Maviyle yeşilin eşsiz birlikteliği MARMARİS

Maviyle yeşilin eşsiz birlikteliği MARMARİS

Herodot’un “Dünyanın en güzel göğüne sahip” olarak tanımladığı Marmaris, çam ormanlarıyla bezeli eşsiz bir turizm merkezi.


Marmaris, yılın 12 ayı yeşilin ve mavinin tüm tonlarını görebileceğiniz cennet bir belde. Uzun kıyı şeridindeki büyüklü küçüklü koyları, mavi turun en önemli çıkış noktalarından biri olması, antik kentlere yakınlığı, doğal güzellikleri, modern yat limanları ve her zevke uygun konaklama olanakları Marmaris’i  turizm merkezlerimiz arasında önemli bir yere oturtuyor. Kısa bir süre öncesine kadar sadece balıkçılık ve süngercilikle tanınan Marmaris, bugün ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden.


Sedir Adası (Kleopatra Adası)

Marmaris’e 15 km uzaklıktaki Sedir Adası’na Çamlıköy’den motor seferleri düzenleniyor. Oolotik adı verilen kendine has kumu ve turkuvazdan laciverte uzanan benzersiz denizi adayı gerçekten özel kılıyor.
Kleopatra Adası diye de anılan Sedir Adası’nda, Roma çağından kalma Cedrae ören yeri bulunuyor. Surların kalıntıları çok uzaktan bile rahatça seçilebiliyor. Adanın kuzeybatı yanındaki küçük koyda, halk arasında Kleopatra’nın yüzdüğü rivayet edilen çok ilginç bir plaj var. Efsaneye göre bu küçük koy Kleopatra ile Mark Antonius’un denize girdikleri yer. Buradaki kumu, Antonius sevgilisi Kleopatra için Kuzey Afrika’dan gemilerle getirtmiş. Bu cins kumun bugün yalnızca Mısır’da görüldüğü rivayet ediliyor.


Marmaris Kalesi ve Arkeoloji Müzesi

Marmaris Arkeoloji Müzesi tarihi bir mekanda, Marmaris Kalesi’nde hizmet veriyor. Herodot, Marmaris’te ilk surların, M.Ö. 3000’de yapıldığını yazıyor. O dönemde bir Karya kenti olan Physkos (Marmaris), bugün olduğu gibi Ege Denizi ve Akdeniz arasında bir geçiş noktasıymış. Kentin limanı, Rodos ve Mısır’a açılan ticaret yollarıyla çağlar boyunca önemini korumuş.
M.Ö. 334 yılında, Marmaris’i işgal eden Büyük İskender’in stratejik öneminden ötürü kaleyi onarttığı biliniyor. Kalenin önemli bir kısmı, Birinci Dünya Savaşı sırasında, bir Fransız savaş gemisinin top atışları ile yıkılmış. Yakın zamana kadar içi Marmarisliler tarafından iskan edilen kalede, 18 konut, bir çeşme ve bir sarnıcın bulunduğu biliniyor.



Toplam yedi kapalı mekanı bulunuyor. Beşik tonozla örtülü olan kapalı mekânlardan ikisi arkeoloji salonu olarak düzenlenmiş. Bu salonlarda ve bahçede bölgeden toplanan taş eserler, Hellenistik, Roma ve Bizans çağlarına ait amforalar ile Knidos, Burgaz, Hisarönü kazılarında açığa çıkarılan pişmiş topraktan yapılmış kandiller, şişeler, çeşitli kaplar, cam eserler, ok uçları, sikkeler ve süs eşyaları sergileniyor. Etnografya salonunda ise, Osmanlı Dönemi sonuna tarihlenen günlük yaşamla ilgili dokuma, halı, kilim, mobilya, bakır mutfak eşyaları, silahlar ve süs eşyaları sergilenmekte. Diğer mekânlar sanat galerisi, büro ve depo olarak kullanılıyor.

Dalaman’da rafting

Rafting meraklıları için Dalaman Nehri bulunmaz bir fırsat. Dalaman’ın hareketli sularında size eşlik eden profesyoneller eşliğinde unutamayacağınız bir serüven yaşayabilirsiniz.

