerinden birisi. Ortaköy’den Avrupa yakasına devam ederseniz sırasıyla karşınıza Kuruçeşme, Bebek ve Rumeli Hisarı çıkacak. Hisar’da Fatih Sultan Mehmet’in 1452 yılında, şehri fethetme hazırlıkları çerçevesinde, Avrupa yakasına 1000 usta ve 2000 işçinin çalışmasıyla 4 ayda yaptırdığı görkemli bir kale olan Rumeli Hisar’ı yükseliyor. Amacı Bizans’a kuzeyden gelebilecek yardımların önünü kesmekmiş. Rumeli Hisarı herhalde klasik Osmanlı hisar mimarisinin en güzel örneği. Boğazın Asya tarafında ise asma köprüyü geçince, Beylerbeyi Sarayı ve sarayın arkasından İstanbul’un en yüksek noktası olan Çamlıca Tepesi yer alıyor. Anadolu Hisarı’nın yanındaki Küçüksu Kasrı Asya kıyısını süslemekte. Hisarlar geçildiğinde, her iki kıtayı bağlayan ikinci köprü olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü su geçidinin iki tarafını birleştiriyor. Kanlıca, yoğurduyla ünlü bir balıkçı kasabası Asya tarafında. Kanlıca ve Çubuklu’dan sonra popüler bir dinlenme yeri Beykoz Korusu (İbrahim Paşa Korusu) geliyor.
Avrupa yakasındaki Tarabya’dan sonraki virajdan Boğaziçi’nin Karadeniz’e kavuşması ilk defa görünüyor. Buradan İstinye, Yeniköy, Sarıyer semti içlerine kadar elçiliklere ve şahıslara ait eski yazlıklar ve balık lokantaları sıralı. Sarıyer ve sonraki Rumeli Kavağı vapur seferleri ile Boğazı gezenlerin Avrupa yakasındaki son iskeleleri. Balık lokantaları ile şöhretli her iki komşu semt ve karşı kıyıda bulunan Anadolu Kavağı, tatil günleri en kalabalık yerlerden. Boğaziçi bu yerleşimleri geçtikten sonra sadece yeşil koruluklarla örtülü yamaçlara sahip. Her iki kıyıda son yerleşimler Karadeniz’e komşu Anadolu ve Rumeli Fenerleri ile balıkçı köyleri.
PRENS ADALARI

Plajları, yeşil dokusu, yürüyüş yolları, çam ormanlarıyla örtülü vadileri, tepeleri ve kıyılarıyla Adalar, eskiden beri bilinen en önemli dinlence alanları.
Yaz aylarını buralarda geçirme şansına sahip olanların yanı sıra, günübirlik eğlenmeye, çamlar altında piknik yapmaya, denize girmeye veya balık avlamaya gelenlerin rağbet ettiği Adalar, konuklarını rahatlatan ferah ve sakin bir atmosfere sahip. Büyükada, Heybeli, Burgaz ve Kınalı adalarına otomobil getirmek yasak. Gezintiler, üstü açık tenteli faytonlarla yapılıyor.
BÜYÜKADA

Adalar’ın İstanbul’a hem en uzak, hem de en büyüğü olan Büyükada, tarihi iskelesi, büyük çarşı meydanı ve ünlü balık lokantalarıyla ziyaretçilerini son derece keyifli bir atmosfer içinde karşılıyor. Anadolu Kulübü tesislerine uzanan sağ kanattaki yolda çay bahçeleri ve balıkçı barınağı yer alıyor. Birahanelerin, midye tavacıların ve kafelerin dizildiği yol çarşıya çıkıyor.
Dik bir yokuştan yürüyerek 20 dakikada çıkılan ve adanın en yüksek noktası olan 202 metre yüksekliğindeki Yücetepe, yaygın olarak “Aya Yorgi Tepesi” olarak anılıyor. Buradaki Aya Yorgi Manastırı ve Kilisesi her yıl 23 Nisan ve 24 Eylül tarihlerinde çok sayıda yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor. Hristiyan inanışına göre, Aya Yorgi’ye yürüyerek çıkan insanlar “yarı hacı” sayılıyor. Muhteşem bir manzaraya sahip olan Aya Yorgi Tepesi’nden Sedef Adası ve İstanbul sahillerini kuş bakışı seyredebilirsiniz.

