Pelin Opcin ile söyleşi;
ULUSLARARASI İSTANBUL JAZZ FESTİVALİ 15 YAŞINDA

İstanbul Jazz Festivali bu yıl 15. yılını arkada bırakıyor ve son derece güzel bir program ile müzikseverlerin karşısına çıkıyor. Jazz dergisi bu özel yılın anlamı üzerine İKSV Jazz Festivali yöneticisi Pelin Opcin ile internet üzerinden bir röportaj yaparak sizlere getirdik.
Festival bu sene 15. yılını dolduruyor. Önce İstanbul Müzik festivalinin parçası olarak başlamıştı, ayrılıp bağımsız festival olmasının öyküsünü anlatabilir misiniz? Nasıl oldu da böyle bir karar alındı?
Chick Corea ve Steve Kujala’nın 8 Temmuz 1984 tarihli konseri hem bilet satış aşamasında (48 saat kuyrukta bekleyenler olmuş) hem de konser sırasında, izleyicinin yoğun ilgisi nedeniyle yeni başlangıçlara işaret ediyordu. Bu konser sayesinde jazz’ın İstanbul Festivali’nde daha ağırlıklı bir yer tutması ve festivalin müzik yelpazesinin farklı türlerini de kapsaması gerektiğini ortaya çıktı. Aslında bu gerçeğe işaret eden, İKSV’nin eski Genel Müdürlerinden, geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz sanatçı Aydın Gün hem daha güncel bir müzik türünü İstanbul Festivaline katarak gelişimini ve farklı kitlere, genç izleyicilere taşımayı öngörmüş hem de, dünyada etkisi büyük olan böylesi bir sanat türünü festivalin es geçmemesini sağlamış. 1994’te İKSV yeni kurumsal kimliği ile beş farklı sanat dalında kendi bağımsız alanlarında Uluslararası İstanbul Festivalleri adı altında sürdürme kararı aldı ve festivallerimizin en genci İstanbul Jazz Festivali doğmuş oldu.
Festivalin yöneticileri olarak sizler neler hissediyorsunuz? Bu organizasyonun parçası olmak nasıl bir duygu, o duygunun içinde neler var
Bir festival için çalışırken tüm aşamaların sonucunu somut olarak elinizde görme şansınız yok. Tam 12 ay boyunca bir sonraki festival için çalışıyor, yapıtaşlarını bir araya getiriyor, olağan adımları takip ediyor, olağan dışı sorunları çözerek ilerliyor, alışılagelmiş süreci takip ederken, yeni uygulamalar, yeni adımlar, yeni aşamalar da yaratıyorsunuz. Bütün bunları yaparken belirlenen hedefler ve kâğıt üzerindeki sonuçlar dışında elinizde somut hiçbir şey yok… Ancak 12 ayın sonunda konserler gerçekleştiğinde, sanatçılar ve etkinlikler izleyicilerle buluştuğunda yürüttüğünüz bir yılık çalışmanın sonucunu görmüş oluyorsunuz. Bu bir çeşit bir hayalin peşinde koşmak gibi bir şey oluyor. Tüm emekler, tüm uğraşların sonucu ancak o konser sorunsuz bir biçimde tamamlandığında, izleyici mutlu bir şekilde konser mekânından ayrıldığında alınmış ve çalışmalar amacına erişmiş oluyor. Bu da işimizi bol stresli ve heyecanlı kılıyor. Çok sabırlı, problem çözme odaklı, soğukkanlı ve olumlu olmalısınız. Bu kadar odaklandıktan sonra parçalar bir araya gelip, iş ortaya çıkıp, bir de ayakta dakikalarca alkışlayan 4.000 – 5.000 izleyiciyi bir arada gördüğümüzde ise değmeyin keyfimize…
Festivalin sahne arkasında neler olup biter? Yani mutfak nasıl bir yerdir, orada yaşananlar nasıl duygulardır?
Sahne arkasının da arkası var aslında. Sahne arkasına kadar geldiğimizde işin %99,9’u tamamlanmış demektir. Mutfak aslında programı oluştururken çekilen karın ağrıları, sponsorlar aranırken yaşanan sıkıntılar, festivalin tanıtımını planlarken ve uygularken yapılan yoğun çalışmalar, bilet satışı sırasındaki heyecanlarla en sıcak anlarını yaşıyor.
Yoksa gerçek anlamda sahne arkasındaki işleri yürütmek çok da zor değil. Tek yapmamız gereken makul çerçevede sanatçıların ve ekibin taleplerini, teknik, lojistik ve insani gereksinimlerini karşılamak. Olağan hayatlarındaki standartları sağlayıp, sanatçıların keyiflerini yerine getirmek ve konserin sorunsuz geçmesini sağlamak. Bizim sahne arkamız genelde çok stresli ve gergin değildir. Oldukça keyiflidir. Sorunlu-kaprisli sanatçılarda bile güler yüzümüz, kusursuz çalışmamız ve profesyonel yaklaşımımızla buzları eritiriz.