Sualtının büyülü dünyası

Marmaris’te tam 52 dalış noktası var. Çeşitli antik kalıntıların yer aldığı Marmaris’in mavi derinlikleri, dalış tutkunlarını mutlu edecek çeşitlilikler içeriyor.

Dış boğaz’da 33 metrede Rodos amfora kalıntıları, Kütük Burnu, Cennet Adası, Kadırga Feneri altındaki antik kırıklar başlıca dalış noktaları. Cennet Adası yamaçlarından yapacağınız duvar dalışında derinliğe dikkat etmelisiniz. Duvarın üstü, birbirinden güzel bitkileri barındırıyor. Ailece gidip çok keyifli bir dalış gerçekleştirebilirsiniz. Dalış sonrası aktiviteleri, deniz tutkunlarını memnun edecek düzeyde.



Tanrıların tercihi DATÇA

Üç tarafı denizle çevrili Datça, Antik çağın ünlü coğrafya bilgini Strabon’a, “Tanrı, sevdiği kulunun uzun ömürlü olmasını isterse, onu Datça’ya gönderir” dedirtecek kadar güzel bir belde.

Ege’nin en eski yerleşimlerinden biri olan Datça yarımadası, doğal güzelliklerine ek olarak hemen yakınındaki Knidos antik kentiyle tarih meraklılarının görmeden geçemeyecekleri bir belde. Datça’ya 28 kilometre uzaklıktaki Tekir Burnu’nda bulunan Knidos Antik kentindeki kalıntılar arasında 10 bin kişilik küçük tiyatro, 20 bin kişilik büyük tiyatro, Odeon, Apollon ile Venüs’e ait çeşitli mabedler bulunuyor.

Datça’nın her yerinden denize, tarihe ve doğaya yürüyerek ulaşabilirsiniz. Kumluk Plajı, Hastane Altı Plajı,Taşlık Plajı ve Şifalı Göl herhangi bir araca gereksinim duymadan gidebileceğiniz yerler. Datça merkeze 4 kilometre uzaklıktaki Kargı Koyu’nda denize girebilir, kumsalda mehtabı izleyebilirsiniz. Palamutbükü, Hayıtbükü, Aktur ve Ovabükü tertemiz denizi ve sakinliğiyle, yüzmeniz, kafanızı dinleyip, dinlenmeniz için birebir. Eski Datça ve Reşadiye’de görülmesi gereken yerler arasında.

Datça spor olanakları ile de tam bir cennet. Tüm su sporlarını yapabilirsiniz. Scuba diving için Türkiye’deki en uygun yerleşim birimlerinden biri. Merkezde birçok dalış kursu ve dalış malzemesi satan dükkan bulabilmeniz mümkün.

Knidos

Knidos, Datça yarımadasının en batı ucundaki Reşadiye Burnu üzerinde bulunuyor. Karayolu ile Datça’ya 35 kilometre mesafede. Denizyoluyla ulaşım turizm sezonu boyunca gezi tekneleri ve yatlarla yapılıyor. Kazılarda açığa çıkarılan buluntularla yerleşimin M.Ö. 14. ve 13. yüzyıla kadar uzandığı sanılıyor. Kent, M.S. 7. yüzyılda Arapların istilasına uğramış ve daha sonra meydana gelen büyük depremler nedeniyle tümden yok olmuş. Eski Knidos kenti, Datça iskelesinin hemen yanında kuruluydu. Bölgenin Pers hakimiyetinde olduğu sıralarda Knidoslular Datça ilçesi yakınındaki kentlerinden ayrılarak, yarımadanın en uç noktasında yeni bir Knidos kenti kurmuşlar. Üç kapıya sahip olan kent surları iyi korunmuş. Ancak kentin kuzeyindeki antik tiyatronun doğu kesimi tamamen yıkılmış. Knidos kenti ünlü heykeltraş Praxitales’e ait Afrodit heykeli ile de ünlü.



Kargı koyu

Merkeze 4 kilometre uzaklıkta küçük ve şirin bir koy. İri taneli kumu, temiz denizi ve henüz tahrip edilmemiş çevresi ile sakin bir tatil geçirmek isteyenler için ideal bir yer. Kargı koyunda konaklanabilecek çok sayıda pansiyon ve lokanta var.