BURGAZADA
Büyükada’ya oranla daha sakin ve dingin olan Burgazada, İstanbul Limanı’ndan 10 deniz mili uzaklıkta konumlanıyor. Kayalık ve bitki örtüsü açısından fakir olan Burgazada’nın kıyılarından denize girilebiliyor. Yeterli tesislerin mevcut olduğu Ada, İstanbullular tarafından sayfiye olarak kullanılıyor. İskeleye yanaştığınızda meydanın hemen gerisindeki cami ve az ötesindeki kilisenin, Ada mozaiği hakkında kabaca da olsa bir fikir verdiği Burgazada, Kalpazankayası ve Sait Faik’i ile ünlü bir adamız. Sait Faik’in müze haline getirilen Burgaz Çayırı Sokak 15 numaradaki evi ziyarete açık.
HEYBELİADA

Heybeliada, nüfus ve yüzölçümü açısından ikinci büyük ada. Ümittepe (85 metre), Değirmentepe (136 metre) ve Köytepe (128 metre) gibi üç yüksek noktası bulunan adada askeri liman dışında üç liman daha yer alıyor. Değirmenburnu ve Çamlimanı’ndan denize girilebiliyor. Daha çok mütevazı bir kasabayı andıran Heybeliada’da, Büyükada ve Burgazada’da olduğu gibi faytonla gezebilirsiniz.
Yerleşim alanlarının, mahallelerin içinden geçerek ulaşılan Ruhban Okulu ve Aya Triada Manastırı’nın yanı sıra, şimdiki adıyla Heybeliada Rum Erkek Lisesi de adadaki tarihi hayli eskiye dayanan yapılardan.
KINALIADA

Adaların en küçüğü olan Kınalıada, İstanbul’a en yakın ada. Marmara, temiz bir deniz olduğu zaman vapurla Ada’ya gelenler, serin sularla bir an önce kucaklaşmak için sabırsızlanırmış. Şimdi Adalılar deniz yerine, kulüplerinin veya evlerinin havuzlarında serinlemeyi tercih ediyor.
POLONEZKÖY

Polonezköy; İstanbul’un Anadolu yakasında Beykoz sırtlarına kurulu şirin bir yer, eski bir Polonya köyü.
Padişah Abdülmecit’in izniyle 1800’lü yılların ortalarında köye yerleşen göçmenlerin torunları, hala köyde yaşıyor. Bahar ayları Polonezköy’ün canlanışına sahne oluyor. Oksijen içinde yapılan keyifli gezilerin yanı sıra, özel koşu ve bisiklet parkurlarından da faydalanılan Polonezköy, paintball, binicilik, tenis ve golf gibi sporları yapmak için de ideal bir yer. Köyde denize giremeseniz de bahçeleri, kır lokantaları, piknik alanları, şirin otelleri, doğa sporları, dinlenme ve at binme olanaklarıyla huzurlu bir tatil yapabilirsiniz.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün Anadolu-Kavacık çıkışından sadece 12 kilometre uzaklıkta olan köye ulaşmak için tabelaları izlemek yeterli. Yalnız özel aracınız yoksa boş yere yola çıkmayın; çünkü Polonezköy’e otobüs veya başka araç yok.
ŞİLE
Şile, İstanbul’a 70 km. uzaklıkta yer alıyor.
İstanbul’un hemen yanı başında yer alan Şile’nin yeşili huzur verirken, hırçın Karadeniz’i ise insanın kanını kaynatıyor.
Burada denize girmek için iyi yüzme bilmek şart. İlçenin en önemli simgelerinden Şile Feneri, 1858-59 yıllarında Sultan Aziz tarafından inşa ettirilmiş. Ünlü Şile Kalesi ise Bizanslılar tarafından inşa edilip, Osmanlılar tarafından kullanılan bir yapı. Şile’deki diğer ilginç bir yapı da, fenerin 600 metre gerisinde bulunan ve arasından çıkan su kaynağının gözyaşına benzemesi nedeniyle “Ağlayan Kaya” olarak anılan doğal yapı. Şile, yaz aylarında denize girmek ve piknik yapmak isteyenlerin gözde tatil yöresi olmakla kalmıyor; bahar ve kış aylarında da çevre gezileri ve mangal partileri için ayrı bir olanak sağlıyor.
KABAKOZ
Akçakese-Şile arasındaki Kabakoz Köyü, Safranbolu’nun simgesi ahşap evlere benzeyen yapılarla dolu.
Evler, köyün çevresindeki yeşillikler ve denizin rengi, fotoğraf tadında görüntüler yaratıyor.