“Festival heyecanı sahneyle sınırlı kalmıyor. Dockers San Francisco kampanya talihlisi hayranı olduğu Bryan Ferry ile tanışırken…”
Festivale bu 15 yıl içerisinde birçok müzisyen geldi, kimler geldi, en çok kimler ilgi çekti. Elinizde festivalin 15 yılı ile ilgili istatistik bilgileri varsa bizimle paylaşabilir misiniz? Kaç konser gerçekleşti, bunlara kaç sanatçı katıldı, kaç seyirci bu konserleri izledi?
Bir çırpıda saymak çok zor tabii; atladıklarım olacaktır. Şu isimleri sayabiliriz: Bobby Mc Ferrin ve Bang Zoom Üçlüsü / Booby Mc Ferrin and Band Zoom Trio, Toots Thielemans Brasil Project, Milton Nascimento, Randy Crawford, Stanley Clarke, Al DiMeola, Jean-Luc Ponty, Tito Puente, John McLaughlin Üçlüsü / Trio, Youssou N’Dour, The Manhattan Transfer, Joshua Redman, Fahir Atakoğlu, Jan Garbarek, Aydın Esen, Aziza Mustafa Zadeh, Kronos Quartet, Dead Can Dance, Monty Alexander, Marcus Miller, Paco de Lucia, Sergio Mendes, Dianne Reeves, Keith Jarrett, Gary Peacock, Jack DeJohnette, Eric Clapton, David Sanborn, Joe Sample, Steve Gadd, Elvin Jones, Jacky Terrasson, Joe Lovano, Goran Bregovic, Nicholas Payton, Dino Saluzzi, Radio Tarifa, Groove Collective, Cesaria Evora, The Blues Brothers Band with Special Guest – Eddie Floyd, Brooklyn Funk Essentials & Laço Tayfa, Deep Forest, Cubanismo, McCoy Tyner, Medeski, Martin & Wood, Michael Nyman, Burhan Öcal & Peter Waters, Prysm, Kodo, İlhan Erşahin, Ben Neill, Red Snapper, Arturo Sandoval, Woody Herman Orchestra, Patti Smith, Suzanne Vega, Marc Ribot, Chucho Valdes, The Blind Boys Of Alabama, Ben Harper, Courtney Pine, Khaled, Brad Mehldau, Charles Lloyd, Dave Holland, Nils Petter Molvær “Khmer”, Bugge Wesseltoft, Erik Truffaz, Ruben Gonzalez, Ibrahim Ferrer & Omara Portuondo, Lou Reed, Bryan Ferry, Michel Camilo, Tomatito, Natacha Atlas, Cheb Mami, Compay Segundo, Ryuichi Sakamoto, Ute Lemper, Roni Size’s Reprazent, Christian McBride, Wibutee, Mich Gerber, Orishas, Patricia Barber, PJ Harvey, Wayne Shorter, Eleftheria Arvanitaki, Oscar D’Leon, Celia Cruz, Esbjörn Svensson Trio, Pink Martini, Big Bad Voodoo Daddy, Beady Belle, Pat Metheny, Daniela Mercury, Gonzalo Rubalcaba, Marienne Faithfull, Morcheeba, Stereo MC’s, US3, Jane Birkin, Mercedes Sosa, Ornette Coleman, Simply Red, Mariza, Cibelle, Monica Molina, Quantic Soul Orchestra, The Bad Plus, Explosions In The Sky, Stacey Kent, Oi Va Voi, Robert Plant, Robin Gibb, Spike Lee- Terenche Blanchard Bunlar arsında en çok ilgi görenler ise şunlar oldu: Marcus Miller, Eric Clapton, David Sanborn, Joe Sample, Steve Gadd projesi, Norah Jones, Diana Krall, Herbie Hancock’un “Directions in Music” Projesi, Chick Corea’nın tüm projeleri, Keith Jarrett. Jazz dışı isimlerden ise Sting, Nick Cave and the Bad Seeds, Tori Amos, Björk, Massive Attack, Loreena McKennitt, Joan Baez ve Buena Vista Social Club konserleri.