Eski Datça

Küçük bir Akdeniz köyü. Sessiz sakin bir tatil geçirmek isteyenler için ideal bir yer. Üstünde acem borusu ve begonvil hevenkleri taşan yüksek bahçe duvarları arkasında saklı olan geleneksel evleriyle dikkat çekiyor. Bal rengi kesme taşlardan yapılan evlerden bazıları şık, sevimli restoranlara dönüştürülmüş.

Gökova Körfezi

Gökova Körfezi, Muğla’ya 25 km uzaklıkta. Körfezin manzarası, yeşil ve mavinin eşine az rastlanır güzellikteki birlikteliğini gözler önüne seriyor. Körfezdeki sayısız koy Mavi Yolculukların en gözde durakları arasında.



Datça kilimleri
Datça’da Marmaris ve Bodrum’a nazaran alışveriş olanağı daha az. Çok fazla seyyar satıcıya rastlayabilirsiniz. İskele Caddesi ve Turgut Özal Meydanı’ndaki mağazalardan alışveriş yapabilirsiniz. Özellikle badem, zeytinyağı gibi yöreye özgü yiyeceklerle birlikte, yine yöreye özgü motifler taşıyan el işi eşyalar bulabilirsiniz. Elde dokunan halı, kilim ve el işi oyaları çok ünlü. Sokak satıcılarından takılar, gümüş ve hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz. En fazla rağbet gören hediyelik eşyası Afrodit heykelciği ise, yakınlarınız için iyi bir hediye olabilir.

Lezzet üçlüsü: Badem, balık, zeytinyağı
Datça’nın, deniz ürünleri ağırlıklı mutfağında, Akdeniz ve Ege’nin başta çipura, levrek ve barbun olmak üzere tüm balık çeşitlerinin en leziz örnekleri yöreye özgü bir ustalıkla sunuluyor. Köyleri mutlaka ziyaret edin ve köy böreğini deneyin. Datça bademi dünyanın en iyi bademi olarak kabul edilir. İçine badem konularak yapılan özel tatlısı ise çok meşhur. Ayrıca Datça’da, “karavilla” olarak bilinen salyangozlardan yapılan yemeğin şifa getirdiğine inanılıyor.



Dalış noktaları
Datça’da harika dalış alanları var ama bir çoğu yasak bölgeye giriyor. Dalış okulları vasıtasıyla dalmıyorsanız yanınızda yöreyi iyi tanıyan bir rehberin olmasında fayda var. Kara İncir açıklarında bulunan irili ufaklı adacıkların etrafında,  köpekbalığı, yunus, şansınız varsa Akdeniz Foku ve kovuk içlerinde üç, dört müreni bir arada görebilirsiniz.

FETHİYE

Kültürel zenginliği, doğal güzellikleri ve coğrafyası, Fethiye’yi dünyaca ünlü bir turizm merkezi yapıyor.



Fethiye, irili ufaklı adaların serpiştiği kentle aynı adı taşıyan körfezde, arkası çam ormanlarıyla çevrili bir koyda yer alıyor.
Tarih boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapan kent, Pers, Likya, Karya ve Roma medeniyetlerinin izleri taşırken, bu kültürel zenginliğe eklenen doğal güzellikleri Fethiye’yi önemli bir turizm merkezine dönüştürüyor.

Ölüdeniz

Ölüdeniz, Fethiye’nin en popüler bölgesi. Baştan çıkarıcı bir güzelliğe sahip olan Ölüdeniz, adı gibi sakin ve kıpırtısız. Kıyılara kadar uzanan yemyeşil çam ormanları, içinde yeşilin, mavinin her tonunun görülebileceği ılık denizi ve  uzun kumsalı ile, gerçek bir doğa harikası.



Çalış Plajı
Fethiye’ye 5 kilometre uzaklıkta bulunan ve yeryüzünde günbatımının en güzel izlendiği yer olarak tanımlanan Çalış, 4 kilometrelik kumsalı, sıcak yaz akşamlarında esen serin rüzgarları, caretta caretta kaplumbağaları, su sporlarına elverişli denizi, çok sayıdaki nitelikli konaklama tesisi, restoranları, barları, alışveriş ve ulaşım olanakları ile bölge turizminin en gözde yerlerinden biri.