AKÇAKESE

Akçekese, tipik Karadeniz evleri ile dikkat çeken bir köy. Köyün eşsiz kumsalında bir dönem altın tozuna rastlandığı biliniyor.
Etrafı küçük, güzel koylar ve küçük adalarla çevrili.
Akçakese sahilinde yer alan ve Olimpos’taki ağaç evlerin aynısı olan Akkaya Tatil ve Kamp Merkezi ağaç evleri ile yörenin en sıra dışı tesisi. Ağaç evler ve kumsalın muhteşem görüntüsü ve dinginliği, kent yorgunları için yılın her mevsimi kaçış alternatifi yaratıyor.
AĞVA
A ğva, görülmeye değer şirin bir tatil beldesi. Eğer köye sıcak bir mevsimde uğradıysanız, dereden çıkıp denize açılmak için bir motor kiralamayı ihmal etmeyin. Nefis bir deneyime başlamak üzeresiniz… Kilimli Koyu’nda yapacağınız turda rotanızı Ağva Feneri’nden Kerpe tarafına çevirdiğinizde karşılaşacağınız kıyı oluşumlarına hayran kalacaksınız. Rüzgarla birlik olan dalgalar, kıyılardaki kayaları oya gibi işleyerek mağaralar, adalar ve anıtlar yaratmış. Şimdiye kadar dalgalara direnmeyi başarmış tek bir anıt kaya var: Gelin Kayası. Denizden de karadan da muhteşem görünen bu kaya, koyun bekçisi gibi duruyor. Beyaz renkli olduğu için “Gelin Kayası” adı verilen taş, gerçekten de beyaz duvaklı bir gelini anımsatıyor.
Nostaljik bir balıkçı köyü olan Ağva’da, kendinize yemek yiyecek bir bahçe, denize yakın veya çayların üzerine kurulu lokantalardan birini seçme özgürlüğünüz var. Ağva balıkhalinde satılan ve denizden tutularak taze şekilde tezgaha konan balıklardan da satın alabilirsiniz.
KERPE
Masmavi deniziyle sırtını çam ormanlarına dayamış şirin bir Karadeniz köyü Kerpe.
Kerpe Burnu’ndaki eşsiz güzellikteki kayalıklar ise turistleri bölgeye çeken başlıca unsur.
Tarihte Kalpe olarak anılan Kerpe, İstanbul’dan üç kürek günü mesafede gösterilir, “öküz boynuzu” biçiminde tarif edilirmiş.
Kerpe’de orman içinde ya da Kayalıklar’da yürüyüşe çıkabilir, tekne kiralayıp dolaşabilir, Kerpe Burnu arkasındaki Miço Limanı’nın anıtsal kayalarını, gizli koylarını ve dehlizlerini bir de denizden görebilirsiniz. Kayaların altındaki boşluklar, dalış sporu meraklıları için ideal. Su altına meraklıysanız, Kerpe Burnu kayalıklarında denize girip zıpkınla kefal, levrek, kofana, karagöz avlayabilir, 10-12 metre derinlikte yatan amforaları görebilirsiniz.
Kerpe; Kandıra’ya 10 kilometre, İzmit’e ise 50 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
KEFKEN
Kandıra’ya bağlı kıyı yerleşimlerinin en gelişmişi olan Kefken, denizi, kumsalları ve çam ormanlarıyla vazgeçilmez bir tatil beldesi…
Kefken’e 1 kilometre mesafede Kovanağzı ve plajı yer alıyor. Yazlık villaların çokça görüldüğü koyda ilerledikten sonra rampayı çıkıp toprak yoldan, denize yönelinirse Pembe Kayalar mevkiine ulaşılıyor. “Pembe Kayalar”, deniz seviyesinde, baklava biçimli kesilmiş kayalardan oluşan ve ilginç jeolojik yapısıyla görenlerde hayranlık uyandıran bir yer. Suyun içindeyken yumuşak olan kayalar, çıkarıldıktan sonra sertleşmekte. Bu özellikleri nedeniyle, Osmanlı döneminde insan gücüyle dikdörtgenler şeklinde kesilerek İstanbul’a getirilmiş, Sultanahmet Camii dahil birçok caminin yapımında ve Anadolu Hisarı’nda kullanılmış. Kefken Adası ise tekne gezisi yapıp tarihi kalıntıları görebileceğiniz, yüzebileceğiniz, 45 dakikalık mesafede, Pembe Kayalar’ın karşısında bulunan bir ada.