“Yıl 2007; festivalde jazz’ın yanı sıra Rock ve dünya müziği de var; Robert Plant Emirates sponsorluğunda Açık Hava Sahnesinde”
Festival bundan önceki 14 yılda, 3.100’den fazla sanatçı, 400’e yakın konser, 450.000’e yakın dinleyici ile buluştu…
Mutlaka festival sırasında birçok sürpriz yaşamışsınızdır, bunlardan ilginç olan bazılarını bizimle paylaşır mısınız? (Ben Carla Bley ve Charlie Haden konserinde şiddetli yağmur altında sırımsıklam olmuştum, benim gibi yaklaşık 300 seyirci daha vardı, konserden sonra Charlie Haden bizlere teşekkür etmişti). Bunun gibi ilginç anekdotların olduğuna eminim.
Evet, kalan izleyicilere müzik aşkları dolayısıyla ve bizi yalnız bırakmadıkları için minnetimizi belirtmek adına, bir gün sonraki konsere davetiye vermiştik. Çok hoş bir sürpriz olmuştu.
Çok anımız var tabii; ilk aklıma gelen David Sanborn’un papayalarını bulmak için kenti talan etmemiz; en sonunda akşamın altısında Bağcılar’da bir sokak arasında kapalı kapılar ardındaki bir yerden nasıl olduysa bir kasa papaya bulmamız. Massive Attack’in soğan alerjili üyesi için ille de Türk yemeği isterim diye tutturduğunda kulis amirimizin annesi soğansız zeytinyağlı dolma yapmıştı; çok gülmüştük. Genelde backstage ihtiyaçlarında komik anılar yaşıyoruz. Patti Smith’in listesine oldukça fazla tropik meyve vardı; aradık taradık bulamadık. En sonunda tur menajerine sorduk. “yahu biz bunları bulamıyoruz, şart mıdır” diye. Aldığımız cevap çok ilginçti. “Yoo, şart değil, biz de bu meyvelerin neye benzediğini merak ediyorduk, belki bulursunuz da bize tattırırsınız diye listeye koyduk” dedi. Güler misin, ağlar mısın!
Sponsorlar festival için çok önemli, bu güne kadar hangi firmalar festivale sponsor oldu? Sponsor olmanın şartları nelerdir? Sponsorluk sponsor olan şirketlere madden veya manen nasıl bir +6katkı sağlıyor?
Bu soru için çok teşekkür ederim. Sponsorlar bizim için çok önemli ve ne yazık ki basında yer almaları ve onlara minnetimizi bu kanalla sunmak için elimize yeterince fırsat geçmiyor. Festivalin bütçesinin %60’ı sponsorluk gelirleriyle sağlanıyor. Sponsorluk şartları konusunda fazlaca detaya inmeden şunu belirteyim, İKSV’nin, festivalin ve sponsorun kurumsal kimliği ve sponsorluğa yaklaşımı çerçevesinde belirli bir bütçe karşılığı çeşitli olanaklar, görünürlükler ve tanıtım-pazarlama imkânları sunuyoruz. Bu bütçe ile konserin tüm bütçesinin yaklaşık %50sini karşılıyoruz (gerisini bilet geliri sağlıyor). Sponsor hem tanıtım anlamında fayda sağlıyor hem de İKSV gibi bir kuruma destek olarak sosyal sorumluluk anlamında önemli bir görevi yerine getirmiş oluyor. Bu sadece tanıtım ve pazarlama odaklı değil; hem prestij hem de izleyici gözündeki olumlu imaj açısında sponsorlarımızın canı gönülden yürüttükleri bir misyon.
Bu destek konserlerin izleyicilerle buluşması için vazgeçilmez ve hayati gereklilik ve sponsorlarımız bunu mümkün kılıyor.
Tam 11 yıldır festival sponsorumuz Garanti Bankası. Desteği vazgeçilmez… Gösteri sponsorlarımız ise 11 yıldır desteğini esirgemeyen Emirates; son üç yıldır süren ve gelişen işbirliğimiz ile Dockers® San Francisco, Matraş, DHL, Pirelli, İstinye Park, Raymond Weil, Mest Rakı… Geçmişte AvivaSa, Arçelik, Demirdöküm, GittiGidiyor, West LB, Volvo, TJK, Lassa, Toyota, Beymen, Procter& Gamble, Bast, 7Tur, FujiFilm, Micosoft, Turkcell gibi kurumların sponsorluğu oldu. Olumlu ve verimli işbirliklerine rağmen genelde tek seferlik çalışmalar oluyor ne yazık ki. Oysaki sponsorluğun etkisi için uzun vadeli düşünmek gerekiyor. Tutarlılık ve kalıcılık kurum ve marka imajına çok katkı sağlıyor. Bu yüzden Garanti, Emirates ve Dockers® San Francisco özelinde çok iyi bir süreç oturttuk; devamlılığın önemini gösteren çok güzel örnekler çıkarttık. Genç jazz projesi çok önemli bir girişim, bu güne kadar genç jazz da neler oldu, buralarda çalan gençler nerelere geldiler Genç jazz’ın altıncısını düzenliyoruz. Bugüne yaklaşık 30 topluluğu festival sahnesiyle buluşturduk. Festivalin kapıları açmasının ardından profesyonel sahneyle tanışanlar, albüm çıkaranlar, yurt içi ve yurt dışı festivallere katılanlar oldu. Özel etkinliklerde ve projelerde genç sanatçılarımıza sahne alma fırsatı da veriyoruz.Umuyoruz ki bu proje genç müzisyenlere müzikal anlamda bir kariyer planı çizecek kadar gelişecek
Festivali nasıl tanıtıyorsunuz? Dış ülkelerde festival tanınıyor mu? Festival için gelen yabancı seyirciler var mı? Bu yabancılar nasıl bilet alıyorlar?