Kelebekler Vadisi
Kelebekler Vadisi tam anlamıyla bir doğa harikası. Ölüdeniz’den 3-4 mil uzaklıkta, etrafı 350 metre yükseklikte dağlarla çevrili bu ilginç kanyon adını, temmuz-eylül ayları arasında görülen “Jarsey Tiger” türü kelebeklerden almış. Kelebekler Vadisi, dik ve derin bir vadi tabanındaki 10 hektarlık düzlükte yayılıyor. Vadiye karadan tek iniş yolu var. İkinci alternatif de meşhur patikasından veya deniz yoluyla gelmek. Vadi, tam deniz seviyesinde. Burası, kelebeklerinin neredeyse tamamının bir arada bulunduğu bir açık hava müzesi gibi. Yaz-kış akan küçük şelale, geniş kumsal, tertemiz deniz, pırıl pırıl çakıl taşları ve çevreyi süsleyen pembe zakkum çiçekleri ile küçük bir yeryüzü cenneti olan koy, dünya gezginlerinin buluşma yeri. Sahildeki tek yapı, vadinin konuklarının yemek ve içecek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş ahşap bir restoran. Bu restoran, vadide kamp alanı, yeme-içme, bar, roof, duş ve kabin gibi olanaklar sunuyor.


Vadiye adını veren kelebeklere ulaşmak için otlar, böcekler ve kelebekler arasında zorlu bir yolculuk yapıyorsunuz. Pırıl pırıl akan şelale altında duş alarak biten yolculuk, sizi rüya alemine sürüklüyor.


Yamaç Paraşütü

Babadağ, dünyada yamaç paraşütüne en uygun yerlerden biri olarak gösteriliyor. Termik noktalarının zengin ve yaygın olması, atlayıştan sonra, daha da yükselerek deniz üzerinde uçabilme özelliği, çevredeki bitki örtüsünün zenginliği, doyumsuz güzellikteki Ölüdeniz manzarası, denize sıfır inen tatlı bir eğim ve daha pek çok nedenle Babadağ, rakipsiz bir yamaç paraşütü merkezi konumunda.

Likya kaya mezarları

Likya kaya mezarları, şehrin simgesi haline gelen doğal kayaya oyulmuş mezarlar. Çok sayıda düzgün basamakları çıkınca mezarların en güzel ve görkemli olanı Amintas’a (Amyntas) ulaşılıyor.
Cephesi iki sütunu olan İyon tapınağı tarzındaki bu kaya mezarı, Hermepias’ın oğlu Amyntas’a ait. Mezar aşağıdaki düzlükten de kolaylıkla görülebiliyor. Yaklaştıkça büyüklüğü karşısında hayranlık duyuyorsunuz. Amyntas mezarının yanında ona benzeyen, ancak sütununun biri kırılmış, tapınak biçimli bir kaya mezarı ile başka kaya mezarları da bulunuyor.



Kök boyasından dastara…      

Fethiye çarşısı oldukça geniş. Hediyelik eşya dükkanları, dericiler, halıcılar, butikler ve kuyumcular Fethiye çarşısında sıra sıra. Fethiye çevresinde dokumacılık çok gelişmiş. El tezgahlarında dokunan özgün kumaşlar, halılar ve kilimler ilginizi çekebilir. Kaya halısı, kök boyası tekniği ile oldukça çarpıcı görünüyor. Kolon ve dastar kumaşı, Fethiye köylerindeki kadınların el emeğinin yansıması.

Merkezdeki Paspatur Çarşısı yaz akşamları tıklım tıklım doluyor. Burada alışveriş yapmak için ya herkesin plajda olduğu saatleri seçeceksiniz, ya da gecenin yorgunluğunu atmak için uyudukları sabah saatlerini…  Seydiler, Karaçulha kilimleri, heybeler, çuvallar, Kaya (Makri) halıları, Üzüm motifli dastarlar, yün ve kıldan yapılan kolonlar, bal, tahin, lokum, dağ ve ada çayları, kekik ve çeşitli baharatlarla, deniz ürünleri ve bunlardan üretilen hediyelik eşyalar, Fethiye ve çevresinde bulabileceğiniz yöresel renklerden. Ayrıca Fethiye civarında üretilen üç telli, sipsi ve kabak kemani gibi müzik aletleri de satın alabileceğiniz yöresel eşyalar arasında yer alıyor.