Kandıra merkezine 20 kilometre uzaklıkta yer alıyor.
BallIkayalar
Ballıkayalar Kanyonu, İstanbul’a yaklaşık bir saat uzaklıkta…
İzmit sınırları içinde bulunan, göletleri, deresi ve şelalesiyle göz dolduran bu yemyeşil vadi, 1994 yılında tabiat parkı ilan edilmiş. Ballıkaya bölgesi, trekking ve dağcılık sporlarıyla ilgilenenlerin yakından tanıdığı bir bölge… İstanbul’a yakınlığının yanı sıra bu tür sporlara uyumlu doğası nedeniyle Ballıkayalar’a pek çok günübirlik tur düzenleniyor. Tabiat parkı içinde konaklama tesisi bulunmuyor. Fakat kamp yapma şansınız var. Kanyonun en yüksek noktası ise, bu iş için ideal. Ballıkayalar’a gelirken, hele de mevsim sonbahar ise, fotoğraf makinenizi yanınıza almayı sakın unutmayın… Bölge içinde bulunan Ballıkaya deresi, göçmen kuşların uğrak yeri olduğundan ilginç enstantaneler yakalamanız işten bile değil!..
Ballıkayalar’a ulaşmak için E-5 karayolu üzerinden Gebze’ye, oradan da Tavşanlı köyüne doğru ilerleyin. Tavşanlı’yı geçip stabilize yolu takip etmelisiniz.
MAŞUKİYE
Dört mevsim boyunca doğanın bin bir çeşit güzelliğini keşfetmenin mümkün olduğu bir yerleşim Maşukiye; yöre halkının “Buraya gelen aşık olur” dediği ve “maşuk” tan (aşık) gelen ismi ile Kocaeli’ne bağlı bir belde…
Maşukiye farklı ve doğayla başbaşa bir gün geçirmek isteyenlerin her mevsim gidebileceği bir yer. Yemyeşil sık bitki dokusunun içine girdiğinizde kendinizi kaybedebilirsiniz. Yapacağınız en iyi şey Alabalık Vadisi’nin yukarılarına doğru tırmanmak… Lokantaların bittiği yerde toprak yol sizi gitmek istediğiniz yere kadar götürüyor. Birbirinden ilginç yeşil dokunun içinde ulu kestane ve meşe ağaçları görebilirsiniz. Yolun başında hoş bir sürprizle karşılaşacaksınız. Dağlardan gelen sulardan oluşan bir şelale yazın etrafı serinletiyor. Yol kenarında mağaralar da var ama henüz içleri gezi alanı olarak düzenlenmemiş. Yürüyüşünüz sırasında, eğer mevsimindeyseniz ıhlamur toplayan kadınlara rastlarsınız, şaşırmayın. Daha da tırmanmak isterseniz suyun toplandığı yere çıkabilirsiniz. Burası lokantaların bulunduğu yerden yarım saatlik uzaklıkta.Vadide sıralanan kır lokantaları ve piknik masaları, yazın olduğu kadar kışın da ilgi görüyor.
Yemekten sonra, gezmeye devam diyorsanız izleyebileceğiniz bir diğer rota, Kartepe yolu…
Sapanca’ye 8 km. uzaklıkta yer alıyor.
SAPANCA GÖLÜ
Sapanca ilçesi aynı adlı gölün kıyısına kurulmuş sevimli bir ilçe.
Sapanca Gölü, İstanbulluların yakınlığı nedeniyle gözdeleri arasında. Sapanca gölünün yüksekliklerindeki Arifiye Ormanı’nda güzel kamping ve piknik alanları bulunuyor.
17 Ağustos depreminin yıkıcı etkisinden nasibini alan Sapanca ve çevresi, her şeye rağmen doğal güzelliklerinden hiçbir şey kaybetmemiş. Göl kıyısında dolaşmak mümkün. Çay bahçeleri ve restoranlar da burada sıralanmış. Gölün balıkları ve özellikle yayın ve çevredeki çiftliklerde üretilen alabalıklar son derece lezzetli. Göl çevresine, kış mevsiminin bütün muhteşem görüntüsünün tadını çıkarabileceğiniz bir panorama hakim. Sapanca Gölü’nde Dedeman Gölevi de çok rağbet görüyor. On dönümlük bir arazi üzerinde bulunan Gölevi, eşsiz manzarasıyla söğütlerin altında özel bir gün geçirmenizi sağlıyor. İddialı mönüsüyle nefis barbekü lezzetlerini de tadabileceğiniz Dedeman Gölevi’nde, ister trekking yapın, isterseniz oltayla balık avlayın, seçim sizin…

İstanbul’a 120 kilometre uzaklıkta yer alıyor.
ÇINARCIK ERİKLİ YAYLASI
Erikli Yaylası, Yalova-Çınarcık’ta, Teşvikiye Köyü’nün 6 kilometre kadar yukarısında yer alıyor.
Eskiden yaylacıların yaz aylarında da kaldığı Erikli, uzun süredir boş. Denizden 600 metre yükseklikteki yayla kestane, karaağaç, ıhlamur, köknar ve elma ağaçlarıyla kaplı. Doğal yürüyüş parkuru, başta İstanbul olmak üzere yakın çevreden gelen yürüyüş severlere ev sahipliği yapıyor. Erikli Deresi boyunca uzanan yürüyüş parkurunun en önemli özelliği üzerinde çok sayıda şelalenin yer alması.
Erikli Yaylası’na gitmek için Yalova merkezindeki tabelaları takip ederek, Çınarcık sapağına dönün.
Çınarcık merkezinde Erikli Yaylası’nı gösteren tabelalar var.
İZNİK GÖLÜ
İznik Gölü Marmara Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise beşinci büyük tatlısu gölü.
Gölü besleyen derelerin gölle buluştuğu noktalarda küçük sazlıklar ve deltalar var. Gölün çevresi piknik sahaları, turistik tesisler, gezi alanları ve florası çok zengin bitki örtüsüyle kaplı. İznik gölünün batısında bulunan antik Basilinopolis kentinin iskelesi su seviyesi düştüğünde görülebiliyor.
İznik’te yiyeceğiniz yemeklerin tadına doyamayacaksınız. Gölün su ürünleri arasında, yayın, sazan, alabalık ve istakoz bulunuyor. Restoranların hemen hepsinde istakoz, güveç ve göl balıkları revaçta.
İznik’e özel aracınızla gitmek için Çamlıca otoyol gişelerinden girip Bayramoğlu, Darıca sapağından ayrılarak Eskihisar feribot iskelesine ulaşabilirsiniz. Topçular geçişi 40 dakika sürüyor. Yalova’dan sonra karşınıza Orhangazi çıkıyor. Şehir merkezindeki trafik ışıklarından İznik tabelası yönüne dönünce, 41 kilometre sonra İznik’e ulaşabiliyorsunuz. Aynı yolda Orhangazi-İznik arasında çalışan minibüsler de sefer yapıyor. İznik’in her yerini aracınızla gezebilirsiniz.
MUDANYA
Bursa’nın iskelesi durumundaki Mudanya, Marmara denizinin bir girintisi olan Gemlik körfezinde yer alıyor.
Mudanya, kagir evleri ve tarihi dokusu ile ilgi çekici bir yöre. İskele ile müze haline getirilen Mudanya Mütarekesi Binası arasındaki sahil doldurularak gezinti yolu yapılmış. Eskiden deniz kıyısında olan balıkçı lokantaları, meyhaneler bu yolun kenarına masalarını çıkarıyor.
Mudanya bir sahil kasabası olmasına karşın denize girmek istendiğinde biraz yol katedilmesi gerekiyor. Kıyıdan batıya doğru uzanan yol 7 km. sonra eski Rum yerleşimleri olan Siye’ye (Kumyaka) ve 11 km. sonra Trilye’ye (Zeytinbağ) çıkıyor.
Siye’nin çarşaf böreği ve cevizli lokumu meşhur. Trilye’de ise eskiden ipekböcekçiliği yapılıyormuş. Ancak zeytinlerin ilaçlanması sebebiyle ipekböcekleri bu bölgede yaşayamamaya başlamışlar, dutlar sökülüp kerestesinden kayıklar yapılmış, şimdi halk balıkçılık ve zeytincilikle uğraşıyor. Trilye zeytini sofralık zeytinlerin en iyilerinden biri olarak biliniyor. Rumlar zamanında elli kadar yağhane varmış, günümüzde sadece birkaçı çalışır durumda. Bölgede balık oldukça fazla. Rivayet ediliyor ki tarihin eski zamanlarında belde bir balık yatağıymış ve burada tutulan barbunlar Doğu Roma İmparatorunun sofrasına kadar gidermiş. Şimdi öyle bol değilse de iskeledeki balıkçı lokantalarında taze ve nisbeten ucuz balık yemek gene de mümkün.
Mudanya Belediyesi özel halk otobüslerinin Bursa-Mudanya hattında her saat başı sefer yapılıyor. İstanbul’dan ise deniz otobüsleri ile ulaşabilirsiniz.
ULUDAĞ
Günümüzdeki adına 1925 yılında kavuşan ve olağanüstü doğası, flora ve faunasının zenginliği ile 1961 yılında milli park ilan edilen Uludağ’ın 11 bin 338 hektarlık alanı koruma altında.
Uludağ, zengin pist seçenekleri ve renkli gece hayatıyla ülkemizin en popüler kayak merkezi olarak haklı bir üne sahip. Uludağ’da toplam 13 lift ve snow track ile ezilebilen 15 pist bulunuyor. Uludağ Milli Parkı’nda ikisi sadece günübirlik olmak üzere toplam 4 adet kamp ve kullanım alanı yer alıyor: Bunlar Sarıalan, Çobankaya, Kirazlıyayla ve Karabelen. Alt kademelerden zirveye doğru değişen iklimsel özellikler ise dağın biyolojik çeşitlilik açısından zenginleşmesine yol açmış. Uludağ çok ender rastlanan bir tür olan Apollon kelebeklerinin barındığı nadir yerlerden biri aynı zamanda.Yaklaşık otuzu yalnızca burada yayılma gösteren, yüzün üzerindeki bitki örtüsü, Uludağ’ın kış sporlarının yanı sıra doğa gözlemcileri ve botanik meraklıları için de önemli bir merkez haline gelmesine sebep olmuş. Her yılın Kasım ayından Mart ayına kadar süren kar yağışı ve kayak mevsimi Nisan ve Ağustos aylarında bir çiçek şenliğine dönüşüyor. Kirazlıyayla ve Sarıalan mevkileri yaz aylarında trekking, doğa sporları ve kamp yapmak için cazip yerleşim sunan yerler.
OYLAT
Şifa arayanların uğrak noktası olan Bursa’nın İnegöl ilçesine bağlı Oylat Kaplıcaları’na gitmek için ille de hasta olmak gerekmiyor.
Tertemiz havasını soluyarak yürüyüşler yapıp, çağlayanların köpüklerini seyrederek büyülü bir dünyanın huzurunu yakalayabilmek için de Oylat’a gelebilirsiniz.
Oylat deresinin çağlayanlar oluşturarak geçtiği vadi, çam, gürgen, meşe, kestane, ıhlamur, kavak, çınar ağaçları ile kuşburnu ve böğürtlen gibi sayısız bitkiden oluşan ormanla bütünleşiyor. İki tarafı vadilerle çevrili yamaçta kurulu Kaplıcalar mevkii, sırtını Uludağ’ın devamına yaslamış. Kaplıca suyu, uzun sürede getirdiği kalsiyum karbonatlı ve kalsiyum sülfatlı sularla “çökelek” meydana getirip, kaplıcanın bulunduğu terasları oluşturmuş. Başı dumanlı “Sivri Kaya Tepesi” ile kaplıcalar arasında bulunan kanyon görünümlü vadi sürekli taze hava koridoru yaratıp oksijen pompalıyor. Oylat Kaplıcaları’nın suları radyoaktivite ve diğer şifalı unsurları ile radyum emanosyonu (rodon) halinde ormanın temiz havasına yayılıyor. Böylece kaplıca yalnız banyo olarak değil teneffüs yoluyla da vücuda giriyor. Kandaki seviyesi, yarım saatte, teneffüs edilen havadaki miktarla eşitleniyor.
Kaplıcalar İnegöl’e yaklaşık 27 kilometre uzaklıkta.
ULUABAT GÖLÜ
Bursa yakınlarında tarihle doğanın birlikte yaşandığı ve bir çeşit kuş cenneti olan Uluabat Gölü’nde yayın, turna, sazan gibi balıklar ve su kerevitleri yaşıyor.
Su ürünleri bu kadar çeşitli ve bol olunca, balıkçıl birçok kuş türü de yemlenmek, yavrulamak ve konaklamak amacıyla Uluabat Gölü’nü seçiyor. Göçmen kuşların bölgeyi terk ettiği mevsimlerde bile, kuş cennetinde sürekli olarak yaşayan diğer türler görmeye değer güzellikteler.

Yalova yolunda Bursa’ya ve kente girmeden, sağdan ayrılan çevre yoluyla Uluabat Gölü’ne ulaşabilirsiniz.
MANYAS KUŞ CENNETİ
Marmara Bölgesi’nin ılıman iklimi içerisinde ve kıtalararası göç yolları üzerinde kuşların vazgeçilmez uğrak yerini oluşturan Kuşcenneti Milli Parkı’na kuşlar misafir oluyor, dinleniyor ve karınlarını doyurarak yollarına devam ediyor.
Kuş Cenneti Milli Parkı’nda yetişen başlıca ağaçlar olan söğüt ve ılgın, gölün güney ve doğu kıyılarında yer alıyor. Gölün bütün kıyılarında bulunan saz, kamış, kafa otu ve kandıranın yanı sıra, sulak çayırlarda yüzlerce çeşit çiçekli otlar mevcut. Tatlı su ıstakozu, yeşil kurbağa, sıçrayıcı kurbağa ve ağaç kurbağasının sürekli mevcut olduğu gölde başlıca sazan, yayın, turna, kefal olmak üzere 20 türden fazla balık yaşıyor. Kuş cennetini 246 kuş türünün ziyaret ettiği tahmin ediliyor.
Manyas-Balıkesir karayolunun 15’inci kilometresinden güneye sapan 3 kilometrelik bir yolla Kuşcenneti’ne ulaşılıyor.
KAPIDAĞ YARIMADASI
Küçük köyleri, zengin bitki örtüsü ve ıssız koylarıyla Kapıdağ Yarımadası gezginlere inanılmaz güzellikler sunuyor.
Yarımadanın doğu sahilleri, Tatlısu, Yukarı Yapıcı, Çakıl gibi birbiri ardına sıralanmış küçük tatil beldeleriyle tatilcilere birbirinden farklı konaklama seçenekler sunuyor. Kapıdağ Yarımadası’nın görülecek yerleri arasında yer alan Çayağzı’nda yıllar önce Rumlar ve yerli halk birlikte yaşarlarmış. Şimdi yalnız Selanik’ten gelen göçmenler yaşıyor. Çevrenin koyları hâlâ Rumca adları ile anılıyorlar. Özellikle Draça, Büyük ve Küçük Kakıskala, Burkiki, güney sahillerimizi aratmayacak güzellikte koylardan.
Her gün Bostancı ve Yenikapı’dan deniz otobüsü seferleri düzenleniyor. Bandırma’dan ise, Erdek Belediyesi’ne ait otobüsler ve özel dolmuşlarla Erdek’e ulaşmak mümkün.
ERDEK
Bir yarımada şeklinde Marmara’ya uzanan Erdek, uzun sahil şeridi ve ılıman ikliminin yanı sıra, Kapıdağ ormanında yer alan yürüyüş ve bisiklet parkurları ile hareketli tatil olanakları sunan bir tatil yöresi.
Erdek,Kapıdağ Yarımadası’nın güney-batı kıyısında,kuzey rüzgarlarına kapalı korunaklı bir limanı olan küçük ve şirin bir ilçe. Beş kilometreyi bulan uzun açık plaj boyunca sıralanan oteller, özellikle Çuğra ve Kumluyalı yörelerinde yoğunlaşmış durumda.
Her gün Bostancı ve Yenikapı’dan deniz otobüsü seferleri düzenleniyor. Bandırma’dan ise, Erdek Belediyesi’ne ait otobüsler ve özel dolmuşlarla Erdek’e ulaşmak mümkün.
AVŞA
Doğal güzelliklerinin yanı sıra, şarabı, balığı, diğer deniz ürünleri ve nefis yemekleri ile Avşa Adası’nın tadına doyamayacaksınız.
Avşa adası çevresi neredeyse tümüyle plajlardan oluşuyor ve konaklama için uygun çok sayıda otel, motel, pansiyon, lokanta ve bar bulunuyor. Lokantalarda balık ve adanın yerli yapım şaraplarını tadabilirsiniz. Özellikle vücuttan hemen temizlenebilen iri taneli kumuyla ünlü olan adada iki yerleşim yeri var: Türkler Beldesi ve Yiğitler Köyü. Adanın her yerinden denize girilebiliyor ve cazip kumsallar bulunuyor. Bunlardan en ünlüleri ise Mavi Koy, Çiftlik Koyu, Beyazsaray Mevkii. Yiğitler köyündeki Altınkum plajı da çok ünlü.
Erdek’ten 18 mil uzaklıkta bulunan adaya İstanbul’dan gemi ve deniz otobüsü ile Erdek ve Tekirdağ’dan ise motorla ulaşım sağlanıyor.
MARMARA ADASI
Marmara Adası, giderek kirlenen Marmara Denizi’nde, denize girilebilecek iki-üç yerden birisi.
Sahile yakın yerlerde zeytinlikler, bağlar, yükseklerde kızılçamlar ve güneyde makiler, Marmara Adası’nı yakınındaki diğer adalardan ayırıyor.
Yüzölçümünün yaklaşık yarısı orman alanı olan Marmara Adası, Aba, Köle, Manastır ve Mestanaga koyları ile birbirinden güzel plajları barındırıyor. Asırlık çınarlarıyla ünlü Çınarlı Köyü, ince kumul sahil şeridine ve temiz bir denize sahip. Köye, iskelenin hemen yanından kalkan minibüslerle ulaşabilirsiniz. Köyün biraz ilerisindeki Kayaburnu Koyu ise, yüzmek için sessizlik arayanların gözde yerlerinden biri.
Denizcilik İşletmeleri’ne ait vapur Haziran ayından sonra pazar günleri hariç her sabah 8:30’da İstanbul Sarayburnu İskelesi’nden kalkıyor. Vapur önce Marmara, sonra Avşa Adası’na uğruyor.
KİLYOS
İstanbul’un denize açılan kuzey kapılarından birisi de Kilyos. İstanbulluların balık yemek, piknik yapmak, uzun sahillerinde yürüyüşler yapmak ve kaçamak koylarda biraz yalnız kalmak için seçtikleri bir mekan. Kısmen Belgrad ormanlarının içinden geçen Kilyos yolu, buradaki kır lokantalarının sunduğu mangal keyfi ya da kiremitte alabalık için sık sık mola vermeye değer güzellikte.
KIYIKÖY
Kıyıköy, Kırklareli’ ne bağlı Vize ilçesinin bir köyü… Papuç ve Kazan derelerinin ortasında yeşille mavinin kucaklaştığı Karadeniz’i seyreden bir tepe üzerine kurulu.
Bu güzel köyde hem piknik yapmak, hem denize girmek, hem de muhteşem doğasını paylaşmak için yürüyüş yapmak mümkün. Bölgedeki mağaralar birçok kentliye ve korsana ev sahipliği yapmış. Kıyıköy’e yılın dört mevsimi gitmek mümkün. Her mevsim ayrı bir güzel.
Kıyıköy balıklarıyla ünlenmiş lokantalar ve restoranlarla dolu. Taze balık müdavimleri bölgeyi çok seviyor. Fiyatları da pahalı değil… Eğer balığınızı kendiniz yapmayı tercih ediyorsanız balıkçılardan taze ve ucuz balık alıp orman içindeki yemyeşil piknik alanlarına gidip mangal keyfi yapabilirsiniz.
Kıyıköy İstanbul’dan 164 kilometre uzaklıkta.
İĞNEADA
İğneada Karadeniz kıyısına 20 kilometre uzaklıkta.
Bölgede Erikli, Mert, Hamam, Pedina, Saka, Sülüklü ve Ramana isimleriyle anılan yedi göl bulunuyor. Sazan, kızılkanat, kefal, levrek, ilerya gibi balık çeşitlerinin yaşadığı göller koruma altına alınmış. 20 kilometre uzunluğundaki kumsalda yürüyüş yapmak, sezonda denize girmek mümkün.
DUPNİSA MAĞARASI
Mağaranın bulunduğu tepeye yaklaşanlar nehir yatağına paralel ilerlerken kaya köprü ile karşılıyor.
Mağara ağzında yer alan köprü sanıldığı gibi insan elinden çıkmış değil. İçinden nehir geçen, 3 kilometre uzunluğundaki mağara galerisinde el değmemiş sarkıt ve dikitler dikkat çekiyor. Mağara, Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü üyelerince tanıtılıyor. Mağara turizme açık değil, sadece profesyoneller girip görebiliyor.
İğneada İstanbul’a 250 kilometre uzaklıkta.
SAROS
İstanbul’a yakınlığı dolayısıyla dalış meraklılarının favori yerlerinden biri olan Saros’ta tüpleri yükleyip bir saat içinde boğazın derinliklerine dalabilirsiniz.
Boğaz’da 30 m.derinde her türlü kalıntıyla karşılaşabilirsiniz. Batıklar kadar siyah mercanlar ve bebek taşları da deniz altının sunduğu nimetler. 15 metre derinlikte ise inanılmaz güzellikte bir sualtı faunası sizleri bekliyor.