Festival Avrupa’da tanınıyor. Özellikle sanatçı, ajans ve menajerler arasında oldukça saygın bir yere sahip. Seyirci anlamında ise daha efektif bir çalışmaya girdik; uluslararası basın atağımız, turizm acenteleri ile işbirlikleri, festival networkleri derken izleyiciye ulaşım kanallarımızı geliştiriyoruz.Şu anda uluslararası izleyici sayımız toplam izleyicinin %1’ini geçmiyor. Katılanlar ise birebir bizimle irtibata geçerek, internet ve Biletix üzerinden festivale ulaşıyorlar.
Festival şimdi nereye koşuyor? Önümüzdeki 15 yıl için neler planlıyorsunuz? Hangi yeni sanatçıları getirmeyi planlıyorsunuz? Yeni mekânlar olarak nereleri hayal ediyorsunuz?
Festivalin öncelikli hedefi, İKSV’nin yurtdışı festivallerine de kaynaklık edecek, uluslararası izleyicinin de ilgisini çekecek, festivale özgü projelere odaklanmak. Yani sadece üretileni sunmak değil, yeni üretimlere kapı açmak; müziği sadece ithal etmek değil, ihracına da ön ayak olmak. Festivali bir konserler serisi olarak değil, bir İstanbul deneyimi olarak, mekânları, içeriği, yan etkinlikleriyle bir bütün halinde tasarlamak. Bunları da son 4–5 yıldır başarıyoruz. Hangi sanatçıları getirmeyi planladığımız sorusunun cevabı hem aşikâr hem de biraz gizemli; önümüzdeki yılların turne programları ve festivalin yaklaşımına göre karar verilecektir. Yeni mekân hayal etmeye gelince; öncelikle Cemil Topuzlu Açıkhava sahnesini hiç kaybetmeyelim istiyoruz. Bu yıl neredeyse kötü bir sürprizle kullanım dışı olacaktı; son dakikada kurtuldu. Şişhane’de İKSV’nin taşınacağı Deniz Palas binasındaki etkinlik merkezimizin bir an önce tamamlanıp festivale kazandırılmasını hayal ediyoruz.Şehir içinde orta ölçekli yaz ve koşullarına da uygun, kapalı konser mekânı hayal ediyoruz. Nardis gibi güzel jazz kulüplerinin hayalini kuruyoruz.
Türk jazz dinleyicilerine söylemek istediğiniz bir şeyler, vermek istediğiniz mesajlar var mı?
Öncelikle 15 yıldır festivalin en büyük destekçisi olan sadık izleyicimize sonsuz teşekkürler ediyoruz. Festivali takip etmeyi, olumlu – olumsuz görüşlerini bizlerle paylaşıp, bizi yönlendirmeyi ihmal etmesinler. Bu yıl çok olumlu tepkiler aldık, ancak jazz dışında çeşnilerle festivali renklendirdiğimizde bize alınmasınlar. Bunu festivalin kitlesini geliştirmek, gençleri de festival izleyicisi olarak kazanmak ve farklı türler sayesinde menümüze daha dikkatli göz atan olası izleyicileri yanımıza almak için, iyi niyetle yapıyoruz.
Jazz’ın kapsamındaki yeni türlere ve topluluklarla da kulak kabartsınlar; Jazz festivali ilk kez Bugge Wesseltoft, Nils Peter Molvaer ve EST gibi kuzeyli jazz’cıları, The Bad Plus, Medeski- Martin-Wood gibi jazz’ın yeni ve alternatif yüzlerini festivalde ağırladığında büyük cesaret örneği göstermişti. Bizdeki konserler bir başlangıç oldu ve bu isimlerin daha sonraki konserleri doldu taştı. O yüzden bu tip alternatif ve yenilikçi seslere de kulak vermelerini rica ediyoruz.
Tunçel Gülsoy
Leave a Reply