Hayalet Şehir Kayaköy

Kayaköy, mimari yapısı, dar sokakları ve kiliseleriyle ülkemizdeki en ilginç turizm merkezleri arasında yer alıyor. Bir zamanlar Türklerle Rumların birlikte yaşadığı Kayaköy, Fethiye-Ölüdeniz arasında 65 metre yükseklikte bir tepenin yamacına ve onun önündeki “Kaya Çukuru” denen ovaya yayılmış bir yerleşim yeri. Araştırmalar Kayaköy’ün antik Karmillassos üzerine kurulduğunu gösteriyor. Antikragos dağlarında bulunan kaya mezarları günümüze kadar sapasağlam gelebilmiş. Kayaköy, kimi kaynaklara göre 11. yüzyılda, kimilerine göre ise 14. yüzyılda bölgede yaşayan Rumlar tarafından Likya uygarlığının kalıntıları üzerine kurulmuş. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde de sözü geçen ve Rumca ismi Levissi olan Kayaköy, 20. yüzyılın başına kadar zengin bir kent olarak yaşamını sürdürmüş. 1922 Yılında Türkiye ve Yunanistan hükümetleri arasında yapılan “değişim anlaşması” gereğince, Kayaköy’de yaşayan Rumlar ile Batı Trakya’da yaşayan Türkler karşılıklı olarak göç etmek zorunda kalmış. Yöreye gelen Türkler, çevre ve yaşam koşullarına uyum sağlayamadıkları için yamaçta bulunan evler yerine Kayaköy’ün önündeki düzlüğe ve başka kentlere yerleşmişler.



Kentin aşağı mahallesindeki “Panayia Pirgietissa” kilisesi ve yukarı mahalledeki “Taksiyarhis” kilisesi ayakta kalan önemli mimari örneklerden. Buna karşın 2 bin kadar taş ev, şapeller, çeşitli atölyeler, okullar, hastane binası, kütüphane ve diğer amaçlı binalar fiziksel koşullara direnemediği için, köy hayalet görünümünü almış. Ancak evlerin taş duvarları, köşe ocakları, taş ocakları, spiral tuvaletleri, sarnıçları, çakıl taşlı döşemeleri, taş yolları, sokakları ve meydanları kentin kültür zenginliğini hala belli ediyor. Bugünkü Kayaköy ise bir kaç mütevazi pansiyonu ile turistlere hizmet veriyor. 



Köyceğiz

Köyceğiz, Marmaris ile Fethiye arasında, Dalaman Havalimanı’na 35 km uzaklıkta, adını aldığı göl kenarına kurulu, yemyeşil bir kasaba. Sahil şeridi yaklaşık 4.5 km uzunluğunda bir kıyı okundan oluşuyor. Köyceğiz; turistlerin en yoğun olarak geldiği yaz sezonunda bile çılgın kalabalıktan kaçmak isteyenler için alternatif bir sığınak. Yalnızca yaz sezonunda değil yılın her mevsiminde temiz dağ havası soluyarak, gözlerden uzak dinlenmek isteyenlerin seçeneği yine Köyceğiz olmalı.


Yörenin doğal yapısı, dalış, trekking, dağcılık gibi çok sayıda aktiviteye olarak tanıyor.

Dalyan

Adını doğal kanallar üzerinde yüzyıllardır yapılan dalyan balıkçılığından alan Dalyan, Kaunos antik kentinin yanı sıra, soyu tükenmekte olan caretta caretta kaplumbağalarının rastlandığı son kumsallardan biri olan doğal İztuzu kumsallarına da ev sahipliği yapıyor.


Dalyan, deniz kenarında değil, ama hem denizi, hem de gölleri var… Yoğun sazlıklarla kaplı labirent benzeri 10 kilometre uzunluğundaki labirenti andıran ve Köyceğiz Gölü’nün sularını Akdeniz’e boşaltan doğal su kanalı, bölgenin en önemli özelliklerinden biri.


Kaunos antik kenti

Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *